NAMAZ NASIL KILINIR

Namaz nasıl kılınır, Namazın kılınışı


Namazın farz ve vâciplerine, sünnet ve âdâbına uygun şekilde kılınışına ilmihal dilinde "sıfâtü's-salât" denilir. Namaz kılacak kişi abdestli ve kıbleye yönelik olarak durup ellerini kaldırır ve niyet ederek Allahüekber der, ellerini bağlar. 

Sübhâneke'llâhümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve teâlâ ceddüke velâ ilâhe gayrük der.

İmama uymuş (muktedî) değilse, Eûzü billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm der ve Fâtiha'yı okur.

Fâtiha'nın bitiminde âmin der, besmelesiz olarak bir sûre veya birkaç âyet okur (zamm-ı sûre). 


Ardından Allahüekber diyerek rükûa gider. En az üç kere Sübhâne rabbiye'l-azîm dedikten sonra Semiallâhü limen hamideh diyerek doğrulur ve Rabbenâ lekel-hamd der. Ardından Allahüekber diyerek secdeye gider. 

Bedensel bir engeli yoksa yere önce dizlerini, sonra ellerini ve sonra yüzünü koyar, kıyama dönerken de bunun aksini yapar. 


Secdede en az üç kere Sübhâne rabbiye'l-a‘lâ dedikten sonra yine Allahüekber diyerek ara oturuşu (celse) yapar, sonra yine Allahüekber diyerek ikinci secdeye gider ve yine üç kere Sübhâne rabbiye'l-a‘lâ dedikten sonra Allahüekber diyerek ikinci rek‘ata kalkar. 


İkinci rek‘at da birinci rek‘at gibidir. Şu kadar ki ikinci rek‘atta elleri kaldırma, Sübhâneke ve eûzü yoktur. Ayağa kalkınca el bağlayıp besmele ile Fâtiha'yı okur ve âmin dedikten sonra Fâtiha'ya bir sûre veya birkaç âyet ekler. 


Daha sonra birinci rek‘atta olduğu gibi rükû ve secdeleri yapar. İkinci secdeden sonra ka‘de yapıp et-Tahiyyâtü lillâhi ve's-salavâtü ve'ttayyibât. es-Selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh. es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâdillahi's-sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh der.


Kılacağı namazın rek‘at sayısı ikiden fazla ise bu “ilk oturuş” (ka‘de-i ûlâ) olur. Bu oturuşta Tahiyyât'a bir şey eklenmez ve Allahüekber diyerek üçüncü rek‘ata kalkılır. Kalkacağı zaman ellerini dizleri üzerine getirir, öyle kalkar. 


Kıyamda el bağlayıp besmele ile Fâtiha'yı okur ve âmin der. Bundan sonra yapılacak şeyler namazın farz olup olmamasına göre küçük değişiklikler gösterir: a) Bu kıldığı farz namaz ise Fâtiha'dan sonra sûre veya âyet okumayıp rükûa varır. Secdelerden sonra, eğer varsa dördüncü rek‘ata kalkar, dördüncü rek‘at da üçüncü rek‘at gibidir. 


Dördüncü rek‘at yoksa ikinci secdeden sonra oturur (son oturuş=ka‘de-i ahîre). b) Kıldığı namaz farz değilse, farklı olarak üçüncü rek‘atın Fâtiha'sına âmin dedikten sonra, bir sûre veya birkaç âyet okur. 


Sonra rükûa ve secdeye varır. Dördüncü rek‘at, üçüncü rek‘at gibidir. Dördüncü rek‘atın secdeleri yapılınca oturulur. Bu oturuş, üç rek‘atlı namazların üçüncü rek‘atının ve iki rek‘atlı namazların ikinci rek‘atının bitiminde yapılan oturuş gibi, son oturuş (ka‘de-i ahîre) adını alır. 


Son oturuşta Tahiyyât'tan sonra salavat ve dualar okunur, ardından selâm verilir. Salavat şudur: Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd. 


Dualar: Son oturuşta salavat getirdikten sonra yapılacak dua, âyetlerden iktibas edilebileceği gibi hadislerden de edilebilir. Âyetlerden alınarak yapılabilecek duaya örnek: Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr, bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn 

(el-Bakara 2/201). Rabbenâ lâ tüziğ kulûbenâ ba‘de iz hedeytenâ ve heb lenâ min ledünke rahmeten inneke ente'l-vehhâb 

(Âl-i İmrân 3/8). Rabbic'alnî mukýme's-salâti ve min zürriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ. Rabbenağfir lî ve li-vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekumü‘l-hisâb (İbrâhîm 14/40-41). 


Hadislerden iktibas edilebilecek duaya örnek: Allahümme innî es'elüke mine'l-hayri küllihî mâ âlimtü minhü ve mâ lem a‘lem ve eûzü bike mine'ş-şerri küllihî mâ âlimtü minhü ve mâ lem a‘lem. Türkçesi: "Allahım bildiğim bilmediğim bütün iyilikleri senden istiyorum, bildiğim bilmediğim bütün kötülüklerden sana sığınıyorum". 


İsteyen bu duaların anlamlarını da söyleyebilir. Şimdi bu vesileyle namazda Türkçe dua etmenin namazı bozup bozmayacağı konusu ile Hz. Peygamber'den nakledilenlerden başka bir duanın namazda okunup okunamayacağı sorusuna açıklık getirmeye çalışalım. 


Namazda Türkçe Olarak Dua Edilebilir mi? "


Namazda insanların kelâmından hiçbir şey uygun olmaz. Çünkü namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur'an okumadan ibarettir" (Müsned, V, 447-448; Nesaî, “Sehv”, 20; bk. Müslim, “Mesâcid”, 35; Ebû Dâvûd, “Salât”, 174). 


NAMAZ 265 Hadiste geçen "insanların kelâmı" sözü, başka biriyle karşılıklı konuşmak anlamına gelebileceği gibi insanların kendi aralarındaki konuşmaları türünden konuşma, gündelik konuşma ve insan sözü anlamına da gelebilir. 


"Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur'an okumadan ibarettir" ifadesi ise, hasr ifade edecek şekilde anlaşılacak olursa, namazda bunların dışında bir şey yapılamayacağı sonucu çıkar. 

Nitekim bazı Hanefîler bu noktadan hareketle Kur'an lafızları dışında bir şeyle namazda dua edilemeyeceğini söylemişlerdir. 


Diğer âlimler ise, namazda konuşma yasağının Mekke döneminde geldiğini, halbuki namazdaki özel dua ve zikirlerin pek çoğunun Medine döneminde hadislerle sabit olduğunu ve bu hadislerin "Namaz tesbihten… ibarettir" hadisinin kapsamını daralttığını öne sürerek, namazda her türlü lafızla dua edilebileceğini savunmuşlardır. 


Hz. Peygamber bir gün namaz kılarken arkasında bir adamın "Ey Allahım, bana ve Muhammed'e merhamet et, başka da hiç kimseye merhamet etme" diye dua ettiğini duymuş, selâm verdikten sonra bu şekilde dua eden bedevîye dönerek "Geniş olan bir şeyi (Allah'ın rahmetini) daralttın" demiştir (Buhârî, “Edeb”, 27). 


Hz. Peygamber, namazda bu şekilde dua ettiği için o kişiye namazı yeniden kılmasını söylememiş, sadece bencillik yapmaması için uyarmıştır. 

Bu olay, namaz kılan kimsenin namazın dua ve münâcâta ayrılmış bu bölümünde Kur’an ve Sünnet lafızları dışında fakat onlara uygun içerikte sözlerle istediği gibi dua edebileceğini göstermektedir. 


Hz. Peygamber rükûdan doğrulurken "Semiallahü limen hamideh" demiş, kendisiyle birlikte namaz kılan arkadaşlarından Rifâa "ve leke'l-hamd hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh" diye ilâve etmiş; 


Hz. Peygamber selâm verince arkaya dönerek "Demin konuşan kimdi?" diye sormuş; Rifâa "Bendim" deyince, bunun üzerine Hz. Peygamber, "Otuz küsur melek gördüm, senin söylediğin o sözü önce yazıp göğe götürmek için birbirleriyle yarışıyorlardı" diyerek, Rifâa'nın ihdas ettiği bu sözü onaylamıştır (bk. Şevkânî, II, 317-322).


Bu hadisler, namazda konuşma yasağının başka biriyle konuşmaya iliş- kin olduğunu, içerik bakımından uygun olmak şartıyla, kişinin istediği lafızlarla dua edebileceğini göstermektedir. 


Namazda "Ey Allahım, beni evlendir, karnımı doyur" gibi insanların konuşmalarına benzeyen sözler söylenirse, Hanefîler'e göre bunu söyleyen kişinin namazı bozulur. Çünkü bu söz, Kur'an'daki dualara ve Hz. Peygamber'in namazda okuduğu veya okunabileceğini bildirdiği dualara benzememekte, 

içerik olarak namazın genel çerçevesine aykırı düşmektedir. 


Fakat Şâfiî, dünyevî bir arzunun gerçekleşmesine yönelik olmakla birlikte sonuçta bunun da bir dua olduğunu, dolayısıyla bu şekilde dua etmekle namazın bozulmayacağını ileri sürmüştür.



NAMAZ KILMAYANIN CENAZE NAMAZI KILINIR MI

Namaz Kılmayanın Cenaze Namazı Kılınır mı? 

Ömründe bir kez olsun camiye gelmeyen kişinin cenaze namazı kılınır mı? Eğer kılınmazsa, kıldırmış olanın kıldırmaktan dolayı sorumluluğu Islâm`a göre nedir? Kılanların da bir sorumluluğu var mıdır?
Fıkıh kitaplarımızda bir ölüye cenaze namazı kılınabilmesinin şartları sayılırken birinci olarak müslüman olması zikredilir.(Tahtavî, 479; M.Zihni, Nimet-i Islâm, 532) Bize göre "amel imandan bir cüz olmadığından." yani ibadet ve hayır adına hiç birşey yapmayan birisi dahi Allah`a ve Rasulüne eksiksiz inanmakla müslüman olacağından, ölünce namazı kılınır ve müslümanca defnedilir. Yeter ki, müslüman olduğu bilinsin. Bu da üç yolla olur: Müslüman olduğu ya kendisinden duyulmuş olur, ya ebeveyninden biri müslüman olmuş olur, ya da bir müslüman ülkesinde (halkının kahir ekseriyeti müslüman bir ülkede) bulunmuş olur.
Bunların hiçbirisi bilinmese ve mükellef yaşa gelmiş bir gence İslam`ın ne olduğu sorulduğuna birşey söyleyemese ve bu durumda ölüverse, namazı kılınmaz (agk.; Namazı kılınmayanlar konusunda geniş bilgi için bk. Ibrahim el-Halebî, Haleb-i Kebir; 590 vd.; Kâsânî. Bedâyi, I/313). Çünkü ölünün üzerine namaz kılmak, onun için Allah`tan mağfiret ve şefaat dilemek demektir. Halbuki, Allah "yetmiş defa mağfiret dilense dahi kafirleri bağışlamayacağını" (Tevbe (9) 80) söylemektedir. Ayrıca "Onlardan ölen kimsenin üzerine sakın namaz kılma" (Tevbe (9) 84) demektedir. Bu yüzden Ibn Abidîn, Karafi`den naklen, kâfir olarak öldügü bilinen birisi için "mağfiret" duasında bulunmanın küfür olduğunu söyler. Çünkü Allah "bağışlamayacağım" derken, onun hâlâ bağışlama dilemesi, sanki Allah`a "sen iyi yapmıyorsun, gel bu fikrinden vazgeç" demek, dolayısı ile ona eksiklik isnad etmek(Ibn Abidin, Dürrü`l-Muhtâr, I/522-23; Kafire dua ve kafirin duası konularında ayrıca bk. Fetâvây-i Hindiye, V/319, 348; FetâvâyiBezzâziye, VI/355, 360) demektir. 

NAMAZ KILMAYAN KİMSE DİNEN MÜSLÜMAN SAYILIR MI

Namaz Kılmayan Kimse Dinen Müslüman Sayılır mı ?

Namaz, imandan sonra İslam`ın en mühim rüknüdür, terkine asla göz yumulmaz. Dinen kesinlikle sabit olmuş olan bir hükmü inkar etmek küfr olduğu gibi, namazın farziyetini inkar etmek de küfürdür. Binaenaleyh namaza inanmayan kimse müslüman değildir. Onunla evlenmek caiz olmadığı gibi kestiğini de yemek caiz değildir.

Fakat namazın farziyetini inkar etmez, ancak tenbellikten dolayı namaz kılmazsa günahkar olsa bile müslüman sayılır. 


Namaz kılmayanın cenaze namazı kılınırmı