11-HUD Suresi Hakkında açıklama ve Türkçe anlamı
Hûd sûresi, 123 (yüzyirmiüç) âyet olup 12, 17 ve 114. âyetler Medine'de, digerleri Mekke'de inmistir.
50 - 60. âyetlerde Arabistan halkina gönderilmis peygamberlerden biri olan Hûd (a. s.)'in hayatindan bahsedildigi için sûreye bu isim verilmistir. Yunus sûresinden sonra inmis olup onun devami niteligindedir. Itikada ait esaslari, Kur'an'in mucize olusunu, ahiretle ilgili meseleleri, sevap ve cezayi ve Hz. Hûd'dan baska Nuh, Salih, Ibrahim, Lût, Suayb ve Musa (a. s.) gibi peygamberlerin kissalarini ihtiva etmektedir.11- Hud suresinin Türkçe anlamı
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.
1. Elif. Lâm. Râ. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve) her seyden haberdar olan (Allah) tarafindan âyetleri saglamlastirilmis, sonra da açiklanmis bir kitaptir.
2. (De ki: Bu Kitap) "Allah'tan baskasina ibadet etmemeniz için (indirildi). Süphesiz ki ben, onun tarafindan size (gönderilmis) bir uyarici ve müjdeleyiciyim.
3. Ve Rabbinizden magfiret dilemeniz, sonra da ona tevbe etmeniz için (indirildi. Eger bu emrolunanlari yaparsaniz), Allah sizi, tayin edilmis bir süreye kadar güzel bir sekilde yasatir, fazlasini yapan herkese de iyiliginin karsiligini verir. Eger yüz çevirirseniz, ben sizin basiniza gelecek büyük bir günün azabindan korkarim."
4. Dönüsünüz yalniz Allah'adir. O, her seye kadirdir.
5. Bilesiniz ki, onlar Peygamber'den, (düsmanliklarini) gizlemeleri için gögüslerini çevirirler (gönüllerinden geçeni gizlerler). Iyi bilin ki, onlar elbiselerine büründükleri zaman dahi, Allah onlarin gizlediklerini de, açiga çikardiklarini da bilir. Çünkü O, kalplerin özünü bilendir.
6. Yeryüzünde yürüyen her canlinin rizki, yalnizca Allah'in üzerinedir. Allah o canlinin durdugu yeri ve sonunda birakilacagi mekani bilir. (Bunlarin) hepsi açik bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dir.
7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacagi hususunda sizi imtihan etmek için, Ars'i su üzerinde iken, gökleri ve yeri alti günde yaratandir. Yemin ederim ki, (Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açik bir büyüden baska bir sey degildir" derler.
8. Andolsun, eger biz onlardan azabi sayili bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldigi gün, bir daha onlardan uzaklastirilacak degildir. Ve alay etmekte olduklari sey, onlari çepeçevre kusatacaktir.
9. Eger insana tarafimizdan bir rahmet (nimet) tattirir da sonra bunu ondan çekip alirsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
10. Eger kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattirirsak, elbette "Kötülükler benden gitti" der. Çünkü o (bunu derken) simariktir, kibirlidir.
11. Ancak (musibetlere) sabredip güzel is yapanlar böyle degildir. Iste onlar için bir bagis ve bir büyük mükâfat vardir.
12. Belki de sen (müsriklerin:) "Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü sana vahyolunan âyetlerin bir kismini (duyurmayi) terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktir. (Iyi bil ki) sen ancak bir uyaricisin. Allah ise her seye vekîldir.
l3. Yoksa, "Onu (Kur'an'i) kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: Eger dogru iseniz Allah'tan baska çagirabildiklerinizi (yardima) çagirin da siz de onun gibi uydurulmus on sûre getirin.
14. Eger (onlar) size cevap veremiyorlarsa, bilin ki, o ancak Allah'in ilmiyle indirilmistir ve O'ndan baska tanri yoktur. Artik siz müslüman oluyor musunuz?
15. Kim, (yalniz) dünya hayatini ve zinetini istemekte ise, islerinin karsiligini orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara ugratilmazlar.
l6. Iste onlar, ahirette kendileri için atesten baska hiçbir seyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptiklari da bosa gitmistir; yapmakta olduklari seyler (zaten) bâtildir.
l7. Rabbin tarafindan (gelmis) açik bir delile dayanan ve kendisini Rabbinden bir sahidin izledigi, ayrica kendisinden önce, bir önder ve bir rahmet olarak Musa'nin Kitab'i (elinde) bulunan kimse (inkârcilar gibi) midir? Çünkü bunlar ona (Kur'an'a) inanirlar. Zümrelerden hangisi onu inkâr ederse iste cehennem atesi onun varacagi yerdir, bundan süphen olmasin; zira bu, senin Rabbin tarafindan bildirilmis gerçektir; fakat insanlarin çogu inanmazlar.
18. Kim Allah'a karsi yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kiyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, sahitler de: Iste bunlar Rablerine karsi yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'in lâneti zalimlerin üzerinedir!
19. Onlar, (insanlari) Allah'in yolundan alikoyan ve onu egri göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkâr edenler de onlardir.
20. Onlar yeryüzünde (Allah'i) âciz birakacak degillerdir; onlarin Allah'tan baska (yardim isteyecekleri) dostlari da yoktur. Onlarin azabi kat kat olacaktir. Çünkü onlar (gerçekleri) ne görebiliyorlar ne de kulak veriyorlardi.
21. Iste onlar kendilerini ziyana ugrattilar. Uydurmakta olduklari seyler de kendilerinden kaybolup gitti.
22. Süphesiz onlar, ahirette en çok ziyana ugrayanlardir.
23. Inanip da güzel isler yapan ve Rablerine gönülden boyun egenlere gelince, iste onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedî kalirlar.
24. Bu iki zümrenin (müminlerle kâfirlerin) durumu, kör ve sagir ile gören ve isiten kimseler gibidir. Bunlarin hali hiç esit olur mu? Hâla ibret almiyor musunuz?
25. Andolsun, biz Nuh'u kavmine elçi gönderdik. Onlara: "Ben (dedi), sizin için apaçik bir uyariciyim.
26. Allah'tan baskasina tapmayin! Ben, size (gelecek) elem verici bir günün azabindan korkuyorum."
27. Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Bizden, basit görüsle hareket eden alt tabakamizdan baskasinin sana uydugunu görmüyoruz. Ve sizin bize karsi bir üstünlügünüzü de görmüyoruz. Bilakis sizin yalancilar oldugunuzu düsünüyoruz."
28. (Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eger ben Rabbim tarafindan (bildirilen) açik bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katindan bir rahmet vermis de bu size gizli tutulmussa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediginiz halde biz sizi ona zorlayacak miyiz?
29. Ey kavmim! Allah'in emirlerini bildirmeye karsilik sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatim ancak Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak degilim; çünkü onlar Rablerine kavusacaklardir. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum.
30. Ey kavmim! Ben onlari kovarsam, beni Allah'tan (onun azabindan) kim korur? Düsünmüyor musunuz?
31. Ben size: "Allah'in hazineleri benim yanimdadir" demiyorum, gaybi da bilmem. "Ben bir melegim" de demiyorum, sizin gözlerinizin hor gördügü kimseler için, "Allah onlara asla bir hayir vermeyecektir" diyemem. Onlarin kalplerinde olani, Allah daha iyi bilir. Onlari kovdugum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum."
32. Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karsi mücadelede çok ileri gittin. Eger dogrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettigini (azabi) bize getir!
33. (Nuh) dedi ki: "Onu size ancak dilerse Allah getirir. Ve siz (Allah'i) âciz birakacak degilsiniz.
34. Eger Allah sizi azdirmak istiyorsa, ben size ögüt vermek istesem de, ögüdüm size fayda vermez. (Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O'na döndürüleceksiniz."
35. (Resûlüm!) Yoksa, "Bunu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eger onu uydurduysam günahim bana aittir. Fakat ben sizin islediginiz günahtan uzagim."
36. Nuh'a vahyolundu ki: Kavminden iman etmis olanlardan baskasi artik (sana) asla inanmayacak. Öyle ise onlarin islemekte olduklarindan (günahlardan) dolayi üzülme.
37. Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarinca gemiyi yap ve zulmedenler hakkinda bana (bir sey) söyleme! Onlar mutlaka bogulacaklardir!
38. Nuh gemiyi yapiyor, kavminden ileri gelenler ise, yanina her ugradikça onunla alay ediyorlardi. Dedi ki: "Eger bizimle alay ediyorsaniz, iyi bilin ki siz nasil alay ediyorsaniz biz de sizinle alay edecegiz!
39. Kendisini rezil edecek azabin kime gelecegini ve sürekli bir azabin kimin basina inecegini yakinda bileceksiniz."
40. Nihayet emrimiz gelip de sular cosup yükselmeye baslayinca Nuh'a dedik ki: "(Canli çesitlerinin) her birinden iki es ile -(bogulacagina dair) aleyhinde söz geçmis olanlar disinda- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!" Zaten onunla beraber pek azi iman etmisti.
41. (Nuh) dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durmasi da Allah'in adiyladir. Süphesiz ki Rabbim çok bagislayan, pek esirgeyendir."
42. Gemi, daglar gibi dalgalar arasinda onlari götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan ogluna: Yavrucugum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! diye seslendi.
43. Oglu: Beni sudan koruyacak bir daga siginacagim, dedi. (Nuh): "Bugün Allah'in emrinden (azabindan), merhamet sahibi Allah'tan baska koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarina dalga girdi, böylece o da bogulanlardan oldu.
44. (Nihayet) "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!" denildi. Su çekildi; is bitirildi; (gemi de) Cûdî (daginin) üzerine yerlesti. Ve: "O zalimler toplulugunun cani cehenneme!" denildi.
45. Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Süphesiz oglum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktir. Sen hakimler hakimisin."
46. Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden degildir. Çünkü onun yaptigi kötü bir istir. O halde hakkinda bilgin olmayan bir seyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamani tavsiye ederim.
47. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkinda bilgim olmayan seyi istemekten sana siginirim. Eger beni bagislamaz ve esirgemezsen, ben ziyana ugrayanlardan olurum!
48. Denildi ki: Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in! Kendilerini (dünyada) faydalandiracagimiz, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabin dokunacagi ümmetler de olacaktir.
49. (Resûlüm!) Iste bunlar sana vahyettigimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onlari ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakinanlarindir.
50. Âd kavmine de kardesleri Hûd'u (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baska tanriniz yoktur. Siz yalan uyduranlardan baskasi degilsiniz.
51. Ey kavmim! Ben, ona (peygamberlige) karsilik sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan baskasina ait degildir. Hâla aklinizi kullanmiyor musunuz?
52. Ey kavmim! Rabbinizden bagis dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize gögü (yagmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsin. Günah isleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin.
53. Dediler ki: Ey Hûd! Sen bize açik bir mucize getirmedin, biz de senin sözünle tanrilarimizi birakacak degiliz ve biz sana iman edecek de degiliz.
54. Biz "Tanrilarimizdan biri seni fena çarpmis!" demekten baska bir söz söylemeyiz! (Hûd) dedi ki: "Ben Allah'i sahit tutuyorum; siz de sahit olun ki ben sizin ortak kostuklarinizdan uzagim."
55. "O'ndan baska (taptiklarinizin hepsinden uzagim). Haydi hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet vermeyin!"
56. "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayandim. Çünkü yürüyen hiçbir varlik yoktur ki, O, onun perçeminden tutmus olmasin. Süphesiz Rabbim dosdogru yoldadir."
57. "Eger yüz çevirirseniz süphesiz ki benimle size gönderileni size bildirdim. Rabbim (dilerse) sizden baska bir kavmi yerinize getirir de O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her seyi gözetendir."
58. Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla beraber iman edenleri tarafimizdan bir rahmetle kurtardik, onlari agir bir azaptan kurtulusa erdirdik.
59. Iste Âd (kavmi). Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler; O'nun peygamberlerine âsi oldular ve inatçi her zorbanin emrine uydular.
60. Onlar hem bu dünyada hem de kiyamet gününde lânete tâbi tutuldular. Biliniz ki, Ad (kavmi) Rablerini inkâr ettiler. (Sunu da) bilin ki Hûd'un kavmi Âd, Allah'in rahmetinden uzak kilindi.
61. Semûd kavmine de kardesleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baska tanriniz yoktur. O sizi yerden (topraktan) yaratti. Ve sizi orada yasatti. O halde O'ndan magfiret isteyin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarina) çok yakindir, (dualarini) kabul edendir.
62. Dediler ki: Ey Sâlih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Simdi) babalarimizin taptiklarina tapmaktan bizi engelliyor musun? Dogrusu biz, bizi kendisine (kulluga) çagirdigin seyden ciddi bir süphe içindeyiz.
63. (Sâlih) dedi ki: Ey kavmim! Eger ben Rabbimden (verilen) apaçik bir delil üzerinde isem ve O bana kendinden bir rahmet (peygamberlik) vermisse, buna ne dersiniz? Bu durum karsisinda O'na âsi olursam beni Allah'tan (O'nun azabindan) kim korur? O zaman siz de bana ziyan vermekten fazla bir sey yapamazsiniz.
64. Ey kavmim! Iste size mucize olarak Allah'in devesi. Onu birakin, Allah'in arzinda yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayin; sonra sizi yakin bir azap yakalar.
65. Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarini keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yasayin (sonra helâk olacaksiniz)!" Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.
66. Emrimiz gelince, Sâlih'i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak (azaptan) ve o günün zilletinden kurtardik. Süphesiz Rabbin kuvvetlidir, (her seye) galip gelendir.
67. Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladi ve yurtlarinda diz üstü çökekaldilar.
68. Sanki orada hiç oturmamislardi. Biliniz ki, Semûd kavmi gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilesiniz ki, Semûd kavmi (Allah'in rahmetinden) uzak kilindi.
69. Andolsun ki elçilerimiz (melekler) Ibrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kizartilmis bir buzagi getirdi.
70. Ellerini yemege uzatmadiklarini görünce, onlari yadirgadi ve onlardan dolayi içine bir korku düstü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik.
71. O esnada hanimi ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da Ishak'i, Ishak'in ardindan da Ya'kub'u müjdeledik.
72. (Ibrahim'in karisi:) Olacak sey degil! Ben bir kocakari, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doguracagim? Bu gerçekten sasilacak bir sey! dedi.
73. (Melekler) dediler ki: Allah'in emrine sasiyor musun? Ey ev halki! Allah'in rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Süphesiz ki O, övülmeye lâyiktir, iyiligi boldur.
74. Ibrahim'den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkinda (adeta) bizimle mücadeleye basladi.
75. Ibrahim cidden yumusak huylu, bagri yanik, kendisini Allah'a vermis biri idi.
76. (Melekler dediler ki): Ey Ibrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin (azap) emri gelmistir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!
77. Elçilerimiz Lût'a gelince, (Lût) onlarin yüzünden üzüldü ve onlardan dolayi içi daraldi da "Bu, çetin bir gündür" dedi.
78. Lût'un kavmi, kosarak onun yanina geldiler. Daha önce de o kötü isleri yapmaktaydilar. (Lût): "Ey kavmim! Iste sunlar kizlarimdir (onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! Içinizde akli basinda bir adam yok mu!" dedi.
79. Dediler ki: Senin kizlarinda bizim bir hakkimiz olmadigini biliyorsun. Ve sen bizim ne istedigimizi elbette bilirsin.
80. (Lût:) Keske benim size karsi (koyacak) bir gücüm olsaydi veya güçlü bir kaleye siginabilseydim! dedi.
81. (Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kisminda ailenle (yola çikip) yürü. Karindan baska sizden hiçbiri geride kalmasin. Çünkü onlara gelecek olan (azap) süphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamani, sabah vaktidir. Sabah yakin degil mi?
82. Emrimiz gelince, oranin altini üstüne getirdik ve üzerlerine (balçiktan) pisirilip istif edilmis taslar yagdirdik.
83. (O taslar:) Rabbin katinda isaretlenerek (yagdirilmistir). Onlar zalimlerden uzak degildir.
84. Medyen'e de kardesleri Suayb'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan baska tanri yoktur. Ölçüyü ve tartiyi eksik yapmayin. Zira ben sizi hayir (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kusatici bir günün azabindan korkuyorum.
85. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartiyi adaletle yapin; insanlara esyalarini eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolasmayin.
86. Eger mümin iseniz Allah'in (helâlinden) biraktigi (kâr) sizin için daha hayirlidir. Ben üzerinize bir bekçi degilim.
87. Dediler ki: Ey Suayb! Babalarimizin taptiklarini (putlari), yahut mallarimiz hususunda diledigimizi yapmayi terketmemizi sana namazin mi emrediyor? Oysa sen yumusak huylu ve çok akillisin!
88. Dedi ki: Ey kavmim! Eger benim, Rabbim tarafindan (verilmis) apaçik bir delilim varsa ve O bana tarafindan güzel bir rizik vermisse buna ne dersiniz? Size yasak ettigim seylerin aksini yaparak size aykiri davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettigi kadar islah etmek istiyorum. Fakat basarmam ancak Allah'in yardimi iledir. Yalniz O'na dayandim ve yalniz O'na dönecegim.
89. Ey kavmim! Sakin bana karsi düsmanliginiz, Nuh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Sâlih kavminin baslarina gelenler gibi size de bir musibet getirmesin! Lût kavmi de sizden uzak degildir.
90. Rabbinizden bagislanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, (müminleri) çok sever.
91. Dediler ki: Ey Suayb! Söylediklerinin çogunu anlamiyoruz ve içimizde seni cidden zayif (âciz) görüyoruz! Eger kabilen olmasa, seni mutlaka taslayarak öldürürüz. Sen bizden üstün degilsin.
92. (Suayb:) "Ey kavmim dedi, size göre benim kabilem Allah'tan daha mi güçlü ve degerli ki, onu (Allah'in emirlerini) arkaniza atip unuttunuz. Süphesiz ki Rabbim yapmakta olduklarinizi çepeçevre kusaticidir.
93. Ey kavmim! Elinizden geleni yapin! Ben de yapacagim! Kendisini rezil edecek azabin gelecegi sahsin ve yalancinin kim oldugunu yakinda ögreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber beklemekteyim."
94. Emrimiz gelince, Suayb'i ve onunla beraber iman edenleri tarafimizdan bir rahmetle kurtardik; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladi da yurtlarinda diz üstü çökekaldilar.
95. Sanki orada hiç barinmamislardi. Biliniz ki, Semûd kavmi (Allah'in rahmetinden) uzak oldugu gibi Medyen kavmi de uzak oldu.
96. Andolsun ki Musa'yi da mucizelerimizle ve apaçik bir delille gönderdik.
97. Firavun'a ve onun ileri gelenlerine Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri dogru degildi.
98. Firavun, kiyamet gününde kavminin önüne düsecek ve onlari (çekip) atese götürecektir. Varacaklari yer ne kötü yerdir!
99. Onlar burada da, kiyamet gününde de lânete ugratildilar. (Onlara) verilen bu armagan ne kötü armagandir!
100. (Ey Muhammed!) Iste bu, (halki helâk olmus) memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatiyoruz; onlardan (bugüne kadar izleri) kalan da vardir, biçilmis ekin (gibi yok olan) da vardir.
101. Onlara biz zulmetmedik; fakat, onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin (azap) emri geldiginde, Allah'i birakip da taptiklari tanrilari, onlara hiçbir sey saglamadi, ziyanlarini artirmaktan baska bir seye yaramadi.
102. Rabbin, haksizlik eden memleketleri (onlarin halkini) yakaladiginda, onun yakalayisi iste böyle (siddetlidir). Süphesiz onun yakalamasi pek elem vericidir, pek çetindir!
103. Iste bunda, ahiret azabindan korkanlar için elbette bir ibret vardir. O gün bütün insanlarin bir araya toplandigi bir gündür ve o gün (bütün mahlûkatin) hazir bulundugu bir gündür.
104. Biz onu (kiyamet gününü) sadece sayili bir müddete kadar bekletiriz.
105. O geldigi gün Allah'in izni olmadan hiç kimse konusamaz. Onlardan kimi bedbahttir, kimi mutlu.
106. Bedbaht olanlar atestedirler, orada onlarin (öyle feci) nefes alip vermeleri vardir ki.
l07. Rabbinin diledigi hariç, (onlar) gökler ve yer durdukça o ateste ebedî kalacaklardir. Çünkü Rabbin, istedigini hakkiyla yapandir.
108. Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin diledigi hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedî kalacaklardir. Bu (nimetler) bitmez, tükenmez bir lütuftur.
109. O halde onlarin tapmakta olduklari seylerden (bu seylerin onlari azaba götürdügünden) süphen olmasin. Çünkü onlar ancak daha önce babalarinin taptigi gibi tapiyorlar. Biz onlarin (azaptan) nasiplerini mutlaka eksiksiz olarak verecegiz.
110. Andolsun biz Musa'ya Kitab'i verdik; fakat onda ihtilaf edildi. Eger Rabbinden bir söz geçmemis olsaydi, elbette onlarin arasinda hüküm verilmisti (ve isleri de bitirilmisti). Süphesiz ki onlar (Mekkeliler) de Kur'an hakkinda derin bir süphe içindedirler.
111. Süphesiz Rabbin, onlarin her birinin amellerinin karsiligini onlara tam olarak verecektir. Çünkü Rabbin, onlarin yapmakta olduklarindan haberdardir.
112. O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolundugun gibi dosdogru ol! Asiri da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptiklarinizi çok iyi görendir.
113. Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ates dokunur (cehennemde yanarsiniz). Sizin Allah'tan baska dostlariniz yoktur. Sonra (O'ndan da) yardim göremezsiniz!
114. Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kil. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahlari) giderir. Bu, ögüt almak isteyenlere bir hatirlatmadir.
115. (Ey Muhammed!) Sabirli ol, çünkü Allah güzel is yapanlarin mükâfatini zayi etmez.
116. Sizden önceki asirlarda yeryüzünde (insanlari) bozgunculuktan alikoyacak faziletli kimseler bulunsaydi ya! Fakat onlardan, kurtulusa erdirdigimiz az bir kismi müstesnadir (bunlar görevlerini yaptilar). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahin pesine düstüler. Zaten günahkâr idiler.
117. Halki iyi oldugu halde Rabbin, haksizlikla memleketleri helâk etmez.
118. Rabbin dileseydi bütün insanlari bir tek millet yapardi. (Fakat) onlar ihtilafa düsmeye devam edecekler.
119. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadir. Zaten Rabbin onlari bunun için yaratti. Rabbinin, "Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracagim" sözü yerini buldu.
120. Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edecegimiz her haberi sana anlatiyoruz. Bunda sana gerçegin bilgisi, müminlere de bir ögüt ve bir uyari gelmistir.
121. Iman etmeyenlere de ki: Elinizden geleni yapin! Biz de (gerekeni) yapmaktayiz!
122. Bekleyin! Süphesiz biz de beklemekteyiz!
123. Göklerin ve yerin gaybi (sirri) yalniz Allah'a aittir. Her is O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na dayan! Rabbin yaptiklarinizdan gafil degildir.
Yusuf Suresinin türkçe anlamını oku
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
HOŞ GELDİNİZ,, Yorumlarınızda Saygı Kurallarına Dikkat Etmenizi Rica Ederiz....