10-YÛNUS

10-Yunus Süresi Hakkında Açıklama ve Türkçe anlamı.

balık

Yunus

 Yunus sûresi, 109 (yüzdokuz) âyet olup 40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine'de, digerleri Mekke'de inmistir. 98. âyette Hz. Yunus'un kavminden bahsedildigi için sûreye bu ad verilmistir. Mekke halki, kendi içlerinden bir adamin peygamber olabilecegine inanamiyorlar ve: "Allah, Ebû Tâlib'in yetimi Muhammed'den baska bir peygamber bulamadi mi?" diyorlardi. Hiç olmazsa hatiri sayilir, zengin ve makam sahibi birisinin peygamber olmasini daha uygun görüyorlardi. Iste bunun üzerine bu sûre inmistir.

10-Yunus Süresinin Türkçe anlamı.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Elif. Lâm. Râ. Iste bunlar hikmet dolu Kitâb'in âyetleridir. 


2. Içlerinden bir adama: Insanlari uyar ve iman edenlere, Rableri katinda onlar için yüksek bir dogruluk makami oldugunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için sasilacak bir sey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçik bir sihirbazdir, dediler? 


3. Süphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri alti günde yaratan, sonra da isleri yerli yerince idare ederek arsa istiva eden Allah'dir. Onun izni olmadan hiç kimse sefaatçi olamaz. Iste O Rabbiniz Allah'tir. O halde O'na kulluk edin. Hâla düsünmüyor musunuz! 


4. Allah'in gerçek bir vâdi olarak hepinizin dönüsü ancak O'nadir. Çünkü O, mahlûkati önce (yoktan) yaratir, sonra da iman edip iyi isler yapanlara adaletle mükâfat vermek için (onlari huzuruna) geri çevirir. Kâfir olanlara gelince, inkâr etmekte olduklari seylerden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardir. 


5. Günesi isikli, ayi da parlak kilan, yillarin sayisini ve hesabi bilmeniz için ona (aya) birtakim menziller takdir eden O'dur. Allah bunlari, ancak bir gerçege (ve hikmete) binaen yaratmistir. O, bilen bir kavme âyetlerini açiklamaktadir. 


6. Gece ve gündüzün degismesinde (uzayip kisalmasinda) Allah'in göklerde ve yerde yarattigi seylerde, (Onu inkâr etmekten) sakinan bir kavim için elbette nice deliller vardir! 


7. Huzurumuza çikacaklarini beklemeyenler, dünya hayatina razi olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar da vardir muhakkak. 


8. Iste onlarin, kazanmakta olduklari (günahlar) yüzünden varacaklari yer, atestir! 


9. Iman edip güzel isler yapanlara gelince, imanlari sebebiyle Rableri onlari nimet dolu cennetlerde, alt tarafindan irmaklar akan (saraylara) erdirir. 


10. Onlarin oradaki duasi: "Allah'im! Seni noksan sifatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karsilastikça söyledikleri ise "selâm" dir. Onlarin dualarinin sonu da sudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. 


11. Eger Allah insanlara, hayri çarçabuk istedikleri gibi serri de acele verseydi, elbette onlarin ecelleri bitirilmis olurdu. Fakat bize kavusmayi beklemeyenleri biz, azginliklari içinde bocalar bir halde (kendi baslarina) birakiriz. 


12. Insana bir zarar geldigi zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararin giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sikintisini kaldirinca, sanki kendisine dokunan bir sikintidan ötürü bize dua etmemis gibi geçip gider. Iste böylece haddi asanlara yapmakta olduklari seyler güzel gösterildi. 


l3. Andolsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdigi halde (yalanlayip) zulmettiklerinden dolayi nice milletleri helâk ettik; zaten onlar iman edecek degillerdi. Iste biz suçlu kavimleri böyle cezalandiririz. 


14. Sonra da, nasil davranacaginizi görmemiz için onlarin ardindan sizi yeryüzünde halifeler kildik (Onlarin yerine sizi getirdik). 


15. Onlara âyetlerimiz açik açik okundugu zaman (öldükten sonra) bize kavusmayi beklemeyenler: Ya bundan baska bir Kur'an getir veya bunu degistir! dediler. De ki: Onu kendiligimden degistirmem benim için olacak sey degildir. Ben, bana vahyolunandan baskasina uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabindan korkarim. 


16. De ki: Eger Allah dileseydi onu size okumazdim, Allah da onu size bildirmezdi. Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmustum. Hâla akil erdiremiyor musunuz? 


17. Öyleyse kim Allah'a karsi yalan uydurandan veya onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz ki suçlular asla onmazlar! 


18. Onlar Allah'i birakip kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek seylere tapiyorlar ve: Bunlar, Allah katinda bizim sefaatçilarimizdir, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyecegi bir seyi mi haber veriyorsunuz? Hâsâ! O, onlarin ortak kostuklarindan uzak ve yücedir." 


19. Insanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayriliga düstüler. Eger (azabin ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemis olsaydi, ayriliga düstükleri konuda hemen aralarinda hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve isleri bitirilirdi). 


20. Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: Gayb ancak Allah'indir. Bekleyin (bakalim) ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. 


21. Kendilerine dokunan (kitlik ve hastalik gibi) bir sikintidan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattirdigimiz zaman, bir de bakarsin ki âyetlerimiz hakkinda onlarin bir tuzagi vardir. De ki: Allah'in tuzagi daha süratlidir. Süphesiz elçilerimiz kurdugunuz tuzaklari yaziyorlar. 


22. Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulundugunuz, o gemiler de içindekileri tatli bir rüzgârla alip götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neselendikleri zaman, o gemiye siddetli bir firtina gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kusatildiklarini anlarlar da dini yalniz Allah'a halis kilarak: "Andolsun eger bizi bundan kurtarirsan mutlaka sükredenlerden olacagiz" diye Allah'a yalvarirlar. 


23. Fakat Allah onlari kurtarinca bir de bakarsin ki onlar, yine haksiz yere taskinlik ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taskinliginiz ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatinin menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüsünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarinizi size haber verecegiz. 


24. Dünya hayatinin durumu, gökten indirdigimiz bir su gibidir ki, insanlarin ve hayvanlarin yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürlesip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takinip, (rengârenk) süslendigi ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarini sandiklari bir sirada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmus gibi kökünden koparilarak biçilmis bir hale getiririz. Iste iyi düsünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açikliyoruz. 


25. Allah kullarini esenlik yurduna çagiriyor ve O, diledigini dogru yola iletir. 


26. Güzel davrananlara daha güzel karsilik, bir de fazlasi vardir. Onlarin yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulasir ne de bir horluk (gelir). Iste onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardir. 


27. Kötülük yapanlara gelince, kötülügün cezasi misli iledir. Onlari zillet kaplayacaktir. Onlari Allah'a karsi koruyacak hiç kimse yoktur. Onlarin yüzleri sanki karanlik geceden bir parçaya bürünmüstür. Iste onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardir. 


28. Onlarin hepsini biraraya toplayacagimiz, sonra da Allah'a ortak kosanlara: "Siz ve kostugunuz ortaklar yerinizde bekleyin" diyecegimiz gün artik onlarin (putlariyla) aralarini tamamen ayirmisizdir. Ve onlarin ortaklari, (putlari) derler ki: "Siz, bize ibadet etmiyordunuz. 


29. Bu yüzden bizimle sizin aranizda sahit olarak Allah yeter. Süphesiz ki biz sizin (bize) tapmanizdan tamamen habersizdik." 


30. Orada herkes geçmiste yaptiklarini karsisinda bulur. Artik onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüslerdir. Uydurmakta olduklari seyler (bâtil tanrilari) da onlari terkedip kaybolmustur. 


31. (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rizik veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çikariyor, diriden ölüyü kim çikariyor? (Her türlü) isi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakinmiyor musunuz? 


32. Iste O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tir. Artik haktan (ayrildiktan) sonra sapikliktan baska ne kalir? O halde nasil (sapikliga) döndürülüyorsunuz? 


33. Iste böylece Rabbinin yoldan çikanlar hakkindaki "Onlar inanmazlar" sözü gerçeklesmis oldu. 


34. (Resûlüm!) De ki: (Allah'a) ortak kostuklariniz arasinda, (birini yokken) ilk defa yaratacak, arkasindan onu (ölümünden sonra hayata) yeniden döndürecek biri var mi? De ki: Allah ilk defa yaratip (ölümden sonra) onu yeniden (hayata) döndürür. O halde nasil saptirilirsiniz! 


35. De ki: Ortak kostuklarinizdan hakka iletecek olan var mi? De ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyiktir; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine dogru yolu bulamayan mi? Size ne oluyor? Nasil (böyle yanlis) hükmediyorsunuz? 


36. Onlarin çogu zandan baska bir seye uymaz. Süphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir seyin yerini tutmaz. Allah onlarin yapmakta olduklarini pek iyi bilendir. 


37. Bu Kur'an Allah'tan baskasi tarafindan uydurulmus bir sey degildir. Ancak kendinden öncekini dogrulayan ve o Kitab'i açiklayandir. Onda süphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir. 


38. Yoksa, Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eger sizler dogru iseniz Allah'tan baska, gücünüzün yettiklerini çagirin da (hep beraber) onun benzeri bir sûre getirin. 


39. Bilakis, onlar ilmini kavrayamadiklari ve yorumu kendilerine asla gelmemis olan (Kur'an'i) yalanladilar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamislardi. Simdi bak, zalimlerin sonu nasil oldu! 


40. Içlerinden öylesi var ki ona (Kur'an'a) inanir, yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. Rabbin bozgunculari en iyi bilendir. 


41. (Resûlüm! ) onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim isim bana, sizin isiniz de size aittir. Siz benim yaptigimdan uzaksiniz, ben de sizin yaptiginizdan uzagim. 


42. Onlardan seni dinleyenler vardir. Fakat sagirlara -üstelik akillari da ermiyorsa- sen mi duyuracaksin? 


43. Onlardan sana bakan da vardir. Fakat -hele (gerçegi) göremiyorlarsa- körleri sen mi dogru yola ileteceksin? 


44. Süphesiz ki Allah insanlara hiçbir sekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler. 


45. Allah'in onlari, sanki günün ancak bir saati kadar kaldiklarini zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacagi gün aralarinda birbirleriyle tanisirlar. Allah'in huzuruna varmayi yalanlayanlar elbette zarara ugramislardir. Zira onlar dogru yola gitmemislerdi. 


46. Eger onlari tehdit ettigimiz (azabin) bir kismini sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eger (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onlarin dönüsü de bizedir. (O zaman onlara ne olacagini göreceksin). Sonra, Allah onlarin yapmakta olduklarina da sahittir. 


47. Her ümmetin bir peygamberi vardir. Peygamberleri geldigi zaman, aralarinda adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. 


48. Dogru iseniz bu vaad (azap) ne zamandir? diyorlar. 


49. De ki: "Ben kendime bile Allah'in dilediginden baska ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardir. Ecelleri geldigi zaman artik ne bir saat geri kalirlar ne de ileri giderler. 


50. De ki: (Ey müsrikler!) Ne dersiniz? Allah'in azabi size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne yaparsiniz?). Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar! 


51. Basiniza belâ geldikten sonra mi O'na iman edeceksiniz, simdi mi? (Çok geç). Halbuki onu (azabin gelmesini) istemekte acele ediyordunuz? 


52. Sonra o (kendilerine) zulmedenlere, "Ebedî azabi tadin!" denilecek. Kazanmakta oldugunuzdan baskasinin karsiligini mi bulacaksiniz? 


53. "O (azap) bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o süphesiz gerçektir ve siz âciz birakacak degilsiniz. 


54. (O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder. Ve azabi gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarinda adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez. 


55. Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her sey Allah'indir. Yine bilesiniz ki, Allah'in vâdi haktir, fakat onlarin çogu bilmez. 


56. O hem diriltir hem de öldürür ve yalniz O'na döndürüleceksiniz. 


57. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir ögüt, gönüllerdekine bir sifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmistir. 


58. De ki: Ancak Allah'in lütfu ve rahmetiyle, iste bunlarla sevinsinler. Bu, onlarin (dünya mali olarak) topladiklarindan daha hayirlidir. 


59. De ki: Allah'in size indirdigi riziktan bir kismini helâl, bir kismini da haram bulmaniza ne dersiniz? De ki: Allah mi size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mi ediyorsunuz? 


60. Allah'a karsi yalan uyduranlarin kiyamet günü (âkibetleri) hakkindaki kanaatleri nedir? Süphesiz Allah insanlara karsi lütuf sahibidir. Fakat onlarin çogu sükretmezler. 


61. Ne zaman sen bir iste bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir sey okusan ve siz ne zaman bir is yaparsaniz, o ise daldiginiz zaman biz mutlaka üstünüzde sahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre agirliginca bir sey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçügü ve daha büyügü yoktur ki apaçik kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasin. 


62. Bilesiniz ki, Allah'in dostlarina korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. 


63. Onlar, iman edip de takvâya ermis olanlardir. 


64. Dünya hayatinda da ahirette de onlara müjde vardir. Allah'in sözlerinde asla degisme yoktur. Iste bu, büyük kurtulusun kendisidir. 


65. (Resûlüm) Onlarin (inkârcilarin) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'indir. O, isitendir, bilendir. 


66. Iyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalniz Allah'indir. (O halde) Allah'tan baska ortaklara tapanlar neyin ardina düsüyorlar! Dogrusu onlar, zandan baska bir seyin ardina düsmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar. 


67. O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalisip kazanmaniz için de) gündüzü aydinlik kilandir. Süphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardir. 


68. (Müsrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Hâsâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuga) ihtiyaci yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yaninizda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkinda bilmediginiz bir seyi mi söylüyorsunuz? 


69. De ki: Allah hakkinda yalan uyduranlar asla kurtulusa eremezler. 


70. Dünyada bir miktar geçim (saglarlar), sonra dönüsleri bizedir; sonra da inkâr etmekte olduklari seylerden ötürü onlara siddetli azabi tattiririz. 


71. Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demisti ki: "Ey kavmim! Eger benim (aranizda) durmam ve Allah'in âyetlerini hatirlatmam size agir geldi ise, ben yalniz Allah'a dayanip güvenirim. Siz de ortaklarinizla beraber toplanip yapacaginizi kararlastirin. Sonra isiniz basiniza dert olmasin. Bundan sonra (vereceginiz) hükmü, bana uygulayin ve bana mühlet de vermeyin." 


72. "Eger yüz çeviriyorsaniz, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah'tan baskasina ait degildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu." 


73. Yine de onu yalanladilar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanlari kurtardik ve onlari (yeryüzünde) halifeler kildik; âyetlerimizi yalanlayanlari da (denizde) bogduk. Bak ki uyarilanlarin (fakat inanmayanlarin) sonu nasil oldu! 


74. Sonra onun arkasindan birçok peygamberi kendi toplumlarina gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladiklari seye inanacak degillerdi. Iste haddi asanlarin kalplerini biz böyle mühürleriz. 


75. Sonra onlarin ardindan da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular. 


76. Katimizdan onlara hak (mucize) gelince: "Bu elbette apaçik bir sihirdir" dediler. 


77. Musa: "Size hak geldiginde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar" dedi. 


78. Onlar dediler ki: Babalarimizi üzerinde buldugumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak degiliz. 


79. Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazlari bana getirin! 


80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacaginizi atin, dedi. 


81. Onlar (iplerini) atinca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiginiz sihirdir. Allah onu bosa çikaracaktir. Çünkü Allah bozguncularin isini düzeltmez." 


82. "Suçlularin hosuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçegi açiga çikaracaktir." 


83. Firavun ve kavminin kendilerine iskence etmesinden korkuya düstükleri için kavminden bir gurup gençten baska kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi asanlardan idi. 


84. Musa dedi ki: Ey kavmim! Eger Allah'a inandiysaniz ve O'na teslim olduysaniz sadece O'na güvenip dayanin. 


85. Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandik. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler toplulugu için deneme konusu kilma! 


86. Ve bizi rahmetinle o kâfirler toplulugundan kurtar!" 


87. Biz de Musa ve kardesine: Kavminiz için Misir'da evler hazirlayin ve evlerinizi namaz kilinacak yerler yapin, namazlarinizi da dosdogru kilin. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik. 


88. Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatinda zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanlari senin yolundan saptirsinlar ve elem verici cezayi görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onlarin mallarini yok et, kalplerine sikinti ver (ki iman etsinler). 


89. (Allah): Ikinizin de duasi kabul olunmustur. O halde siz dogruluga devam edin ve sakin o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi. 


90. Biz, Israilogullarini denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldirmak üzere onlari takip etti. Nihayet (denizde) bogulma haline gelince, (Firavun:) "Gerçekten, Israilogullarinin inandigi Tanri'dan baska tanri olmadigina ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanim!" dedi. 


91. Simdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmis ve bozgunculardan olmustun. 


92. (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olmasi için, bugün senin bedenini (cansiz olarak) kurtaracagiz. Iste insanlardan bir çogu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler. 


93. Andolsun biz Israilogullarini güzel bir yurda yerlestirdik ve onlara temiz nimetlerden rizik verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayriliga düsmediler. Süphesiz ki Rabbin, kiyamet günü onlarin, aralarinda ihtilaf etmekte olduklari seyler hakkinda hükmedecektir. 


94. (Resülüm!) Eger sana indirdigimizden (bu anlattigimiz olaylardan) kuskuda isen, senden önce Kitab'i (Tevrat'i) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmistir. Sakin süphecilerden olma! 


95. Allah'in âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana ugrayanlardan olursun. 


96. Gerçekten haklarinda Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar,inanmazlar. 


97.Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmis olsa bile, elem verici azabi görünceye kadar inanmayacaklardir. 


98. Yunus'un kavmi müstesna, (halkini yok ettigimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halki, keske (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanlari kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatindaki rüsvaylik azabini kaldirdik ve onlari bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandirdik. 


99. (Resûlüm!) Eger Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmalari için insanlari zorlayacak misin? 


100. Allah'in izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akillarini kullanmayanlari murdar (inkârci) kilar. 


101. De ki: "Göklerde ve yerde neler var, bakin (da ibret alin!)" Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarilar fayda saglamaz. 


102. Onlar, kendilerinden önce gelip geçmis toplumlarin (acikli) günlerinin benzerlerinden baskasini mi bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Süphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. 


103. Biz, sonra peygamberlerimizi ve ayni sekilde iman edenleri kurtaririz. Inananlari üzerimize bir borç olarak kurtaracagiz. 


104. De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden süphede iseniz, (bilin ki) ben Allah'i birakip da sizin taptiklariniza tapmam, fakat ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emrolundu." 


1O5. "Ve (bana) hanîf (Allah'in birligini taniyici) olarak yüzünü dine çevir; sakin müsriklerden olma, diye (emredildi)." 


106. Allah'i birakip da sana fayda veya zarar vermeyecek seylere tapma. Eger bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun. 


107. Eger Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan baska giderecek yoktur. Eger sana bir hayir dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrini kullarindan diledigine eristirir. Ve O bagislayandir, esirgeyendir. 


108. De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmistir. Artik kim dogru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktir. Ben sizin üzerinize vekil degilim. (Sadece teblig etmekle memurum). 


109. (Resûlüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayirlisidir.


11-HUD Suresinin Türkçe anlamını oku.

11-HÛD

11-HUD Suresi Hakkında açıklama ve Türkçe anlamı

Hûd sûresi, 123 (yüzyirmiüç) âyet olup 12, 17 ve 114. âyetler Medine'de, digerleri Mekke'de inmistir.
50 - 60. âyetlerde Arabistan halkina gönderilmis peygamberlerden biri olan Hûd (a. s.)'in hayatindan bahsedildigi için sûreye bu isim verilmistir. Yunus sûresinden sonra inmis olup onun devami niteligindedir. Itikada ait esaslari, Kur'an'in mucize olusunu, ahiretle ilgili meseleleri, sevap ve cezayi ve Hz. Hûd'dan baska Nuh, Salih, Ibrahim, Lût, Suayb ve Musa (a. s.) gibi peygamberlerin kissalarini ihtiva etmektedir.

11- Hud suresinin Türkçe anlamı


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 

1. Elif. Lâm. Râ. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve) her seyden haberdar olan (Allah) tarafindan âyetleri saglamlastirilmis, sonra da açiklanmis bir kitaptir. 


2. (De ki: Bu Kitap) "Allah'tan baskasina ibadet etmemeniz için (indirildi). Süphesiz ki ben, onun tarafindan size (gönderilmis) bir uyarici ve müjdeleyiciyim. 


3. Ve Rabbinizden magfiret dilemeniz, sonra da ona tevbe etmeniz için (indirildi. Eger bu emrolunanlari yaparsaniz), Allah sizi, tayin edilmis bir süreye kadar güzel bir sekilde yasatir, fazlasini yapan herkese de iyiliginin karsiligini verir. Eger yüz çevirirseniz, ben sizin basiniza gelecek büyük bir günün azabindan korkarim." 


4. Dönüsünüz yalniz Allah'adir. O, her seye kadirdir. 


5. Bilesiniz ki, onlar Peygamber'den, (düsmanliklarini) gizlemeleri için gögüslerini çevirirler (gönüllerinden geçeni gizlerler). Iyi bilin ki, onlar elbiselerine büründükleri zaman dahi, Allah onlarin gizlediklerini de, açiga çikardiklarini da bilir. Çünkü O, kalplerin özünü bilendir. 


6. Yeryüzünde yürüyen her canlinin rizki, yalnizca Allah'in üzerinedir. Allah o canlinin durdugu yeri ve sonunda birakilacagi mekani bilir. (Bunlarin) hepsi açik bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dir. 


7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacagi hususunda sizi imtihan etmek için, Ars'i su üzerinde iken, gökleri ve yeri alti günde yaratandir. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açik bir büyüden baska bir sey degildir" derler. 


8. Andolsun, eger biz onlardan azabi sayili bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldigi gün, bir daha onlardan uzaklastirilacak degildir. Ve alay etmekte olduklari sey, onlari çepeçevre kusatacaktir. 


9. Eger insana tarafimizdan bir rahmet (nimet) tattirir da sonra bunu ondan çekip alirsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur. 


10. Eger kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattirirsak, elbette "Kötülükler benden gitti" der. Çünkü o (bunu derken) simariktir, kibirlidir. 


11. Ancak (musibetlere) sabredip güzel is yapanlar böyle degildir. Iste onlar için bir bagis ve bir büyük mükâfat vardir. 


12. Belki de sen (müsriklerin:) "Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü sana vahyolunan âyetlerin bir kismini (duyurmayi) terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktir. (Iyi bil ki) sen ancak bir uyaricisin. Allah ise her seye vekîldir. 


l3. Yoksa, "Onu (Kur'an'i) kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eger dogru iseniz Allah'tan baska çagirabildiklerinizi (yardima) çagirin da siz de onun gibi uydurulmus on sûre getirin. 


14. Eger (onlar) size cevap veremiyorlarsa, bilin ki, o ancak Allah'in ilmiyle indirilmistir ve O'ndan baska tanri yoktur. Artik siz müslüman oluyor musunuz? 


15. Kim, (yalniz) dünya hayatini ve zinetini istemekte ise, islerinin karsiligini orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara ugratilmazlar. 


l6. Iste onlar, ahirette kendileri için atesten baska hiçbir seyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptiklari da bosa gitmistir; yapmakta olduklari seyler (zaten) bâtildir. 


l7. Rabbin tarafindan (gelmis) açik bir delile dayanan ve kendisini Rabbinden bir sahidin izledigi, ayrica kendisinden önce, bir önder ve bir rahmet olarak Musa'nin Kitab'i (elinde) bulunan kimse (inkârcilar gibi) midir? Çünkü bunlar ona (Kur'an'a) inanirlar. Zümrelerden hangisi onu inkâr ederse iste cehennem atesi onun varacagi yerdir, bundan süphen olmasin; zira bu, senin Rabbin tarafindan bildirilmis gerçektir; fakat insanlarin çogu inanmazlar. 


18. Kim Allah'a karsi yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kiyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, sahitler de: Iste bunlar Rablerine karsi yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'in lâneti zalimlerin üzerinedir! 


19. Onlar, (insanlari) Allah'in yolundan alikoyan ve onu egri göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkâr edenler de onlardir. 


20. Onlar yeryüzünde (Allah'i) âciz birakacak degillerdir; onlarin Allah'tan baska (yardim isteyecekleri) dostlari da yoktur. Onlarin azabi kat kat olacaktir. Çünkü onlar (gerçekleri) ne görebiliyorlar ne de kulak veriyorlardi. 


21. Iste onlar kendilerini ziyana ugrattilar. Uydurmakta olduklari seyler de kendilerinden kaybolup gitti. 


22. Süphesiz onlar, ahirette en çok ziyana ugrayanlardir. 


23. Inanip da güzel isler yapan ve Rablerine gönülden boyun egenlere gelince, iste onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedî kalirlar. 


24. Bu iki zümrenin (müminlerle kâfirlerin) durumu, kör ve sagir ile gören ve isiten kimseler gibidir. Bunlarin hali hiç esit olur mu? Hâla ibret almiyor musunuz? 


25. Andolsun, biz Nuh'u kavmine elçi gönderdik. Onlara: "Ben (dedi), sizin için apaçik bir uyariciyim. 


26. Allah'tan baskasina tapmayin! Ben, size (gelecek) elem verici bir günün azabindan korkuyorum." 


27. Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Bizden, basit görüsle hareket eden alt tabakamizdan baskasinin sana uydugunu görmüyoruz. Ve sizin bize karsi bir üstünlügünüzü de görmüyoruz. Bilakis sizin yalancilar oldugunuzu düsünüyoruz." 


28. (Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eger ben Rabbim tarafindan (bildirilen) açik bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katindan bir rahmet vermis de bu size gizli tutulmussa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediginiz halde biz sizi ona zorlayacak miyiz? 


29. Ey kavmim! Allah'in emirlerini bildirmeye karsilik sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatim ancak Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak degilim; çünkü onlar Rablerine kavusacaklardir. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum. 


30. Ey kavmim! Ben onlari kovarsam, beni Allah'tan (onun azabindan) kim korur? Düsünmüyor musunuz? 


31. Ben size: "Allah'in hazineleri benim yanimdadir" demiyorum, gaybi da bilmem. "Ben bir melegim" de demiyorum, sizin gözlerinizin hor gördügü kimseler için, "Allah onlara asla bir hayir vermeyecektir" diyemem. Onlarin kalplerinde olani, Allah daha iyi bilir. Onlari kovdugum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum." 


32. Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karsi mücadelede çok ileri gittin. Eger dogrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettigini (azabi) bize getir! 


33. (Nuh) dedi ki: "Onu size ancak dilerse Allah getirir. Ve siz (Allah'i) âciz birakacak degilsiniz. 


34. Eger Allah sizi azdirmak istiyorsa, ben size ögüt vermek istesem de, ögüdüm size fayda vermez. (Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O'na döndürüleceksiniz." 


35. (Resûlüm!) Yoksa, "Bunu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eger onu uydurduysam günahim bana aittir. Fakat ben sizin islediginiz günahtan uzagim." 


36. Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmis olanlardan baskasi artik (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onlarin islemekte olduklarindan (günahlardan) dolayi üzülme. 


37. Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarinca gemiyi yap ve zulmedenler hakkinda bana (bir sey) söyleme! Onlar mutlaka bogulacaklardir! 


38. Nuh gemiyi yapiyor, kavminden ileri gelenler ise, yanina her ugradikça onunla alay ediyorlardi. Dedi ki: "Eger bizimle alay ediyorsaniz, iyi bilin ki siz nasil alay ediyorsaniz biz de sizinle alay edecegiz! 


39. Kendisini rezil edecek azabin kime gelecegini ve sürekli bir azabin kimin basina inecegini yakinda bileceksiniz." 


40. Nihayet emrimiz gelip de sular cosup yükselmeye baslayinca Nuh'a dedik ki: "(Canli çesitlerinin) her birinden iki es ile -(bogulacagina dair) aleyhinde söz geçmis olanlar disinda- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" Zaten onunla beraber pek azi iman etmisti. 


41. (Nuh) dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durmasi da Allah'in adiyladir. Süphesiz ki Rabbim çok bagislayan, pek esirgeyendir." 


42. Gemi, daglar gibi dalgalar arasinda onlari götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan ogluna: Yavrucugum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! diye seslendi. 


43. Oglu: Beni sudan koruyacak bir daga siginacagim, dedi. (Nuh): "Bugün Allah'in emrinden (azabindan), merhamet sahibi Allah'tan baska koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarina dalga girdi, böylece o da bogulanlardan oldu. 


44. (Nihayet) "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!" denildi. Su çekildi; is bitirildi; (gemi de) Cûdî (daginin) üzerine yerlesti. Ve: "O zalimler toplulugunun cani cehenneme!" denildi. 


45. Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Süphesiz oglum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktir. Sen hakimler hakimisin." 


46. Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden degildir. Çünkü onun yaptigi kötü bir istir. O halde hakkinda bilgin olmayan bir seyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamani tavsiye ederim. 


47. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkinda bilgim olmayan seyi istemekten sana siginirim. Eger beni bagislamaz ve esirgemezsen, ben ziyana ugrayanlardan olurum! 


48. Denildi ki: Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in! Kendilerini (dünyada) faydalandiracagimiz, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabin dokunacagi ümmetler de olacaktir. 


49. (Resûlüm!) Iste bunlar sana vahyettigimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onlari ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakinanlarindir. 


50. Âd kavmine de kardesleri Hûd'u (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baska tanriniz yoktur. Siz yalan uyduranlardan baskasi degilsiniz. 


51. Ey kavmim! Ben, ona (peygamberlige) karsilik sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan baskasina ait degildir. Hâla aklinizi kullanmiyor musunuz? 


52. Ey kavmim! Rabbinizden bagis dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize gögü (yagmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsin. Günah isleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin. 


53. Dediler ki: Ey Hûd! Sen bize açik bir mucize getirmedin, biz de senin sözünle tanrilarimizi birakacak degiliz ve biz sana iman edecek de degiliz. 


54. Biz "Tanrilarimizdan biri seni fena çarpmis!" demekten baska bir söz söylemeyiz! (Hûd) dedi ki: "Ben Allah'i sahit tutuyorum; siz de sahit olun ki ben sizin ortak kostuklarinizdan uzagim." 


55. "O'ndan baska (taptiklarinizin hepsinden uzagim). Haydi hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet vermeyin!" 


56. "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayandim. Çünkü yürüyen hiçbir varlik yoktur ki, O, onun perçeminden tutmus olmasin. Süphesiz Rabbim dosdogru yoldadir." 


57. "Eger yüz çevirirseniz süphesiz ki benimle size gönderileni size bildirdim. Rabbim (dilerse) sizden baska bir kavmi yerinize getirir de O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her seyi gözetendir." 


58. Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla beraber iman edenleri tarafimizdan bir rahmetle kurtardik, onlari agir bir azaptan kurtulusa erdirdik. 


59. Iste Âd (kavmi). Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler; O'nun peygamberlerine âsi oldular ve inatçi her zorbanin emrine uydular. 


60. Onlar hem bu dünyada hem de kiyamet gününde lânete tâbi tutuldular. Biliniz ki, Ad (kavmi) Rablerini inkâr ettiler. (Sunu da) bilin ki Hûd'un kavmi Âd, Allah'in rahmetinden uzak kilindi. 


61. Semûd kavmine de kardesleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baska tanriniz yoktur. O sizi yerden (topraktan) yaratti. Ve sizi orada yasatti. O halde O'ndan magfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarina) çok yakindir, (dualarini) kabul edendir. 


62. Dediler ki: Ey Sâlih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Simdi) babalarimizin taptiklarina tapmaktan bizi engelliyor musun? Dogrusu biz, bizi kendisine (kulluga) çagirdigin seyden ciddi bir süphe içindeyiz. 


63. (Sâlih) dedi ki: Ey kavmim! Eger ben Rabbimden (verilen) apaçik bir delil üzerinde isem ve O bana kendinden bir rahmet (peygamberlik) vermisse, buna ne dersiniz? Bu durum karsisinda O'na âsi olursam beni Allah'tan (O'nun azabindan) kim korur? O zaman siz de bana ziyan vermekten fazla bir sey yapamazsiniz. 


64. Ey kavmim! Iste size mucize olarak Allah'in devesi. Onu birakin, Allah'in arzinda yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayin; sonra sizi yakin bir azap yakalar. 


65. Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarini keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yasayin (sonra helâk olacaksiniz)!" Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi. 


66. Emrimiz gelince, Sâlih'i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak (azaptan) ve o günün zilletinden kurtardik. Süphesiz Rabbin kuvvetlidir, (her seye) galip gelendir. 


67. Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladi ve yurtlarinda diz üstü çökekaldilar. 


68. Sanki orada hiç oturmamislardi. Biliniz ki, Semûd kavmi gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilesiniz ki, Semûd kavmi (Allah'in rahmetinden) uzak kilindi. 


69. Andolsun ki elçilerimiz (melekler) Ibrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kizartilmis bir buzagi getirdi. 


70. Ellerini yemege uzatmadiklarini görünce, onlari yadirgadi ve onlardan dolayi içine bir korku düstü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik. 


71. O esnada hanimi ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da Ishak'i, Ishak'in ardindan da Ya'kub'u müjdeledik. 


72. (Ibrahim'in karisi:) Olacak sey degil! Ben bir kocakari, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doguracagim? Bu gerçekten sasilacak bir sey! dedi. 


73. (Melekler) dediler ki: Allah'in emrine sasiyor musun? Ey ev halki! Allah'in rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Süphesiz ki O, övülmeye lâyiktir, iyiligi boldur. 


74. Ibrahim'den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkinda (adeta) bizimle mücadeleye basladi. 


75. Ibrahim cidden yumusak huylu, bagri yanik, kendisini Allah'a vermis biri idi. 


76. (Melekler dediler ki): Ey Ibrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin (azap) emri gelmistir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir! 


77. Elçilerimiz Lût'a gelince, (Lût) onlarin yüzünden üzüldü ve onlardan dolayi içi daraldi da "Bu, çetin bir gündür" dedi. 


78. Lût'un kavmi, kosarak onun yanina geldiler. Daha önce de o kötü isleri yapmaktaydilar. (Lût): "Ey kavmim! Iste sunlar kizlarimdir (onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! Içinizde akli basinda bir adam yok mu!" dedi. 


79. Dediler ki: Senin kizlarinda bizim bir hakkimiz olmadigini biliyorsun. Ve sen bizim ne istedigimizi elbette bilirsin. 


80. (Lût:) Keske benim size karsi (koyacak) bir gücüm olsaydi veya güçlü bir kaleye siginabilseydim! dedi. 


81. (Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kisminda ailenle (yola çikip) yürü. Karindan baska sizden hiçbiri geride kalmasin. Çünkü onlara gelecek olan (azap) süphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamani, sabah vaktidir. Sabah yakin degil mi? 


82. Emrimiz gelince, oranin altini üstüne getirdik ve üzerlerine (balçiktan) pisirilip istif edilmis taslar yagdirdik. 


83. (O taslar:) Rabbin katinda isaretlenerek (yagdirilmistir). Onlar zalimlerden uzak degildir. 


84. Medyen'e de kardesleri Suayb'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan baska tanri yoktur. Ölçüyü ve tartiyi eksik yapmayin. Zira ben sizi hayir (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kusatici bir günün azabindan korkuyorum. 


85. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartiyi adaletle yapin; insanlara esyalarini eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolasmayin. 


86. Eger mümin iseniz Allah'in (helâlinden) biraktigi (kâr) sizin için daha hayirlidir. Ben üzerinize bir bekçi degilim. 


87. Dediler ki: Ey Suayb! Babalarimizin taptiklarini (putlari), yahut mallarimiz hususunda diledigimizi yapmayi terketmemizi sana namazin mi emrediyor? Oysa sen yumusak huylu ve çok akillisin! 


88. Dedi ki: Ey kavmim! Eger benim, Rabbim tarafindan (verilmis) apaçik bir delilim varsa ve O bana tarafindan güzel bir rizik vermisse buna ne dersiniz? Size yasak ettigim seylerin aksini yaparak size aykiri davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettigi kadar islah etmek istiyorum. Fakat basarmam ancak Allah'in yardimi iledir. Yalniz O'na dayandim ve yalniz O'na dönecegim. 


89. Ey kavmim! Sakin bana karsi düsmanliginiz, Nuh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Sâlih kavminin baslarina gelenler gibi size de bir musibet getirmesin! Lût kavmi de sizden uzak degildir. 


90. Rabbinizden bagislanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, (müminleri) çok sever. 


91. Dediler ki: Ey Suayb! Söylediklerinin çogunu anlamiyoruz ve içimizde seni cidden zayif (âciz) görüyoruz! Eger kabilen olmasa, seni mutlaka taslayarak öldürürüz. Sen bizden üstün degilsin. 


92. (Suayb:) "Ey kavmim dedi, size göre benim kabilem Allah'tan daha mi güçlü ve degerli ki, onu (Allah'in emirlerini) arkaniza atip unuttunuz. Süphesiz ki Rabbim yapmakta olduklarinizi çepeçevre kusaticidir. 


93. Ey kavmim! Elinizden geleni yapin! Ben de yapacagim! Kendisini rezil edecek azabin gelecegi sahsin ve yalancinin kim oldugunu yakinda ögreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber beklemekteyim." 


94. Emrimiz gelince, Suayb'i ve onunla beraber iman edenleri tarafimizdan bir rahmetle kurtardik; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladi da yurtlarinda diz üstü çökekaldilar. 


95. Sanki orada hiç barinmamislardi. Biliniz ki, Semûd kavmi (Allah'in rahmetinden) uzak oldugu gibi Medyen kavmi de uzak oldu. 


96. Andolsun ki Musa'yi da mucizelerimizle ve apaçik bir delille gönderdik. 


97. Firavun'a ve onun ileri gelenlerine Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri dogru degildi. 


98. Firavun, kiyamet gününde kavminin önüne düsecek ve onlari (çekip) atese götürecektir. Varacaklari yer ne kötü yerdir! 


99. Onlar burada da, kiyamet gününde de lânete ugratildilar. (Onlara) verilen bu armagan ne kötü armagandir! 


100. (Ey Muhammed!) Iste bu, (halki helâk olmus) memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatiyoruz; onlardan (bugüne kadar izleri) kalan da vardir, biçilmis ekin (gibi yok olan) da vardir. 


101. Onlara biz zulmetmedik; fakat, onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin (azap) emri geldiginde, Allah'i birakip da taptiklari tanrilari, onlara hiçbir sey saglamadi, ziyanlarini artirmaktan baska bir seye yaramadi. 


102. Rabbin, haksizlik eden memleketleri (onlarin halkini) yakaladiginda, onun yakalayisi iste böyle (siddetlidir). Süphesiz onun yakalamasi pek elem vericidir, pek çetindir! 


103. Iste bunda, ahiret azabindan korkanlar için elbette bir ibret vardir. O gün bütün insanlarin bir araya toplandigi bir gündür ve o gün (bütün mahlûkatin) hazir bulundugu bir gündür. 


104. Biz onu (kiyamet gününü) sadece sayili bir müddete kadar bekletiriz. 


105. O geldigi gün Allah'in izni olmadan hiç kimse konusamaz. Onlardan kimi bedbahttir, kimi mutlu. 


106. Bedbaht olanlar atestedirler, orada onlarin (öyle feci) nefes alip vermeleri vardir ki. 


l07. Rabbinin diledigi hariç, (onlar) gökler ve yer durdukça o ateste ebedî kalacaklardir. Çünkü Rabbin, istedigini hakkiyla yapandir. 


108. Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin diledigi hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedî kalacaklardir. Bu (nimetler) bitmez, tükenmez bir lütuftur. 


109. O halde onlarin tapmakta olduklari seylerden (bu seylerin onlari azaba götürdügünden) süphen olmasin. Çünkü onlar ancak daha önce babalarinin taptigi gibi tapiyorlar. Biz onlarin (azaptan) nasiplerini mutlaka eksiksiz olarak verecegiz. 


110. Andolsun biz Musa'ya Kitab'i verdik; fakat onda ihtilaf edildi. Eger Rabbinden bir söz geçmemis olsaydi, elbette onlarin arasinda hüküm verilmisti (ve isleri de bitirilmisti). Süphesiz ki onlar (Mekkeliler) de Kur'an hakkinda derin bir süphe içindedirler. 


111. Süphesiz Rabbin, onlarin her birinin amellerinin karsiligini onlara tam olarak verecektir. Çünkü Rabbin, onlarin yapmakta olduklarindan haberdardir. 


112. O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolundugun gibi dosdogru ol! Asiri da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptiklarinizi çok iyi görendir. 


113. Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ates dokunur (cehennemde yanarsiniz). Sizin Allah'tan baska dostlariniz yoktur. Sonra (O'ndan da) yardim göremezsiniz! 


114. Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kil. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahlari) giderir. Bu, ögüt almak isteyenlere bir hatirlatmadir. 


115. (Ey Muhammed!) Sabirli ol, çünkü Allah güzel is yapanlarin mükâfatini zayi etmez. 


116. Sizden önceki asirlarda yeryüzünde (insanlari) bozgunculuktan alikoyacak faziletli kimseler bulunsaydi ya! Fakat onlardan, kurtulusa erdirdigimiz az bir kismi müstesnadir (bunlar görevlerini yaptilar). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahin pesine düstüler. Zaten günahkâr idiler. 


117. Halki iyi oldugu halde Rabbin, haksizlikla memleketleri helâk etmez. 


118. Rabbin dileseydi bütün insanlari bir tek millet yapardi. (Fakat) onlar ihtilafa düsmeye devam edecekler. 


119. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadir. Zaten Rabbin onlari bunun için yaratti. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracagim" sözü yerini buldu. 


120. Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edecegimiz her haberi sana anlatiyoruz. Bunda sana gerçegin bilgisi, müminlere de bir ögüt ve bir uyari gelmistir. 


121. Iman etmeyenlere de ki: Elinizden geleni yapin! Biz de (gerekeni) yapmaktayiz! 


122. Bekleyin! Süphesiz biz de beklemekteyiz! 


123. Göklerin ve yerin gaybi (sirri) yalniz Allah'a aittir. Her is O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na dayan! Rabbin yaptiklarinizdan gafil degildir. 


Yusuf Suresinin türkçe anlamını oku

12-YÛSUF

Yusuf suresi Hakkında açıklama ve Türkçe anlamı

Yusuf suresi, 111 (yüzonbir) âyet olup 1,2 ve 3. âyetler Medine'de, digerleri Mekke'de inmistir.
Sûrenin basindan sonuna kadar Yusuf Peygamber'den bahsedildigi için bu adi almistir.




Yusuf suresinin Türkçe anlamı


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

l. Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçik Kitab'in âyetleridir.

2. Anlayasiniz diye biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.

3. (Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'i vahyetmekle geçmis milletlerin haberlerini sana en güzel bir sekilde anlatiyoruz. Gerçek su ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.

4. Bir zamanlar Yusuf, babasina (Ya'kub'a) demisti ki: Babacigim! Ben (rüyamda) on bir yildizla günesi ve ayi gördüm; onlari bana secde ederlerken gördüm.

5. (Babasi:) Yavrucugum! dedi, rüyani sakin kardeslerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü seytan insana apaçik bir düsmandir.

6. Iste böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olaylarin yorumunu ögretecek ve daha önce iki atan Ibrahim ve Ishak'a nimetini tamamladigi gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktir. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

7. Andolsun ki Yusuf ve kardeslerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardir.

8. (Kardesleri) dediler ki: Yusufla kardesi (Bünyamin) babamiza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalik bir cemaatiz. Süphesiz ki babamiz apaçik bir yanlislik içindedir.

9. (Aralarinda dediler ki:) Yusufu öldürün veya onu (uzak) bir yere atin ki babanizin teveccühü yalniz size kalsin! Ondan sonra da (tevbe ederek) sâlih kimseler olursunuz!

10. Onlardan biri: Yusufu öldürmeyin, eger mutlaka yapacaksaniz onu kuyunun dibine atin da geçen kervanlardan biri onu alsin (götürsün), dedi.

11. Dediler ki: "Ey babamiz! Sana ne oluyor da Yusuf hakkinda bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiligini istemekteyiz.

12. Yarin onu bizimle beraber (kira) gönder de bol bol yesin (içsin), oynasin. Biz onu mutlaka koruruz."

13. (Babalari) dedi ki: Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarim.

14. Dediler ki: Hakikaten biz (kuvvetli) bir topluluk oldugumuz halde, eger onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayiliriz.

15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa: Andolsun ki sen onlarin bu islerini onlar (isin) farkina varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.

16. Aksamleyin aglayarak babalarina geldiler.

17. Ey babamiz! dediler, biz yarismak üzere uzaklastik; Yusufu esyamizin yaninda birakmistik. (Ne yazik ki) onu kurt yemis! Fakat biz dogru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsin.

18. Gömleginin üstünde sahte bir kan ile geldiler. (Yakub) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir isi güzel gösterdi. Artik (bana düsen) hakkiyla sabretmektir. Anlattiginiz karsisinda (bana) yardim edecek olan, ancak Allah'tir. 

19. Bir kervan geldi ve sucularini (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasini saldi, (Yusufu görünce) "Müjde! Iste bir oglan!" dedi. Onu bir ticaret mali olarak sakladilar. Allah onlarin yaptiklarini çok iyi bilir.

20. (Kafile Misir'a vardiginda) onu degersiz bir pahaya, sayili birkaç dirheme sattilar. Onlar zaten ona deger vermemislerdi.

21. Misir'da onu satin alan adam, karisina dedi ki: "Ona deger ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydasi olur. Veya onu evlât ediniriz." Iste böylece (Misir da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olaylarin yorumunu ögretmemiz için Yusufu o yere yerlestirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanlarin çogu (bunu) bilmezler.

22. (Yusuf) erginlik çagina erisince, ona (isabetle) hükmetme (yetenegi) ve ilim verdik. Iste güzel davrananlari biz böyle mükâfatlandiririz.

23. Evinde bulundugu kadin, onun nefsinden murat almak istedi, kapilari iyice kapatti ve "Haydi gel!" dedi. O da" (Hâsâ), Allah'a siginirim! Zira kocaniz benim velinimetimdir, bana güzel davrandi. Gerçek su ki, zalimler iflah olmaz!" dedi.

24. Andolsun ki, kadin ona meyletti. Eger Rabbinin isaret ve ikazini görmeseydi o da kadina meyletmisti. Iste böylece biz, kötülük ve fuhsu ondan uzaklastirmak için (delilimizi gösterdik). Süphesiz o ihlâsli kullarimizdandi.

25. Ikisi de kapiya dogru kostular. Kadin onun gömlegini arkadan yirtti. Kapinin yaninda onun kocasina rastladilar. Kadin dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezasi, zindana atilmaktan veya elem verici bir iskenceden baska ne olabilir!

26. Yusuf: "Asil kendisi benim nefsimden murat almak istedi" dedi. Kadinin akrabasindan biri söyle sahitlik etti: "Eger gömlegi önden yirtilmissa, kadin dogru söylemistir, bu ise yalancilardandir."

27. "Eger gömlegi arkadan yirtilmissa, kadin yalan söylemistir. Bu ise dogru söyleyenlerdendir."

28. (Kocasi, Yusuf'un gömleginin) arkadan yirtilmis oldugunu görünce, (kadina): "Süphesiz, dedi; bu, sizin tuzaginizdir. Sizin tuzaginiz gerçekten büyüktür."

29. "Ey Yusuf! Sen bundan (olanlari söylemekten) vazgeç! (Ey kadin!) Sen de günahinin affini dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun"

30. Sehirdeki bazi kadinlar dediler ki: Azizin karisi, delikanlisinin nefsinden murat almak istiyormus; Yusufun sevdasi onun kalbine islemis! Biz onu gerçekten açik bir sapiklik içinde görüyoruz.

31. Kadin, onlarin dedikodusunu duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastiklar hazirladi. Herbirine bir biçak verdi. (Kadinlar meyveleri soyarken Yusufa): "Çik karsilarina!" dedi. Kadinlar onu görünce, onun büyüklügünü anladilar. (Saskinliklarindan) ellerini kestiler ve dediler ki: Hâsâ Rabbimiz! Bu bir beser degil... Bu ancak üstün bir melektir!

32. Kadin dedi ki: Iste hakkinda beni kinadiginiz sahis budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) siddetle sakindi. Andolsun, eger o kendisine emredecegimi yapmazsa mutlaka zindana atilacak ve elbette sürünenlerden olacaktir!

33. (Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunlarin benden istediklerinden daha iyidir! Eger onlarin hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.

34. Rabbi onun duasini kabul etti ve onlarin hilesini uzaklastirdi. Çünkü O çok iyi isiten, pek iyi bilendir.

35. Sonunda (aziz ve arkadaslari) kesin delilleri görmelerine ragmen (halkin dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir zamana kadar mutlaka zindana atmalari kendilerine uygun göründü.

36. Onunla birlikte zindana iki delikanli daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) sarap siktigimi gördüm. Digeri de: Ben de basimin üstünde kuslarin yemekte oldugu bir ekmek tasidigimi gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.

37. (Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber verecegim. Bu, Rabbimin bana ögrettiklerindendir. Süphesiz ben Allah'a inanmayan bir kavmin dininden uzaklastim. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir.

38. Atalarim Ibrahim, Ishak ve Ya'kub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir seyi ortak kosmamiz bize yarasmaz. Bu, Allah'in bize ve insanlara olan lütfundandir. Fakat insanlarin çogu sükretmezler.

39. Ey zindan arkadaslarim! Çesitli tanrilar mi daha iyi, yoksa gücüne karsi durulamaz olan bir tek Allah mi?

40. Allah'i birakip da taptiklariniz, sizin ve atalarinizin taktigi birtakim isimlerden baska bir sey degildir. Allah onlar hakkinda herhangi bir delil indirmemistir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden baskasina ibadet etmemenizi emretmistir. Iste dosdogru din budur. Fakat insanlarin çogu bilmezler.

41. Ey zindan arkadaslarim ! (Rüyalariniza gelince), biriniz (daha önce oldugu gibi) efendisine sarap içirecek; digeri ise asilacak ve kuslar onun basindan (beynini) yiyecekler. Yorumunu sordugunuz is (bu sekilde) kesinlesmistir.

42. Onlardan, kurtulacagini bildigi kimseye dedi ki: Beni efendinin yaninda an, (umulur ki beni çikarir). Fakat seytan ona, efendisine anmayi unutturdu. Dolayisiyla (Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldi.

43. Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arik inegin yedigi yedi semiz inek gördüm. Ayrica, yedi yesil basak ve digerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eger rüya yorumluyorsaniz, benim rüyami da bana yorumlayiniz.

44. (Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarisik düslerdir. Biz böyle düslerin yorumunu bilenlerden degiliz.

45. (Zindandaki) iki kisiden kurtulmus olan, uzun bir zaman sonra (Yusufu) hatirlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen (zindana) gönderin.

46. (Yusufun yanina gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey dogru sözlü kisi! (Rüyada görülen) yedi arik inegin yedigi yedi semiz inek ile yedi yesil basak ve digerleri de kuru olan (basaklar) hakkinda bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da dogruyu ögrenirler.

47. Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi basaginda (stok edip) birakiniz.

48. Sonra bunun ardindan, saklayacaklarinizdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yillar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kitlik yili gelecektir.

49. Sonra bunun ardindan da bir yil gelecek ki, o yilda insanlara (Allah tarafindan) yardim olunacak ve o yilda (meyvesuyu ve yag) sikacaklar.

50. (Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: "Onu bana getirin!" Elçi, Yusufa geldigi zaman, (Yusuf) dedi ki: "Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadinlarin zoru neydi? diye sor. Süphesiz benim Rabbim onlarin hilesini çok iyi bilir."

51. (Kral kadinlara) dedi ki: Yusufun nefsinden murat almak istediginiz zaman durumunuz neydi? Kadinlar, Hâsâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karisi da dedi ki: "Simdi gerçek ortaya çikti. Ben onun nefsinden murat almak istemistim. Süphesiz ki o dogru söyleyenlerdendir."

52. (Yusuf dedi ki): Bu, azizin yoklugunda ona hainlik etmedigimi ve Allah'in hainlerin hilesini basariya ulastirmayacagini (herkesin) bilmesi içindir.

53. (Bununla beraber) nefsimi temize çikarmiyorum. Çünkü nefis asiri sekilde kötülügü emreder; Rabbim aciyip korumus baska. Süphesiz Rabbim çok bagislayan, pek esirgeyendir.

54. Kral dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime özel danisman edineyim. Onunla konusunca: Bugün sen yanimizda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi.

55. "Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onlari) çok iyi korurum ve bu isi bilirim" dedi.

56. Ve böylece Yusuf'a orada diledigi gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz diledigimiz kimseye rahmetimizi eristiririz. Ve güzel davrananlarin mükâfatini zayi etmeyiz.

57. Iman edip de (kötülüklerden) sakinanlar için ahiret mükâfati daha hayirlidir.

58. Yusufun kardesleri gelip onun huzuruna girdiler, (Yusuf) onlari tanidi, onlar onu tanimiyorlardi.

59. (Yusuf) onlarin yüklerini hazirlayinca dedi ki: "Sizin bababir kardesinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçegi tam dolduruyorum ve ben misafirperverlerin en iyisiyim.

60. Eger onu bana getirmezseniz, artik benim yanimda size verilecek bir ölçek (erzak) yoktur, bana hiç yaklasmayin!"

61. Dediler ki: Onu babasindan istemeye çalisacagiz, kuskusuz bunu yapacagiz.

62. (Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine döndüklerinde bunun farkina varirlar da belki geri gelirler.

63. Babalarina döndüklerinde dediler ki: Ey babamiz! Erzak bize yasaklandi. Kardesimizi (Bünyamin'i) bizimle beraber gönder de (onun sayesinde) ölçüp alalim. Biz onu mutlaka koruyacagiz.

64. Ya'kub dedi ki: Daha önce kardesi (Yusuf) hakkinda size ne kadar güvendiysem, bunun hakkinda da size ancak o kadar güvenirim! (Ben onu sadece Allah'a emanet ediyorum); Allah en hayirli koruyucudur. O, aciyanlarin en merhametlisidir.

65. Esyalarini açtiklarinda sermayelerinin kendilerine geri verildigini gördüler. Dediler ki: Ey babamiz! Daha ne istiyoruz. Iste sermâyemiz de bize geri verilmis. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardesimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla aliriz. Çünkü bu (seferki aldigimiz) az bir miktardir.

66. (Ya'kub) dedi ki: Kusatilmaniz (ve çaresiz kalma durumunuz) hariç, onu bana mutlaka getireceginize dair Allah adina bana saglam bir söz vermediginiz takdirde onu sizinle beraber göndermem!" Ona (istedigi sekilde) teminatlarini verdiklerinde dedi ki: Söylediklerimize Allah sahittir.

67. Sonra söyle dedi: Ogullarim! (Sehre) hepiniz bir kapidan girmeyin, ayri ayri kapilardan girin. Ama Allah'tan (gelecek) hiçbir seyi sizden savamam. Hüküm Allah'tan baskasinin degildir. (Onun için) ben yalniz O'na dayandim. Tevekkül edenler yalniz O'na dayansinlar.

68. Babalarinin kendilerine emrettigi yerden (çesitli kapilardan) girdiklerinde (onun emrini yerine getirdiler. Fakat bu tedbir) Allah'tan gelecek hiçbir seyi onlardan savamazdi; ancak Ya'kub içindeki bir dilegi açiga vurmus oldu. Süphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz ögretmistik. Fakat insanlarin çogu bilmezler.

69. Yusuf'un yanina girdiklerinde öz kardesini yanina aldi ve "Bilesin ki ben senin kardesinim, onlarin yaptiklarina üzülme" dedi.

70. (Yusuf) onlarin yükünü hazirladigi zaman masrabayi kardesinin yükü içine koydu! (Kafile hareket ettikten) sonra bir tellal: Ey kafile! Siz hirsizsiniz! diye seslendi.

71. (Yusuf'un kardesleri) onlara dönerek: Ne ariyorsunuz? dediler.

72. Kralin su kabini ariyoruz; onu getirene bir deve yükü (bahsis) var dediler. (Içlerinden biri:) Ben buna kefilim, dedi.

73. Allah'a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çikarmak için gelmedigimizi siz de biliyorsunuz. Biz hirsiz da degiliz, dediler.

74. (Yusuf'un adamlari) dediler ki: Peki, siz yalanciysaniz bunun cezasi nedir?

75. "Onun cezasi, kayip esya, kimin yükünde bulunursa iste o (sahsa el koymak) onun cezasidir. Biz zalimleri böyle cezalandiririz" dediler.

76. Bunun üzerine Yusuf, kardesinin yükünden önce onlarin yüklerini (aramaya) basladi. Sonra da onu, kardesinin yükünden çikartti. Iste biz Yusufa böyle bir tedbir ögrettik, yoksa kralin kanununa göre kardesini tutamayacakti. Ancak Allah'in dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardir.

77. (Kardesleri) dediler ki: "Eger o çaldiysa, daha önce onun bir kardesi de çalmisti." Yusuf bunu içinde sakladi, onlara açmadi. (Kendi kendine) dedi ki: Siz daha kötü durumdasiniz! Allah, sizin anlattiginizi çok iyi bilir.

78. Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yasli bir babasi var. Onun yerine bizim birimizi alikoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.

79. Dedi ki: Esyamizi yaninda buldugumuz kimseden baskasini yakalamaktan Allah'a siginiriz, o takdirde biz gerçekten zalimler oluruz!

80. Ondan ümitlerini kesince, (meseleyi) gizli görüsmek üzere ayrilip (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: "Babanizin sizden Allah adina söz aldigini, daha önce de Yusuf hakkinda islediginiz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrilmayacagim. O hükmedenlerin en hayirlisidir.

81. Babaniza dönün ve deyin ki: "Ey babamiz! Süphesiz oglun hirsizlik etti. Biz, bildigimizden baskasina sahitlik etmedik. Biz gaybin bekçileri degiliz.

82. (Istersen) içinde bulundugumuz sehire (Misir halkina) ve aralarinda geldigimiz kafileye de sor. Biz gerçekten dogru söylüyoruz."

83. (Babalari) dedi ki: "Hayir, nefisleriniz sizi (böyle) bir ise sürükledi. (Bana düsen) artik, güzel bir sabirdir. Umulur ki, Allah onlarin hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."

84. Onlardan yüz çevirdi, "Ah Yusuf'um ah!" diye sizlandi ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi.

85. (Ogullari:) "Allah'a andolsun ki sen hâla Yusuf'u aniyorsun. Sonunda ya hasta olacaksin ya da büsbütün helâk olacaksin!" dediler.

86. (Ya'kub:) Ben sadece gam ve kederimi Allah'a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceginiz seyleri Allah tarafindan (vahiy ile) biliyorum, dedi.

87. Ey ogullarim! Gidin de Yusuf'u ve kardesini iyice arastirin, Allah'in rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler toplulugundan baskasi Allah'in rahmetinden ümit kesmez.

88. Yusuf'un yanina girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kitlik basti ve biz degersiz bir sermaye ile geldik. Hakkimizi tam ölçerek ver. Ayrica bize bagista da bulun. Süphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandirir.

89. Yusuf dedi ki: Siz, cahilliginiz yüzünden Yusuf ve kardesine yaptiklarinizi biliyor musunuz? 

90. Yoksa sen, gerçekten Yusuf musun? dediler. O da: (Evet) ben Yusufum, bu da kardesim. (Birbirimize kavusmayi) Allah bize lütfetti. Çünkü kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse, süphesiz Allah güzel davrananlarin mükâfatini zayi etmez, dedi.

91. (Kardesleri) dediler ki: Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kilmis. Gerçekten biz hataya düsmüsüz.

92. (Yusuf) dedi ki: "Bugün sizi kinamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir."

93. "Su benim gömlegimi götürün de onu babamin yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin."

94. Kafile (Misir'dan) ayrilinca, babalari (yanindakilere): Eger bana bunamis demezseniz inanin ben Yusuf'un kokusunu aliyorum! dedi.

95. (Onlar da:) Vallahi sen hâla eski saskinligindasin, dediler.

96. Müjdeci gelince, gömlegi onun yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: "Allah tarafindan (vahiy ile) sizin bilemeyeceginiz seyleri bilirim" demedim mi! dedi.

97. (Ogullari) dediler ki: Ey babamiz! (Allah'tan) bizim günahlarimizin affini dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik.

98. (Ya'kub:) Sizin için Rabbimden af dileyecegim. Çünkü O çok bagislayan, pek esirgeyendir, dedi.

99. (Hep beraber Misir'a gidip) Yusufun yanina girdikleri zaman, ana-babasini kucakladi, "Güven içinde Allah'in iradesiyle Misir'a girin!" dedi.

100. Ana ve babasini tahtinin üstüne çikartip oturttu ve hepsi onun için (ona kavustuklari için) secdeye kapandilar. (Yusuf) dedi ki: "Ey babacigim! Iste bu, daha önce (gördügüm) rüyanin yorumudur. Rabbim onu gerçeklestirdi. Dogrusu Rabbim bana (çok sey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çikardi ve seytan benimle kardeslerimin arasini bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Süphesiz ki Rabbim diledigine lütfedicidir. Kuskusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."

101. "Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olaylarin yorumunu da ögrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasina kat!"

102. Iste bu (Yusuf kissasi) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak islerine karar verdikleri zaman sen onlarin yaninda degildin (ki bunlari bilesin).

103. Sen ne kadar üstüne düssen de insanlarin çogu iman edecek degillerdir.

104. Halbuki sen bunun için (peygamberlik görevini îfa için) onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur'an, âlemler için ancak bir ögüttür.

105. Göklerde ve yerde nice deliller vardir ki, onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler.

106. Onlarin çogu, ancak ortak kosarak Allah'a iman ederler.

107. Allah tarafindan kusatici bir felâket gelmesi veya farkinda olmadan kiyametin ansizin kopmasi karsisinda kendilerini emîn mi gördüler?

108. (Resûlüm!) De ki: "Iste bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çagiriyorum, ben ve bana uyanlar aydinlik bir yol üzerindeyiz. Allah'i (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak kosanlardan degilim."

109. Senden önce de, sehirler halkindan kendilerine vahyettigimiz erkeklerden baskasini peygamber göndermedik. (Kâfirler) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasil oldugunu görsünler! Sakinanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hâla aklinizi kullanmiyor musunuz?

110. Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çikarildiklarini sandiklari sirada onlara yardimimiz gelir ve diledigimiz kimse kurtulusa erdirilir. (Fakat) suçlular toplulugundan azabimiz asla geri çevrilmez.

111. Andolsun onlarin (geçmis peygamberler ve ümmetlerinin) kissalarinda akil sahipleri için pek çok ibretler vardir. (Bu Kur'an) uydurulabilecek bir söz degildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her seyi açiklayan (bir kitaptir); iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.

Rad suresinin Türkçe anlamını oku