2-el-BAKARA

2-el-BAKARA Suresi Hakkında Açıklama ve Türkçe anlamı

hat sanatı
Medine'de inmistir. 286 (ikiyüzseksenalti) âyettir. Kur'an'in en uzun sûresidir. Adini, 67-71. âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sigirdan alir. Yalniz 281. âyeti Veda Haccinda Mekke'de inmistir. Inanca, ahlâka ve hayat nizamina dair hükümlerin önemli bir kismi bu sûrede yer almistir.Hicretten sonra nazil olmustur. 286 ayettir.

2-el-Bakara Suresinin Türkçe anlamı


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 

1. Elif. Lâm. MÎm.  

2. O kitap (Kur'an); onda asla süphe yoktur. O, müttakîler (sakinanlar ve arinmak isteyenler) için bir yol göstericidir.

3. Onlar gayba inanirlar, namaz kilarlar, kendilerine verdigimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.

4. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanirlar.

5. Iste onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtulusa erenler de ancak onlardir.

6. Gerçek su ki, kâfir olanlari (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler.

7. Allah onlarin kalplerini ve kulaklarini mühürlemistir. Onlarin gözlerine de bir çesit perde gerilmistir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardir.

8. Insanlardan bazilari da vardir ki, inanmadiklari halde "Allah'a ve ahiret gününe inandik" derler.

9. Onlar (kendi akillarinca) güya Allah'i ve müminleri aldatirlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatirlar ve bunun farkinda degillerdir.

10. Onlarin kalblerinde bir hastalik vardir. Allah da onlarin hastaligini çogaltmistir. Söylemekte olduklari yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardir.

11. Onlara: Yeryüzünde fesat çikarmayin, denildigi zaman, "Biz ancak islah edicileriz" derler.

12. Sunu bilin ki, onlar bozguncularin ta kendileridir, lâkin anlamazlar.

13. Onlara: Insanlarin iman ettigi gibi siz de iman edin, denildigi vakit "Biz hiç, sefihlerin (akilsiz ve ahmak kisilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).

14. (Bu münafiklar) müminlerle karsilastiklari vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptiran) seytanlari ile basbasa kaldiklarinda ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.

15. Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azginliklarinda onlara firsat verir, bu yüzden onlar bir müddet basibos dolasirlar.

16. Iste onlar, hidayete karsilik dalâleti satin alanlardir. Ancak onlarin bu ticareti kazançli olmamis ve kendileri de dogru yola girememislerdir.

17. Onlarin (münafiklarin) durumu, (karanlik gecede) bir ates yakan kimse misalidir. O ates yanip da etrafini aydinlattigi anda Allah, hemen onlarin aydinligini giderir ve onlari karanliklar içinde birakir; (artik hiçbir seyi) görmezler.

18. Onlar sagirlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler.

19. Yahut (onlarin durumu), gökten saganak halinde bosanan, içinde yogun karanliklar, gürültü ve yildirimlar bulunan yagmur(a tutulmus kimselerin durumu) gibidir. O münafiklar yildirimlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarini kulaklarina tikarlar. Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kusatmistir.

20. (O esnada) simsek sanki gözlerini çikaracakmis gibi çakar, onlar için etrafi aydinlatinca orada birazcik yürürler, karanlik üzerlerine çökünce de olduklari yerde kalirlar. Allah dileseydi elbette onlarin kulaklarini sagir, gözlerini kör ederdi. Allah süphesiz her seye kadirdir.

21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmus (Allah'in azabindan kendinizi kurtarmis) olursunuz.

22. O Rab ki, yeri sizin için bir dösek, gögü de (kubbemsi) bir tavan yapti. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çesitli ürünler çikardi. Artik bunu bile bile Allah'a sirk kosmayin.

23. Eger kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir süpheye düsüyorsaniz, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eger iddianizda dogru iseniz Allah'tan gayri sahitlerinizi (yardimcilarinizi) da çagirin.

24. Bunu yapamazsaniz -ki elbette yapamayacaksiniz- yakiti, insan ve tas olan cehennem atesinden sakinin. Çünkü o ates kâfirler için hazirlanmistir.

25. Iman edip iyi davranislarda bulunanlara, içinden irmaklar akan cennetler oldugunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rizik olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu riziklar onlara (bazi yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmistir. Onlar için cennette tertemiz esler de vardir. Ve onlar orada ebedî kalicilardir.

26. Süphesiz Allah (hakki açiklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varligi misal getirmekten çekinmez. Iman etmislere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek oldugunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptirir, birçoklarini da dogru yola yöneltir. Verdigi misallerle Allah ancak fâsiklari saptirir (çünkü bunlar birer imtihandir).

27. Onlar öyle (fâsiklar) ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'in ziyaret edilip hal ve hatirinin sorulmasini istedigi kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çikarirlar. Iste onlar gerçekten zarara ugrayanlardir.

28. Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'i nasil inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz.

29. O, yerde ne varsa hepsini sizin için yaratti. Sonra (kendine has bir sekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratip düzenledi (tanzim etti). O, her seyi hakkiyla bilendir.

30. Hatirla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacagim, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çikaracak, orada kan dökecek insani mi halife kiliyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceginizi herhalde ben bilirim, dedi.

31. Allah Adem'e bütün isimleri, ögretti. Sonra onlari önce meleklere arzedip: Eger siz sözünüzde sadik iseniz, sunlarin isimlerini bana bildirin, dedi.

32. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sifatlardan tenzih ederiz, senin bize ögrettiklerinden baska bizim bilgimiz yoktur. Süphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.

33. (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Esyanin isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onlarin isimlerini onlara anlatinca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sirlari) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açik yapmakta olduklarinizi da bilirim, dememis miydim? dedi.

34. Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demistik. Iblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladi, böylece kâfirlerden oldu.

35. Biz: Ey Âdem! Sen ve esin (Havva) beraberce cennete yerlesin; orada kolaylikla istediginiz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece su agaca yaklasmayin. Eger bu agaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.

36. Seytan onlarin ayaklarini kaydirip haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulunduklari (cennetten) onlari çikardi. Bunun üzerine: Bir kisminiz digerine düsman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barinak ve belli bir zamana dek yasamak vardir, dedik.

37. Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takim ilhamlar aldi ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandir.

38. Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eger benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.

39. Inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalirlar.

40. Ey Israilogullari! Size verdigim nimetlerimi hatirlayin, bana verdiginiz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim. Yalnizca benden korkun.

41. Elinizdekini (Tevrat'in aslini) tasdik edici olarak indirdigime (Kur'an'a) iman edin. Sakin onu inkâr edenlerin ilki olmayin! Âyetlerimi az bir karsilik ile satmayin, yalniz benden (benim azabimdan) korkun.

42. Bilerek hakki bâtil ile karistirmayin, hakki gizlemeyin.

43. Namazi tam kilin, zekâti hakkiyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.

44. (Ey bilginler!) Sizler Kitab'i (Tevrat'i) okudugunuz (gerçekleri bildiginiz) halde, insanlara iyiligi emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklinizi kullanmiyor musunuz?

45. Sabir ve namaz ile Allah'tan yardim isteyin. Süphesiz o (sabir ve namaz), Allah'a saygidan kalbi ürperenler disinda herkese zor ve agir gelen bir görevdir.

46. Onlar, kesinlikle Rablerine kavusacaklarini ve O'na döneceklerini düsünen ve bunu kabullenen kimselerdir.

47. Ey Israilogullari! Size verdigim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kildigimi hatirlayin.

48. Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse baskasi için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) sefaat kabul olunmaz, fidye alinmaz; onlara asla yardim da yapilmaz.

49. Hatirlayin ki, sizi, Firavun taraftarlarindan kurtardik. Çünkü onlar size azabin en kötüsünü reva görüyorlar, yeni dogan erkek çocuklarinizi kesiyorlar, (fenalik için) kizlarinizi hayatta birakiyorlardi. Aslinda o size reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan vardi.

50. Bir zamanlar biz sizin için denizi yardik, sizi kurtardik, Firavun'un taraftarlarini da, siz bakip dururken denizde bogduk.

51. Musa'ya kirk gece (vahyetmek üzere) söz vermistik. Sonra haksizlik ederek buzagiyi (tanri) edindiniz.

52. O davranislarinizdan sonra (akillanip) sükredersiniz diye sizi affettik.

53. Dogru yolu bulasiniz diye Musa'ya Kitab'i ve hak ile bâtili ayiran hükümleri verdik.

54. Musa kavmine demisti ki: Ey kavmim! Süphesiz siz, buzagiyi (tanri) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradaniniza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularinizi) öldürün. Öyle yapmaniz Yaraticinizin katinda sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmis olur. Çünkü aciyip tevbeleri kabul eden ancak O'dur.

55. Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah'i açikça görmedikçe asla sana inanmayiz, demistiniz de bakip durur oldugunuz halde hemen sizi yildirim çarpmisti.

56. Sonra ölümünüzün ardindan sizi dirilttik ki sükredesiniz.

57. Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvasi ve bildircin gönderdik ve "Verdigimiz güzel nimetlerden yeyiniz" (dedik). Hakikatta onlar bize degil sadece kendilerine kötülük ediyorlardi.

58. (Israilogullarina:) Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediginiz sekilde bol bol yeyin, kapisindan egilerek girin, (girerken) "Hitta!" (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarinizi bagislayalim; zira biz, iyi davrananlara (karsiligini) fazlasiyla verecegiz, demistik.

59. Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri baska sözlerle degistirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta olduklari kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten aci bir azap indirdik.

60. Musa (çölde) kavmi için su istemisti de biz ona: Degneginle tasa vur! demistik. Derhal (tastan) oniki kaynak fiskirdi. Her bölük, içecegi kaynagi bildi. (Onlara:) Allah'in rizkindan yeyin, için, sakin yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik.

61. Hani siz (verilen nimetlere karsilik): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdigi seylerden; sebzesinden, hiyarindan, sarimsagindan, mercimeginden, soganindan bize çikarsin, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile degistirmek mi istiyorsunuz? O halde sehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. Iste (bu hadiseden sonra) üzerlerine asagilik ve yoksulluk damgasi vuruldu. Allah'in gazabina ugradilar. Bu musibetler (onlarin basina), Allah'in âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksiz olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunlarin hepsi, sadece isyanlari ve taskinliklari sebebiyledir.

62. Süphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hiristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkiyla inanip sâlih amel isleyenler için Rableri katinda mükâfatlar vardir. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.

63. Sizden saglam bir söz almis, Tûr daginin altinda, size verdigimizi kuvvetle tutun, onda bulunanlari daima hatirlayin, umulur ki, korunursunuz (demistik de);

64. Ondan sonra sözünüzden dönmüstünüz. Eger sizin üzerinizde Allah'in ihsani ve rahmeti olmasaydi, muhakkak zarara ugrayanlardan olurdunuz.

65. Içinizden cumartesi günü azginlik edip de, bu yüzden kendilerine: Asagilik maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz.

66. Biz bunu (maymunlasmis insanlari), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir ögüt vesilesi kildik.

67. Musa, kavmine: Allah bir sigir kesmenizi emrediyor, demisti de: Bizimle alay mi ediyorsun? demislerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a siginirim, demisti.

68. "Bizim adimiza Rabbine dua et, bize onun ne oldugunu açiklasin" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yasli ne de körpe; ikisi arasinda bir inek." Size emredileni hemen yapin, dedi.

69. Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açiklasin, dediler. "O diyor ki: Sari renkli, parlak tüylü, bakanlarin içini açan bir inektir" dedi.

70. "(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasil bir sigir oldugunu bize açiklasin, nasil bir inek kesecegimizi anlayamadik. Biz, insaallah emredileni yapma yolunu buluruz" dediler. c

71. (Musa) dedi ki: Allah söyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altina alinmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolasan (salma), renginde hiç alacasi bulunmayan bir inektir. "Iste simdi gerçegi anlattin" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsin kesmeyeceklerdi.

72. Hani siz bir adam öldürmüstünüz de onun hakkinda birbirinizle atismistiniz. Halbuki Allah gizlemekte oldugunuzu ortaya çikaracaktir.

73. "Haydi, simdi (öldürülen) adama, (kesilen inegin) bir parçasiyla vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düsünesiniz diye size âyetlerini (Peygamberine verdigi mucizelerini) gösterir.

74. (Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katilasti. Artik kalpleriniz tas gibi yahut daha da katidir. Çünkü taslardan öylesi var ki, içinden irmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fiskirir. Taslardan bir kismi da Allah korkusuyla yukardan asagi yuvarlanir. Allah yapmakta olduklarinizdan gafil degildir.

75. Simdi (ey müminler!) onlarin size inanacaklarini mi umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah'in kelâmini isitirler de iyice anladiktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi.

76. (Münafiklar) inananlarla karsilastiklarinda "Iman ettik" derler. Birbirleriyle basbasa kaldiklari vakit ise: Allah'in size açtiklarini (Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katinda sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatiyorsunuz; bunlari düsünemiyor musunuz? derler.

77. Onlar bilmezler mi ki, gizlediklerini de açikça yaptiklarini da Allah bilmektedir.

78. Içlerinde bir takim ümmîler vardir ki, Kitab'i (Tevrat'i) bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma seylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.

79. Elleriyle (bir) Kitap yazip sonra onu az bir bedel karsiliginda satmak için "Bu Allah katindandir" diyenlere yaziklar olsun! Elleriyle yazdiklarindan ötürü vay haline onlarin! Ve kazandiklarindan ötürü vay haline onlarin!

80. Israilogullari: Sayili birkaç gün müstesna, bize ates dokunmayacaktir, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katindan bir söz mü aldiniz -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkinda bilmediginiz seyleri mi söylüyorsunuz?

81. Hayir! Kim bir kötülük eder de kötülügü kendisini çepeçevre kusatirsa iste o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamli kalirlar.

82. Iman edip yararli is yapanlara gelince onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamli kalirlar.

83. Vaktiyle biz, Israilogullarindan: Yalnizca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakin akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almis ve "Insanlara güzel söz söyleyin, namazi kilin, zekâti verin" diye de emretmistik. Sonunda aziniz müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.

84. (Ey Israilogullari!) Birbirinizin kanini dökmeyeceginize, birbirinizi yurtlarinizdan çikarmayacaginiza dair sizden söz almistik. Her seyi görerek sonunda bunlari kabul etmistiniz.

85. Bu misaki kabul eden sizler, (verdiginiz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranizdan bir zümreyi yurtlarindan çikariyor, kötülük ve düsmanlikta onlara karsi birlesiyorsunuz. Onlari yurtlarindan çikarmak size haram oldugu halde (hem çikariyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onlari kurtariyorsunuz. Yoksa siz Kitab'in bir kismina inanip bir kismini inkâr mi ediyorsunuz? Sizden öyle davrananlarin cezasi dünya hayatinda ancak rüsvaylik; kiyamet gününde ise en siddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarinizdan asla gafil degildir.

86. Iste onlar, ahirete karsilik dünya hayatini satin alan kimselerdir. Bu yüzden ne azaplari hafifletilecek ne de kendilerine yardim edilecektir.

87. Andolsun biz Musa'ya Kitab'i verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oglu Isa'ya da mucizeler verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadigi seyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karsi büyüklük tasladiniz. (Size gelen) peygamberlerden bir kismini yalanladiniz, bir kismini da öldürdünüz.

88. (Yahudiler peygamberlerle alay ederek) "Kalplerimiz perdelidir" dediler. Hayir; küfür ve isyanlari sebebiyle Allah onlara lânet etmistir. O yüzden çok az inanirlar.

89. Daha önce kâfirlere karsi zafer isterlerken kendilerine Allah katindan ellerindeki (Tevrat'i) dogrulayan bir kitap gelip de (Tevrat'tan) bilip ögrendikleri gerçekler karsilarina dikilince onu inkâr ettiler. Iste Allah'in lâneti böyle inkârcilaradir.

90. Allah'in kullarindan diledigine peygamberlik ihsan etmesini kiskandiklari için Allah'in indirdigini (Kur'an'i) inkâr ederek kendilerini harcamalari ne kötü bir seydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba ugradilar. Ayrica kâfirler için alçaltici bir azap vardir.

91. Kendilerine: Allah'in indirdigine iman edin, denilince: Biz sadece bize indirilene (Tevrat'a) inaniriz, derler ve ondan baskasini inkâr ederler. Halbuki o Kur'an kendi ellerinde bulunan Tevrat'i dogrulayici olarak gelmis hak kitaptir. (Ey Muhammed!) Onlara: Sayet siz gerçekten inaniyor idiyseniz daha önce Allah'in peygamberlerini neden öldürüyordunuz? deyiver.

92. Andolsun Musa size apaçik mucizeler getirmisti. Sonra onun ardindan, zalimler olarak buzagiyi (tanri) edindiniz.

93. Hatirlayin ki, Tûr daginin altinda sizden söz almis: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayin, demistik. Onlar: Isittik ve isyan ettik, dediler. Inkârlari sebebiyle kalplerine buzagi sevgisi dolduruldu. De ki: Eger inaniyorsaniz, imaniniz size ne kötü seyler emrediyor!

94. (Ey Muhammed, onlara:) Sayet (iddia ettiginiz gibi) ahiret yurdu Allah katinda diger insanlara degil de yalnizca size aitse ve bu iddianizda dogru iseniz haydi ölümü temenni edin (bakalim), de.

95. Onlar, kendi elleriyle önceden yaptiklari isler (günah ve isyanlari) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.

96. Yemin olsun ki, sen onlari yasamaya karsi insanlarin en düskünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yasasin. Oysa yasatilmasi hiç kimseyi azaptan uzaklastirmaz. Allah onlarin yapmakta olduklarini eksiksiz görür.

97. De ki: Cebrail'e kim düsman ise sunu iyi bilsin ki Allah'in izniyle Kur'an'i senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitaplari dogrulayici ve müminler için de müjdeci olarak o indirmistir.

98. Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düsman olursa bilsin ki Allah da inkârci kâfirlerin düsmanidir.

99. Andolsun ki sana apaçik âyetler indirdik. (Ey Muhammed!) Onlari ancak fasiklar inkâr eder.

100. Ne zaman onlar bir antlasma yaptilarsa, yine kendilerinden bir gurup onu bozmadi mi? Zaten onlarin çogu iman etmez.

101. Allah tarafindan kendilerine, yanlarinda bulunani tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'in kitabini bilmiyormus gibi onu arkalarina atip terkettiler.

102. Süleyman'in hükümranligi hakkinda onlar, seytanlarin uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapip kâfir olmadi. Lâkin seytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki melege indirileni ögretiyorlardi. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakin yanlis inanip da kâfir olmayasiniz, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) ögretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, kari ile koca arasini açacak seyleri ögreniyorlardi. Oysa büyücüler, Allah'in izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni degil de zarar vereni ögrenirler. Sihri satin alanlarin (ona inanip para verenlerin) ahiretten nasibi olmadigini çok iyi bilmektedirler. Karsiliginda kendilerini sattiklari sey ne kötüdür! Keske bunu anlasalardi!

103. Eger iman edip kendilerini kötülükten korusalardi, süphesiz, Allah tarafindan verilecek sevap daha hayirli olacakti. Keske bunlari anlasalardi!

104. Ey iman edenler! "Râinâ" demeyin, "unzurnâ" deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardir.

105. (Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayir indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini diledigine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldirir veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her seye kadirdir.

107. (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranligi yalnizca Allah'indir? Sizin için Allah'tan baska ne bir dost ne de bir yardimci vardir.

108. Yoksa siz de (ey müslümanlar), daha önce Musa'ya soruldugu gibi peygamberinize sorular sormak mi istiyorsunuz? Kim imani küfre degisirse, süphesiz dosdogru yoldan sapmis olur.

109. Ehl-i kitaptan çogu, hakikat kendilerine apaçik belli olduktan sonra, sirf içlerindeki kiskançliktan ötürü, sizi imaninizdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkindaki emrini getirinceye kadar affedip bagislayin. Süphesiz Allah her seye kadirdir.

110. Namazi kilin, zekâti verin, önceden kendiniz için yaptiginiz her iyiligi Allah'in katinda bulacaksiniz. Süphesiz Allah, yapmakta olduklarinizi noksansiz görür.

111. (Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut hiristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onlarin kuruntusudur. Sen de onlara: Eger sahiden dogru söylüyorsaniz delilinizi getirin, de.

112. Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkiyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katindadir. Öyleleri için ne bir korku vardir, ne de üzüntü çekerler.

113. Hepsi de kitabi (Tevrat ve Incil'i) okumakta olduklari halde Yahudiler: Hiristiyanlar dogru yolda degillerdir, dediler. Hiristiyanlar da: Yahudiler dogru yolda degillerdir, dediler. Kitabi bilmeyenler de birbirleri hakkinda tipki onlarin söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düstükleri hususlarda kiyamet günü onlar hakkinda hükmünü verecektir.

114. Allah'in mescidlerinde O'nun adinin anilmasina engel olan ve onlarin harap olmasina çalisandan daha zalim kim vardir! Aslinda bunlarin oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Baska türlü girmeye haklari yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardir.

115. Dogu da Allah'indir bati da. Nereye dönerseniz Allah'in yüzü (zati) oradadir. Süphesiz Allah'(in rahmeti ve nimeti) genistir, O her seyi bilendir.

116. "Allah çocuk edindi" dediler. Hâsâ! O, bundan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanlarin hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun egmistir.

117. (O), göklerin ve yerin essiz yaraticisidir. Bir seyi dilediginde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir.

118. Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konusmali ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli degil miydi? Onlardan öncekiler de iste tipki onlarin dediklerini demislerdi. Kalpleri (akillari) nasil da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçik gösterdik.

119. Dogrusu biz seni Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik. Sen cehenmemliklerden sorumlu degilsin.

120. Dinlerine uymadikça yahudiler de hiristiyanlar da asla senden razi olmayacaklardir. De ki: Dogru yol, ancak Allah'in yoludur. Sana gelen ilimden sonra onlarin arzularina uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardimci vardir.

121. Kendilerine kitap verdigimiz kimseler (den bazisi) onu, hakkini gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, iste gerçekten zarara ugrayanlar onlardir.

122. Ey Israilogullari! Size verdigim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kilmis oldugumu hatirlayin.

123. Ve bir günden sakinin ki, o günde hiç kimse baskasi namina bir sey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye sefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardim da görmezler.

124. Bir zamanlar Rabbi Ibrahim'i bir takim kelimelerle sinamis, onlari tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacagim, demisti. "Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)" dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu.

125. Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kildik. Siz de Ibrahim'in makamindan bir namaz yeri edinin (orada namaz kilin). Ibrahim ve Ismail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmistik.

126. Ibrahim de demisti ki: Ey Rabbim! Burayi emin bir sehir yap, halkindan Allah'a ve ahiret gününe inananlari çesitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandirir, sonra onu cehennem azabina sürüklerim. Ne kötü varilacak yerdir orasi!

127. Bir zamanlar Ibrahim, Ismail ile beraber Beytullah'in temellerini yükseltiyor (söyle diyorlardi:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; süphesiz sen isitensin, bilensin.

128. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun egenlerden kil, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çikar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.

129. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti ögretecek, onlari temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her seyi yerli yerince yapan yalniz sensin.

130. Ibrahim'in dininden kendini bilmezlerden baska kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, süphesiz o ahirette de iyilerdendir.

131. Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demis, o da: Alemlerin Rabbine boyun egdim, demisti.

132. Bunu Ibrahim de kendi ogullarina vasiyet etti, Yakub da: Ogullarim! Allah sizin için bu dini (Islâm'i) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi).

133. Yoksa Ya'kub'a ölüm geldigi zaman siz orada mi idiniz? O zaman (Ya'kub) ogullarina: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demisti. Onlar: Senin ve atalarin Ibrahim, Ismail ve Ishak'in ilâhi olan tek Allah'a kulluk edecegiz; biz ancak O'na teslim olmusuzdur, dediler.

134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onlarin kazandiklari kendilerinin, sizin kazandiklariniz sizindir. Siz onlarin yaptiklarindan sorguya çekilmezsiniz.

135. (Yahudiler ve hiristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hiristiyan olun ki, dogru yolu bulasiniz, dediler. De ki: Hayir! Biz, hanîf olan Ibrahim'in dinine uyariz. O, müsriklerden degildi.

136. "Biz, Allah'a ve bize indirilene; Ibrahim, Ismail, Ishak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve Isa'ya verilenlerle Rableri tarafindan diger peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasinda fark gözetmeksizin inandik ve biz sadece Allah'a teslim olduk" deyin.

137. Eger onlar da sizin inandiginiz gibi inanirlarsa dogru yolu bulmus olurlar; dönerlerse mutlaka anlasmazlik içine düsmüs olurlar. Onlara karsi Allah sana yeter. O isitendir, bilendir.

138. Allah'in (verdigi) rengiyle boyandik. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin).

139. De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz oldugu halde, O'nun hakkinda bizimle tartismaya mi girisiyorsunuz? Bizim yaptiklarimiz bize, sizin yaptiklariniz da size aittir. Biz O'na gönülden baglananlariz.

140. Yoksa siz, Ibrahim, Ismail, Ishak, Ya'kub ve esbâtin yahudi, yahut hiristiyan olduklarini mi söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mi? Allah tarafindan kendisine (bildirilmis) bir sahitligi gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptiklarinizdan gafil degildir.

141. Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onlarin kazandiklari kendilerine, sizin kazandiklariniz da size aittir. Siz onlarin yaptiklarindan sorguya çekilmezsiniz.

142. Insanlardan bir kisim beyinsizler: Yönelmekte olduklari kiblelerinden onlari çeviren nedir? diyecekler. De ki: Dogu da bati da Allah'indir. O diledigini dogru yola iletir.

143. Iste böylece sizin insanliga sahitler olmaniz, Resûl'ün de size sahit olmasi için sizi mutedil bir millet kildik. Senin (arzulayip da su anda) yönelmedigin kibleyi (Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyani, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayirdetmemiz için kible yaptik. Bu, Allah'in hidayet verdigi kimselerden baskasina elbette agir gelir. Allah sizin imaninizi asla zayi edecek degildir. Zira Allah insanlara karsi sefkatli ve merhametlidir.

144. (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göge dogru çevrilmekte oldugunu (yücelerden haber bekledigini) görüyoruz. Iste simdi, seni memnun olacagin bir kibleye döndürüyoruz. Artik yüzünü Mescid-i Haram tarafina çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursaniz olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Süphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek oldugunu çok iyi bilirler. Allah onlarin yapmakta olduklarindan habersiz degildir.

145. Yemin olsun ki (habibim ! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kiblene dönmezler. Sen de onlarin kiblesine dönecek degilsin. Onlar da birbirlerinin kiblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eger onlarin arzularina uyacak olursan, iste o zaman sen hakki çigneyenlerden olursun.

146. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Buna ragmen onlardan bir gurup bile bile gerçegi gizler.

147. Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O halde kuskulananlardan olma!

148. Herkesin yöneldigi bir kiblesi vardir. (Ey müminler!) Siz hayir islerinde yarisin. Nerede olursaniz olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Süphesiz Allah her seye kadirdir.

149. Nereden yola çikarsan çik (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafina çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptiklarinizdan habersiz degildir.

150. (Evet Resûlüm ! ) Nereden yola çikarsan çik (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a dogru çevir. Nerede olursaniz olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarindan haksizlik edenler (kuru inatçilar) müstesna, insanlarin aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasin. Sakin onlardan korkmayin! Yalniz benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayim da dogru yolu bulasiniz.

151. Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arindiran, size Kitab'i ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size ögreten bir Resûl gönderdik.

152. Öyle ise siz beni (ibadetle) anin ki ben de sizi anayim. Bana sükredin; sakin bana nankörlük etmeyin!

153. Ey iman edenler! Sabir ve namaz ile Allah'tan yardim isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.

154. Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsiniz.

155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlik; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele !

156. O sabredenler, kendilerine bir belâ geldigi zaman: Biz Allah'in kullariyiz ve biz O'na dönecegiz, derler.

157. Iste Rablerinden bagislamalar ve rahmet hep onlaradir. Ve dogru yolu bulanlar da onlardir.

158. Süphe yok ki, Safa ile Merve Allah'in koydugu nisanlardandir. Her kim Beytullah'i ziyaret eder veya umre yaparsa onlari tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa süphesiz Allah kabul eder ve (yapilani) hakkiyla bilir.

159. Indirdigimiz açik delilleri ve kitapta insanlara apaçik gösterdigimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.

160. Ancak tevbe edip durumlarini düzeltenler ve gerçegi açikça ortaya koyanlar baskadir. Zira ben onlarin tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.

161. (Ayetlerimizi) inkâr etmis ve kâfir olarak ölmüslere gelince, iste Allah'in, meleklerin ve tüm insanlarin lâneti onlarin üzerinedir.

162. Onlar ebediyen lânet içinde kalirlar. Artik ne azaplari hafifletilir ne de onlarin yüzlerine bakilir.

163. Ilâhiniz bir tek Allah'tir. O'ndan baska ilâh yoktur. O, rahmândir, rahîmdir.

164. Süphesiz göklerin ve yerin yaratilmasinda, gece ile gündüzün birbiri pesinden gelmesinde, insanlara fayda veren seylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'in gökten indirip de ölü haldeki topragi canlandirdigi suda, yeryüzünde her çesit canliyi yaymasinda, rüzgârlari ve yer ile gök arasinda emre hazir bekleyen bulutlari yönlendirmesinde düsünen bir toplum için (Allah'in varligini ve birligini isbatlayan) birçok deliller vardir.

165. Insanlardan bazilari Allah'tan baskasini Allah'a denk tanrilar edinir de onlari Allah'i sever gibi severler. Iman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarinkinden) çok daha fazladir. Keske zalimler azabi gördükleri zaman (anlayacaklari gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait oldugunu ve Allah'in azabinin çok siddetli oldugunu önceden anlayabilselerdi.

166. Iste o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarindan gidilenler, uyanlardan hizla uzaklasirlar ve (o anda her iki taraf da) azabi görmüs, nihayet aralarindaki baglar kopup parçalanmistir.

167. (Kötülere) uyanlar söyle derler: Ah, keske bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydi da, simdi onlarin bizden uzaklastiklari gibi biz de onlardan uzaklassaydik! Böylece Allah onlara, islerini, pismanlik ve üzüntü kaynagi olarak gösterir ve onlar artik atesten çikamazlar.

168. Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanlarin helâl ve temiz olanlarindan yeyin, seytanin pesine düsmeyin; zira seytan sizin açik bir düsmaninizdir.

169. O size ancak kötülügü, çirkini ve Allah hakkinda bilmediginiz seyleri söylemenizi emreder.

170. Onlara (müsriklere): Allah'in indirdigine uyun, denildigi zaman onlar, "Hayir! Biz atalarimizi üzerinde buldugumuz yola uyariz" dediler. Ya atalari bir sey anlamamis, dogruyu da bulamamis idiyseler?

171. (Hidayet çagrisina kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanin bagirip çagirmasini isiten hayvanlarin durumuna benzer. Çünkü onlar sagirlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düsünmezler.

172. Ey iman edenler! Size verdigimiz riziklarin temiz olanlarindan yeyin, eger siz yalniz Allah'a kulluk ediyorsaniz O'na sükredin.

173. Allah size ancak ölüyü (lesi), kani, domuz etini ve Allah'tan baskasi adina kesileni haram kildi. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalirsa, baskasinin hakkina saldirmadan ve haddi asmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Süphe yok ki Allah çokça bagislayan çokça esirgeyendir.

174. Allah'in indirdigi kitaptan bir seyi (âhir zaman Peygamberinin vasiflarini) gizleyip onu az bir paha ile degisenler yok mu, iste onlarin yeyip de karinlarina doldurduklari, atesten baska bir sey degildir. Kiyamet günü Allah ne kendileriyle konusur ve ne de onlari temize çikarir. Orada onlar için can yakici bir azap vardir.

175. Onlar dogru yol karsiliginda sapikligi, magfirete bedel olarak da azabi satin almis kimselerdir. Onlar atese karsi ne kadar dayaniklidirlar!

176. O azabin sebebi, Allah'in, kitabi hak olarak indirmis olmasidir. (Buna ragmen farkli yorum yapip) kitapta ayriliga düsenler, elbette derin bir anlasmazligin içine düsmüslerdir.

177. Iyilik, yüzlerinizi dogu ve bati tarafina çevirmeniz degildir. Asil iyilik, o kimsenin yaptigidir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanir. (Allah'in rizasini gözeterek) yakinlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmislara, dilenenlere ve kölelere sevdigi maldan harcar, namaz kilar, zekât verir. Antlasma yaptigi zaman sözlerini yerine getirir. Sikinti, hastalik ve savas zamanlarinda sabreder. Iste dogru olanlar, bu vasiflari tasiyanlardir. Müttakîler ancak onlardir!

178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkinda size kisas farz kilindi. Hüre hür, köleye köle, kadina kadin (öldürülür). Ancak her kimin cezasi, kardesi (öldürülenin velisi) tarafindan bir miktar bagislanirsa artik (taraflar) hakkaniyete uymali ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi asarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardir.

179. Ey akil sahipleri! Kisasta sizin için hayat vardir. Umulur ki suç islemekten sakinirsiniz.

180. Birinize ölüm geldigi zaman, eger bir hayir birakacaksa anaya, babaya, yakinlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur.

181. Her kim bunu isittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti degistirirse, günahi onu degistirenleredir. Süphesiz Allah (her seyi) isitir ve (her seyi) bilir.

182. Her kim, vasiyet edenin haksizliga yahut günaha meyletmesinden endise eder de (alâkalilarin) aralarini bulursa kendisine günah yoktur. Süphesiz Allah çok bagislayan hem de esirgeyendir.

183. Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmis ümmetlere farz kilindigi gibi size de farz kilindi. Umulur ki korunursunuz.

184. Sayili günlerde olmak üzere (oruç size farz kilindi). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadigi günler kadar) diger günlerde kaza eder. (Ihtiyarlik veya sifa umudu kalmamis hastalik gibi devamli mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayir yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eger bilirseniz (güçlügüne ragmen) oruç tutmaniz sizin için daha hayirlidir.

185. Ramazan ayi, insanlara yol gösterici, dogrunun ve dogruyu egriden ayirmanin açik delilleri olarak Kur'an'in indirildigi aydir. Öyle ise sizden ramazan ayini idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadigi günler sayisinca) baska günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylik ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayiyi tamamlamaniz ve size dogru yolu göstermesine karsilik, Allah'i tazim etmeniz, sükretmeniz içindir.

186. Kullarim sana, beni sordugunda (söyle onlara): Ben çok yakinim. Bana dua ettigi vakit dua edenin dilegine karsilik veririm. O halde (kullarim da) benim davetime uysunlar ve bana inansinlar ki dogru yolu bulalar.

187. Oruç gecesinde kadinlariniza yaklasmak size helâl kilindi. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiginizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bagisladi. Artik (ramazan gecelerinde) onlara yaklasin ve Allah'in sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahin beyaz ipligi (aydinligi), siyah ipliginden (karanligindan) ayirt edilinceye kadar yeyin, için, sonra aksama kadar orucu tamamlayin. Mescitlerde ibadete çekilmis oldugunuz zamanlarda kadinlarla birlesmeyin. Bunlar Allah'in koydugu sinirlardir. Sakin bu sinirlara yaklasmayin. Iste böylece Allah âyetlerini insanlara açiklar. Umulur ki korunurlar.

188. Mallarinizi aranizda haksiz sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanlarin mallarindan bir kismini haram yollardan yemeniz için o mallari hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin.

189. Sana, hilâl seklinde yeni dogan aylari sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir. Iyi davranis, asla evlere arkalarindan gelip girmeniz degildir. Lâkin iyi davranis, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranisidir. Evlere kapilarindan girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtulusa erersiniz.

190. Size karsi savas açanlara, siz de Allah yolunda savas açin. Sakin asiri gitmeyin, çünkü Allah asirilari sevmez.

191. Onlari (size karsi savasanlari) yakaladiginiz yerde öldürün. Sizi çikardiklari yerden siz de onlari çikarin. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savasmadikça, siz de onlarla savasmayin. Eger onlar size karsi savas açarlarsa siz de onlari öldürün. Iste kâfirlerin cezasi böyledir.

192. Eger onlar (savastan) vazgeçerlerse, (sunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir.

193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalniz Allah için oluncaya kadar onlarla savasin. Sayet vazgeçerlerse zalimlerden baskasina düsmanlik ve saldiri yoktur.

194. Haram ay haram aya karsiliktir. Hürmetler (dokunulmazliklar) karsiliklidir. Kim size saldirirsa siz de ona misilleme olacak kadar saldirin. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir.

195. Allah yolunda harcayin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayin. Her türlü hareketinizde dürüst davranin. Çünkü Allah dürüstleri sever.

196. Hacci ve umreyi Allah için tam yapin. Eger (bunlardan) alikonursaniz kolayiniza gelen kurbani gönderin. Kurban, yerine varincaya kadar baslarinizi tiras etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut basindan bir rahatsizligi varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculugu için) emin oldugunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayina gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndügü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarinda oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'in verecegi ceza agirdir.

197. Hac, bilinen aylardadir. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramini giyerse), hac esnasinda kadina yaklasmak, günah sayilan davranislara yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayir islerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azik edinin. Bilin ki azigin en hayirlisi takvâdir. Ey akil sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakinin.

198. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazanci) aramanizda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrilip akin ettiginizde Mes'ar-i Haram'da Allah'i zikredin ve O'nu size gösterdigi sekilde anin. Süphesiz siz daha önce yanlis gidenlerden idiniz.

199. Sonra insanlarin (sel gibi) aktigi yerden siz de akin. Allah'tan magfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir.

200. Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarinizi andiginiz gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir sekilde Allah'i anin. Insanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.

201. Onlardan bir kismi da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabindan koru! derler.

202. Iste onlar için, kazandiklarindan büyük bir nasip vardir. (Süphesiz) Allah'in hesabi çok süratlidir.

203. Sayili günlerde (eyyam-i tesrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'i anin. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Bunlar günahtan sakinanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksiniz.

204. Insanlardan öyleleri vardir ki, dünya hayati hakkinda söyledikleri senin hosuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduguna) Allah'i sahit tutar. Halbuki o, hasimlarin en yamanidir.

205. O, dönüp gitti mi (yahut bir is basina geçti mi) yeryüzünde ortaligi fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalisir. Allah bozgunculugu sevmez.

206. Böylesine "Allah'tan kork!" denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder. (Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter. O ne kötü yerdir!

207. Insanlardan öyleleri de var ki, Allah'in rizasini almak için kendini ve malini feda eder. Allah da kullarina sefkatlidir.

208. Ey iman edenler! Hep birden barisa girin. Sakin seytanin pesinden gitmeyin. Çünkü o, apaçik düsmaninizdir.

209. Size (Kur'an ve Sünnet gibi) apaçik deliller geldikten sonra, eger baristan saparsaniz, sunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir.

210. Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah'in ve meleklerinin gelmesini mi beklerler Halbuki is bitirilmistir. (Allah nizami artik degismez.) Bütün isler yalnizca Allah'a döndürülür.

211. Israilogullarina sor ki kendilerine nice apaçik mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'in nimetini (âyetlerini) degistirirse bilsin ki Allah'in azabi siddetlidir.

212. Kâfir olanlar için dünya hayati câzip kilindi. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakinanlar kiyamet gününde onlarin üstündedir. Allah diledigine hesapsiz rizik verir.

213. Insanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarici olarak peygamberleri gönderdi. Insanlar arasinda, anlasmazliga düstükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitaplari da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçik deliller geldikten sonra, aralarindaki kiskançliktan ötürü dinde anlasmazliga düstüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düstükleri gerçegi izniyle gösterdi. Allah diledigini dogru yola iletir.

214. (Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin basina gelenler size de gelmeden cennete gireceginizi mi sandiniz? Yoksulluk ve sikinti onlara öylesine dokunmus ve öyle sarsilmislardi ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'in yardimi ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'in yardimi yakindir.

215. Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarini soruyorlar. De ki: Maldan harcadiginiz sey, ebeveyn, yakinlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalidir. Süphesiz Allah yapacaginiz her hayri bilir.

2l6. Hosunuza gitmedigi halde savas size farz kilindi. Sizin için daha hayirli oldugu halde bir seyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü oldugu halde bir seyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

217. Sana haram ayi, yani onda savasmayi soruyorlar. De ki: O ayda savasmak büyük bir günahtir. (Insanlari) Allah yolundan çevirmek, Allah'i inkâr etmek, Mes-cid-i Haram'in ziyaretine mâni olmak ve halkini oradan çikarmak ise Allah katinda daha büyük günahtir. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtir. Onlar eger güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karsi savasa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onlarin yaptiklari isler dünyada da ahirette de bosa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamli kalirlar.

2l8. Iman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, iste bunlar, Allah'in rahmetini umabilirler. Allah, gafûr ve rahîmdir.

2l9. Sana, sarap ve kumar hakkinda soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takim faydalar vardir. Ancak her ikisinin de günahi faydasindan daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarini sorarlar. "Ihtiyaç fazlasini" de. Allah size âyetleri böyle açiklar ki düsünesiniz.

220. Dünya ve ahiret hakkinda (lehinize olan davranislari düsünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkinda soruyorlar. De ki: Onlari iyi yetistirmek (yüz üstü birakmaktan) daha hayirlidir. Eger onlarla birlikte yasarsaniz, (unutmayin ki) onlar sizin kardeslerinizdir. Allah, isleri bozanla düzelteni bilir. Eger Allah dileseydi, sizi de zahmet ve mesakkate sokardi. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir.

221. Iman etmedikçe putperest kadinlarla evlenmeyin. Begenseniz bile, putperest bir kadindan, imanli bir câriye kesinlikle daha iyidir. Iman etmedikçe putperest erkekleri de (kizlarinizla) evlendirmeyin. Begenseniz bile, putperest bir kisiden inanmis bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müsrikler) cehenneme çagirir. Allah ise, izni (ve yardimi) ile cennete ve magfirete çagirir. Allah, düsünüp anlasinlar diye âyetlerini insanlara açiklar.

222. Sana kadinlarin ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsizliktir. Bu sebeple ay halinde olan kadinlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklasmayin. Temizlendikleri vakit, Allah'in size emrettigi yerden onlara yaklasin. Sunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.

223. Kadinlariniz sizin için bir tarladir. Tarlaniza nasil dilerseniz öyle varin. Kendiniz için önceden (uygun davranislarla) hazirlik yapin. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavusacaksiniz. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele!

224. Yeminlerinizden dolayi Allah'i (O'nun adini), iyilik etmenize, O'ndan sakinmaniza ve insanlarin arasini düzeltmenize engel kilmayin. Allah isitir ve bilir.

225. Allah sizi kasitsiz yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Lâkin kasitli yaptiginiz yeminlerinizden dolayi sizi sorumlu tutar. Allah gafûrdur, halîmdir.

226. Kadinlarina yaklasmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eger (bu müddet içinde) kadinlarina dönerlerse, süphesiz Allah çokça bagislayan ve esirgeyendir.

227. Eger (müddeti içinde dönmeyip kadinlarini) bosamaya karar verirlerse (ayrilirlar). Biliniz ki, Allah isitir ve bilir.

228. Bosanmis kadinlar, kendi baslarina (evlenmeden) üç ay hali (hayiz veya temizlik müddeti) beklerler. Eger onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmislarsa, rahimlerinde Allah'in yarattigini gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eger kocalar barismak isterlerse, bu durumda bosadiklari kadinlari geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadinlar üzerindeki haklari gibi, kadinlarin da erkekler üzerinde belli haklari vardir. Ancak erkekler, kadinlara göre bir derece üstünlüge sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir.

229. Bosama iki defadir. Bundan sonrasi ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salivermektir. Kadinlara verdiklerinizden (bosanma esnasinda) bir sey almaniz size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadin Allah'in sinirlarinda kalip evlilik haklarini tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de kari ile kocanin, Allah'in sinirlarini, hakkiyla muhafaza etmelerinden kuskuya düserseniz, kadinin (erkege) fidye vermesinde her iki taraf için de sakinca yoktur. Bu söylenenler Allah'in koydugu sinirlardir. Sakin onlari asmayin. Kim Allah'in sinirlarini asarsa iste onlar zalimlerdir.

230. Eger erkek kadini (üçüncü defa) bosarsa, ondan sonra kadin bir baska erkekle evlenmedikçe onu almasi kendisine helâl olmaz. Eger bu kisi de onu bosarsa, (her iki taraf da) Allah'in sinirlarini muhafaza edeceklerine inandiklari takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'in sinirlaridir. Allah bunlari bilmek, ögrenmek isteyenler için açiklar.

231. Kadinlari bosadiginiz ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onlari iyilikle tutun yahut iyilikle birakin. Fakat haksizlik ederek ve zarar vermek için onlari nikâh altinda tutmayin. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmis olur. Allah'in âyetlerini eglenceye almayin. Allah'in sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdigi hidayeti), size ögüt vermek üzere indirdigi Kitab'i ve hikmeti hatirlayin. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her seyi bilir. 

232. Kadinlari bosadiginiz ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, aralarinda iyilikle anlastiklari takdirde, onlarin (eski) kocalariyla evlenmelerine engel olmayin. Iste bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere ögüt verilmektedir. Bu ögüdü tutmaniz kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

233. Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarini iki tam yil emzirirler. Onlarin örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafina aittir. Bir insan ancak gücü yettiginden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocugu sebebiyle, hiçbir baba da çocugu yüzünden zarara ugratilmamalidir. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eger ana ve baba birbiriyle görüserek ve karsilikli anlasarak çocugu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarinizi (süt anne tutup) emzirtmek istediginiz takdirde, süt anneye vermekte oldugunuzu iyilikle teslim etmeniz sartiyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarinizi görür.

234. Sizden ölenlerin, geride biraktiklari esleri, kendi baslarina (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkinda yaptiklari mesru islerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarinizi bilir.

235. (Iddet beklemekte olan) kadinlarla evlenme hususundaki düsüncelerinizi üstü kapali biçimde anlatmanizda veya onu içinizde gizli tutmanizda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onlari anacaksiniz. Lâkin, mesru sözler söylemeniz müstesna, sakin onlara gizlice bulusma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kiymaya kalkismayin. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakinin. Sunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir.

236. Nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden kadinlari bosarsaniz bunda size mehir zorunlugu yoktur. Bu durumda onlara müt'a (hediye cinsinden bir seyler) verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Münasip bir müt'a vermek iyiler için bir borçtur.

237. Kendilerine mehir tayin ederek evlendiginiz kadinlari, temas etmeden bosarsaniz, tayin ettiginiz mehrin yarisi onlarin hakkidir. Ancak kadinlarin vazgeçmesi veya nikâh bagi elinde bulunanin (velinin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranizda iyilik ve ihsani unutmayin. Süphesiz Allah yapmakta olduklarinizi hakkiyla görür.

238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygi ve baglilik içinde namaz kilin.

239. Eger (herhangi bir seyden) korkarsaniz (namazlarinizi) yürüyerek yahut binmis olarak (kilin). Güvene kavustugunuz zaman, siz bilmezken Allah'in size ögrettigi sekilde O'nu anin (namaz kilin).

240. Sizden ölüp de (dul) esler birakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çikarilmadan, bir yila kadar biraktiklari maldan faydalanmalari hususunda (sagliklarinda) vasiyet etsinler. Eger o kadinlar, (kendiliklerinden) çikip giderlerse, kendileri hakkinda yaptiklari mesru seylerden size bir günah yoktur. Allah azîzdir, hakîmdir.

241. Bosanmis kadinlarin, hakkaniyet ölçülerinde (kocalarindan) menfaat saglamak haklaridir; bu, Allah korkusu tasiyanlar üzerine bir borçtur.

242. Allah size iste böylece âyetlerini açiklar ki düsünüp hakikati anlayasiniz.

243. Binlerce olduklari halde, ölüm korkusundan dolayi yurtlarindan çikip gidenleri görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi (öldüler). Sonra onlari diriltti. Süphesiz Allah insanlara karsi lütufkârdir. Lâkin insanlarin çogu sükretmez.

244. Allah yolunda savasin ve bilin ki Allah, her seyi isitir ve bilir.

245. Verdiginin kat kat fazlasini kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç (isteyene faizsiz ödünç) verecek yok mu? Darlik veren de bolluk veren de Allah'tir. Sadece O'na döndürüleceksiniz.

246. Musa'dan sonra, Benî Israil'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmis bir peygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasinda) Allah yolunda savasalim" demislerdi. "Ya size savas yazilir da savasmazsaniz?" dedi. "Yurtlarimizdan çikarilmis, çocuklarimizdan uzaklastirilmis oldugumuz halde Allah yolunda neden savasmayalim?" dediler. Kendilerine savas yazilinca, içlerinden pek azi hariç, geri dönüp kaçtilar. Allah zalimleri iyi bilir.

247. Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarliga daha lâyik oldugumuz halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden genis imkânlar verilmemisken o bize nasil hükümdar olur? dediler. "Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü diledigine verir. Allah her seyi ihata eden ve her seyi bilendir" dedi.

248. Peygamberleri onlara: Onun hükümdarliginin alâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin tasidigi o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlik ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarinin biraktiklarindan bir kalinti vardir. Eger inanmis kimseler iseniz sizin için bunda süphesiz bir alâmet vardir, dedi.

249. Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrilinca: Biliniz ki Allah sizi bir irmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden degildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. Içlerinden pek azi müstesna hepsi irmaktan içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce irmagi geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karsi koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'in huzuruna varacaklarina inananlar: Nice az sayida bir birlik Allah'in izniyle çok sayidaki birligi yenmistir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.

250. Câlût ve askerleriyle savasa tutustuklarinda: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabir yagdir. Bize cesaret ver ki tutunalim. Kâfir kavme karsi bize yardim et, dediler.

251. Sonunda Allah'in izniyle onlari yendiler. Davud da Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlik ve hikmet verdi, diledigi ilimlerden ona ögretti. Eger Allah'in insanlardan bir kisminin kötülügünü digerleriyle savmasi olmasaydi elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanliga karsi lütuf ve kerem sahibidir.

252. Iste bunlar Allah'in âyetleridir. Biz onlari sana dogru olarak anlatiyoruz. Süphesiz sen, Allah tarafindan gönderilmis peygamberlerdensin.

253. O peygamberlerin bir kismini digerlerinden üstün kildik. Allah onlardan bir kismi ile konusmus, bazilarini da derece derece yükseltmistir. Meryem oglu Isa'ya açik mucizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açik deliller geldikten sonra birbirleriyle savasmazlardi. Fakat onlar ihtilafa düstüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkâr etti. Allah dileseydi onlar savasmazlardi; lâkin Allah diledigini yapar.

254. Ey iman edenler! Kendisinde artik alis-veris, dostluk ve kayirma bulunmayan gün (kiyamet) gelmeden önce, size verdigimiz riziktan hayir yolunda harcayin. Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir.

255. Allah, O'ndan baska tanri yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. Izni olmadan O'nun katinda kim sefaat edebilir? O, kullarinin yaptiklarini ve yapacaklarini bilir. (O'na hiçbir sey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin disinda insanlar O'nun ilminden hiçbir seyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alir, onlari koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.

256. Dinde zorlama yoktur. Artik dogrulukla egrilik birbirinden ayrilmistir. O halde kim tâgutu reddedip Allah'a inanirsa, kopmayan saglam kulpa yapismistir. Allah isitir ve bilir.

257. Allah, inananlarin dostudur, onlari karanliklardan aydinliga çikarir. Inkâr edenlere gelince, onlarin dostlari da tâguttur, onlari aydinliktan alip karanliga götürür. Iste bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamli kalirlar.

258. Allah kendisine mülk (hükümdarlik ve zenginlik) verdigi için simararak Rabbi hakkinda Ibrahim ile tartismaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! Iste o zaman Ibrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demisti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demisti. Ibrahim: Allah günesi dogudan getirmektedir; haydi sen de onu batidan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apisip kaldi. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.

259. Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarlari çatilari üzerine çökmüs (alt üst olmus) bir kasabaya ugradi; "Ölümünden sonra Allah bunlari nasil diriltir acaba!" dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene birakti; sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldin? dedi. "Bir gün yahut daha az" dedi. Allah ona: Hayir, yüz sene kaldin. Yiyecegine ve içecegine bak, henüz bozulmamistir. Esegine de bak. Seni insanlara bir ibret kilalim diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Simdi sen kemiklere bak, onlari nasil düzenliyor, sonra ona nasil et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlasilinca: Simdi iyice biliyorum ki, Allah her seye kadirdir, dedi.

260. Ibrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasil dirilttigini bana göster, demisti. Rabbi ona: Yoksa inanmadin mi? dedi. Ibrahim: Hayir! Inandim, fakat kalbimin mutmain olmasi için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kus yakala, onlari yanina al, sonra (kesip parçala), her dagin basina onlardan bir parça koy. Sonra da onlari kendine çagir; kosarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu.

261. Allah yolunda mallarini harcayanlarin örnegi, yedi basak bitiren bir dane gibidir ki, her basakta yüz dane vardir. Allah diledigine kat kat fazlasini verir. Allah'in lütfu genistir, O herseyi bilir.

262. Mallarini Allah yolunda harcayip da arkasindan basa kakmayan, fakirlerin gönlünü kirmayan kimseler var ya, onlarin Allah katinda has mükâfatlari vardir. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir.

263. Güzel söz ve bagislama, arkasindan incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur.

264. Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadigi halde malini gösteris için harcayan kimse gibi, basa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptiginiz hayirlarinizi bosa çikarmayin. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, saganak bir yagmur isabet etmis de onu çiplak pürüzsüz kaya haline getirivermistir. Bunlar kazandiklarindan hiçbir seye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri dogru yola iletmez.

265. Allah'in rizasini kazanmak ve ruhlarindaki cömertligi kuvvetlendirmek için mallarini hayra sarfedenlerin durumu, bir tepede kurulmus güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yagmur yagmis da iki kat ürün vermistir. Bol yagmur yagmasa bile bir çisinti düser (de yine ürün verir). Allah, yaptiklarinizi görmektedir.

266. Sizden biriniz arzu eder mi ki, hurma ve üzüm agaçlariyla dolu, arasindan sular akan ve kendisi için orada her çesit meyveden (bir miktar) bulunan bir bahçesi olsun da, bakima muhtaç çoluk çocugu varken kendisine ihtiyarlik gelip çatsin, bahçeye de içinde ates bulunan bir kasirga isabet ederek yakip kül etsin! (Elbette bunu kimse arzu etmez.) Iste düsünüp anlayasiniz diye Allah size âyetleri açiklar.

267. Ey iman edenler! Kazandiklarinizin iyilerinden ve rizik olarak yerden size çikardiklarimizdan hayra harcayin. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacaginiz kötü mali, hayir diye vermeye kalkismayin. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyiktir.

268. Seytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriligi telkin eder. Allah ise size katindan bir magfiret ve bir lütuf vâdeder. Allah herseyi ihata eden ve herseyi bilendir.

269. Allah hikmeti diledigine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayir verilmis demektir. Ancak akil sahipleri düsünüp ibret alirlar.

270. Yaptiginiz her harcamayi ve adadiginiz her adagi muhakkak Allah bilir. Zalimler için hiç yardimci yoktur.

271. Eger sadakalari (zekât ve benzeri hayirlari) açiktan verirseniz ne âlâ! Eger onu fakirlere gizlice verirseniz, iste bu sizin için daha hayirlidir. Allah da bu sebeple sizin günahlarinizi örter. Allah, yapmakta olduklarinizi bilir.

272. (Ya Muhammed!) Onlari dogru yola iletmek sana ait degildir. Lâkin Allah diledigini dogru yola iletir. Hayir olarak harcadiklariniz kendi iyiliginiz içindir. Yapacaginiz hayirlari ancak Allah'in rizasini kazanmak için yapmalisiniz. Hayir olarak verdiginiz ne varsa; karsiligi size tam olarak verilir ve asla haksizliga ugratilmazsiniz.

273. (Yapacaginiz hayirlar,) kendilerini Allah yoluna adamis, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolasamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayi onlari zengin zanneder. Sen onlari simalarindan tanirsin. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptiginiz her hayri muhakkak Allah bilir.

274. Mallarini gece ve gündüz, gizli ve açik hayra sarfedenler var ya, onlarin mükâfatlari Allah katindadir. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.

275. Faiz yiyenler (kabirlerinden), seytan çarpmis kimselerin cinnet nöbetinden kalktigi gibi kalkarlar. Bu hal onlarin "Alim-satim tipki faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alim-satimi helâl, faizi haram kilmistir. Bundan sonra kime Rabbinden bir ögüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmiste olan kendisinindir ve artik onun isi Allah'a kalmistir. Kim tekrar faize dönerse, iste onlar cehennemliktir, orada devamli kalirlar.

276. Allah faizi tüketir (Faiz karisan malin bereketini giderir), sadakalari ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta israr eden hiç kimseyi sevmez.

277. Iman edip iyi isler yapan, namaz kilan ve zekât verenler var ya, onlarin mükâfatlari Rableri katindadir. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.

278. Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eger gerçekten inaniyorsaniz mevcut faiz alacaklarinizi terkedin.

279. Sayet (faiz hakkinda söylenenleri) yapmazsaniz, Allah ve Resûlü tarafindan (faizcilere karsi) açilan savastan haberiniz olsun. Eger tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksizlik etmis ne de haksizliga ugramis olursunuz.

280. Eger (borçlu) darlik içinde ise, eli genisleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eger (gerçekleri) anlarsaniz bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayirlidir.

281. Allah'a döndürüleceginiz, sonra da herkese hak ettiginin eksiksiz verilecegi ve kimsenin haksizliga ugratilmayacagi bir günden sakinin.

282. Ey iman edenler! Belirlenmis bir süre için birbirinize borçlandiginiz vakit onu yazin. Bir kâtip onu aranizda adaletle yazsin. Hiçbir kâtip Allah'in kendisine ögrettigi gibi yazmaktan geri durmasin; (her seyi oldugu gibi) yazsin. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdirsin, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdirmasin. Sayet borçlu sefih veya akli zayif veya kendisi söyleyip yazdiramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdirsin. Erkeklerinizden iki de sahit bulundurun. Eger iki erkek bulunamazsa riza göstereceginiz sahitlerden bir erkek ile -biri yanilirsa digerinin ona hatirlatmasi için- iki kadin (olsun). Çagirildiklari vakit sahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vâdesine kadar hiçbir seyi yazmaktan sakin üsenmeyin. Böyle yapmaniz Allah nezdinde daha adaletli, sehadet için daha saglam, süpheye düsmemeniz için daha uygundur. Ancak aranizda yapip bitirdiginiz pesin bir ticaret olursa, bu durum farklidir. Bu durumda onu yazmamanizda sizin için bir sakinca yoktur. (Genellikle) alisveris yaptiginizda sahit tutun. Ne yazan, ne de sahit zarara ugratilsin. Eger bunu yaparsaniz (zarar verirseniz) süphe yok ki bu, sizin yoldan çikmaniz demektir. Allah'tan korkun. Allah size gerekli olani ögretiyor. Allah her seyi bilmektedir.

283. Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsaniz (borca karsilik) alinmis bir rehin de yeterlidir. Birbirinize bir emanet birakirsaniz, emanet birakilan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Sahitligi bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi günahkârdir. Allah yapmakta olduklarinizi bilir.

284. Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'indir. Içinizdekileri açiga vursaniz da gizleseniz de Allah ondan dolayi sizi hesaba çekecektir, sonra diledigini affeder, diledigine de azap eder. Allah her seye kadirdir.

285. Peygamber, Rabbi tarafindan kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'in peygamberlerinden hiçbiri arasinda ayirim yapmayiz. Isittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affina sigindik! Dönüs sanadir" dediler.

286. Allah her sahsi, ancak gücünün yettigi ölçüde mükellef kilar. Herkesin kazandigi (hayir) kendine, yapacagi (ser) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düsersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yükledigin gibi bize de agir bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmedigi isler de yükleme! Bizi affet! Bizi bagisla!








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HOŞ GELDİNİZ,, Yorumlarınızda Saygı Kurallarına Dikkat Etmenizi Rica Ederiz....