17-el-ISRÂ

17-el-İsra Suresi Hakkında Açıklama ve Türkçe anlamı

Mekke'de nâzil olmustur. Ancak 26, 32, 33 ve 57. âyetlerle 73 ilâ 80. âyetlerin Medine'de indigi
rivayet edilmektedir. 111 (yüzonbir) âyettir. "Isrâ" kelimesi, geceleyin yürümek manasina gelir. Hz. Peygamber'in Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kismi bu sûrede anlatildigindan, sûre "Isrâ" adini almistir.




İsra Suresinin Türkçe anlamı


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 

1. Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kismini gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kildigimiz Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sifatlardan münezzehtir; O, gerçekten isitendir, görendir. 

2. Biz, Musa'ya Kitab'i verdik ve Israilogullarina: "Benden baskasini dayanilip güvenilen bir rab edinmeyin" diyerek bu Kitab'i bir hidayet rehberi kildik. 

3. (Ey) Nuh ile birlikte (gemide) tasidigimiz kimselerin nesli! Sunu bilin ki Nuh, çok sükreden bir kul idi. 

4. Biz, Kitap'ta Israilogullarina: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çikaracaksiniz ve azginlik derecesinde bir kibre kapilacaksiniz, diye bildirdik. 

5. Bunlardan ilkinin zamani gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarimizi gönderdik. Bunlar, evlerin arasinda dolasarak (sizi) aradilar. Bu, yerine getirilmis bir vaad idi. 

6. Sonra onlara karsi size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve ogullarla gücünüzü arttirdik; sayinizi daha da çogalttik. 

7. Eger iyilik ederseniz kendinize etmis, kötülük ederseniz yine kendinize etmis olursunuz. Artik diger cezalandirma zamani gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her seyi büsbütün tahrip etsinler (diye, basiniza yine düsmanlarinizi musallat kildik). 

8. Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eger yine (fesatçiliga) dönerseniz, biz de sizi yine cezalandiririz. Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptik. 

9. Süphesiz ki bu Kur'an en dogru yola iletir; iyi davranislarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat oldugunu müjdeler. 

10. Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli bir azap hazirlamisizdir. 

11. Insan hayri istedigi kadar serri de ister. Insan pek acelecidir! 

12. Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattik. Nitekim, Rabbinizin nimetlerini arastirmaniz, ayrica, yillarin sayi ve hesabini bilmeniz için gecenin karanligini silip (yerine, esyayi) aydinlatan gündüzün aydinligini getirdik. Iste biz, her seyi açik açik anlattik. 

13. Her insanin amelini (veya kaderini) boynuna bagladik. Insan için kiyamet gününde, açilmis olarak önüne konacak bir kitap çikaririz. 

14. Kitabini oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter. 

l5. Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiligi için seçmis olur; kim de dogruluktan saparsa, kendi zararina sapmis olur. Hiçbir günahkâr, baskasinin günah yükünü üslenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek degiliz. 

16. Bir ülkeyi helâk etmek istedigimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle simarmis elebasilarina (iyilikleri) emrederiz; buna ragmen onlar orada kötülük islerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayi darmadagin ederiz. 

17. Nuh'tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarinin günahlarini bilen ve gören olarak Rabbin yeterlidir. 

18. Her kim bu çarçabuk geçen dünyayi dilerse ona, yani diledigimiz kimseye diledigimiz kadarini dünyada hemen verir, sonra da onu, kinanmis ve kovulmus olarak girecegi cehenneme sokariz. 

19. Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yarasir bir çaba ile çalisirsa, iste bunlarin çalismalari makbuldür. 

20. Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayi isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanindan (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsani kisitlanmis degildir. 

21. Baksana, biz insanlarin kimini kiminden nasil üstün kilmisizdir! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farklari bakimindan daha büyüktür. 

22. Allah ile birlikte bir ilâh daha tanima! Sonra kinanmis ve kendi basina terkedilmis olarak kalirsin. 

23. Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babaniza da iyi davranmanizi kesin bir sekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yaninda yaslanirsa, kendilerine "of!" bile deme; onlari azarlama; ikisine de güzel söz söyle. 

24. Onlari esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklügümde onlar beni nasil yetistirmislerse, simdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et. 

25. Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eger siz iyi olursaniz, sunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bagislayicidir. 

26. Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkini ver. Gereksiz yere de saçip savurma. 

27. Zira böylesine saçip savuranlar seytanlarin dostlaridirlar. Seytan ise Rabbine karsi çok nankördür. 

28. Eger Rabbinden umdugun (beklemek durumunda oldugun) bir rahmet için onlarin yüzlerine bakamiyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alici bir söz söyle. 

29. Eli siki olma; büsbütün eli açik da olma. Sonra kinanir, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun. 

30. Rabbin rizki diledigine bol verir, diledigine daraltir. Süphesiz ki O, kullarindan haberdardir, (onlari) çok iyi görür. 

31. Geçim endisesi ile çocuklarinizin canina kiymayin. Biz, onlarin da sizin de rizkinizi veririz. Onlari öldürmek gerçekten büyük bir suçtur. 

32. Zinaya yaklasmayin. Zira o, bir hayâsizliktir ve çok kötü bir yoldur. 

33. Hakli bir sebep olmadikça Allah'in muhterem kildigi cana kiymayin. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkini almasi için) yetki verdik. Ancak bu velî de kisasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacagini almistir. 

34. Yetimin malina, rüsdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklasin. Verdiginiz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumlulugu gerektirir. 

35. Ölçtügünüz zaman tastamam ölçün ve dogru terazi ile tartin. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakimindan daha güzeldir. 

36. Hakkinda bilgin bulunmayan seyin ardina düsme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunlarin hepsi ondan sorumludur. 

37. Yeryüzünde böbürlenerek dolasma. Çünkü sen (agirlik ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de daglarla ululuk yarisina girebilirsin. 

38. Bütün bu sayilanlarin kötü olanlari, Rabbinin nezdinde sevimsizdir. 

39. Iste bunlar, Rabbinin sana vahyettigi hikmetlerdir. Allah ile birlikte baska ilâh edinme; sonra kinanmis ve (Allah'in rahmetinden) uzaklastirilmis olarak cehenneme atilirsin. 

40. (Ey müsrikler!) Rabbiniz, erkek çocuklari sizin için ayirdi da, kendisi meleklerden kiz çocuklar mi edindi! Gerçekten siz, (vebali) çok büyük bir söz söylüyorsunuz. 

41. Biz, onlarin akillarini baslarina toplamalari için bu Kur'an'da (çesitli ikaz ve ihtarlari) türlü sekillerde tekrar ettik. Fakat bu, onlara, daha da kaçip uzaklasmaktan baska bir sey saglamiyor. 

42. De ki: Eger söyledikleri gibi Allah ile birlikte baska ilâhlar da bulunsaydi, o takdirde bu ilâhlar, Ars'in sahibi olan Allah'a ulasmak için çareler arayacaklardi. 

43. Allah, onlarin söyledikleri seylerden münezzehtir; son derece yücedir ve uludur. 

44. Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir sey yoktur. Ne var ki siz, onlarin tesbihini anlamazsiniz. O, halîmdir, bagislayicidir. 

45. Biz, Kur'an okudugun zaman, seninle ahirete inanmayanlarin arasina gizleyici bir örtü çekeriz. 

46. Ayrica, onu anlamamalari için kalplerine bir kapalilik ve kulaklarina bir agirlik veririz. Sen, Kur'an'da Rabbinin birligini yâdettiginde onlar, canlari sikilmis bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler. 

47. Biz, onlarin seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, kendi aralarinda fisildasirlarken de o zalimlerin: "Siz, büyülenmis bir adamdan baskasina uymuyorsunuz!" dediklerini çok iyi biliriz. 

48. Baksana; senin için ne türlü benzetmeler yaptilar! Bu yüzden, (öyle bir) saptilar ki, artik (dogru) yolu bulamayacaklardir. 

49. Bir de onlar dediler ki: Sahi biz, bir kemik yigini ve kokusmus bir toprak olmus iken, yepyeni bir hilkatte diriltilecegiz, öyle mi! 

50. De ki: "Ister tas olun, ister demir", 

51.Isterse akliniza (yeniden dirilmesi) imkânsiz gibi görünen herhangi bir yaratik! (Bunlar, Allah'in sizi yeniden diriltmesini güçlestirmez.) Diyecekler ki: "Bizi tekrar (hayata) kim döndürecek?" De ki: Sizi ilk kez yaratan. Bunun üzerine onlar sana alayli bir tarzda baslarini sallayacak ve "Ne zamanmis o?" diyecekler. De ki: Yakin olsa gerek! 

52. Allah sizi çagiracagi gün, kendisine hamdederek çagrisina uyarsiniz ve (dirilmeden önceki halinizde) çok az kaldiginizi sanirsiniz. 

53. Kullarima söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra seytan aralarini bozar. Çünkü seytan, insanin apaçik düsmanidir. 

54. Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandirir. Biz, seni onlarin üstüne bir vekil olarak göndermedik. 

55. Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilendir. Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kildik; Davud'a da Zebur'u verdik. 

56. (Resûlüm!) De ki: "Allah'i birakip da (ilâh oldugunu) ileri sürdüklerinize yalvarin. Ne var ki onlar, sizin sikintinizi ne uzaklastirabilir, ne de degistirebilirler." 

57. Onlarin yalvardiklari bu varliklar Rablerine -hangisi daha yakin olacak diye- vesile ararlar; O'nun rahmetini umarlar ve azabindan korkarlar. Çünkü Rabbinin azabi, sakinilacak bir azaptir. 

58. Ne kadar ülke varsa hepsini kiyamet gününden önce ya helâk edecek veya en çetin bir sekilde azaplandiracagiz. Bu, Kitap'ta (levh-i mahfuz'da) yazilidir. 

59. Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alikoyan tek sey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamis olmasidir. Nitekim Semûd kavmine, açik bir mucize olmak üzere bir disi deve vermistik. Onlar ise, (bu deveyi bogazladilar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz. 

60. Hani sana: Rabbin, insanlari çepeçevre kusatmistir, demistik. Sana gösterdigimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lânetlenen agaci, ancak insanlari sinamak için meydana getirdik. Biz onlari korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azginliktan baska bir sey saglamaz. 

61. Meleklere: Âdem'e secde edin! demistik. Iblis'in disinda hepsi secde ettiler. Iblis: "Ben, dedi, çamurdan yarattigin bir kimseye secde mi ederim!" 

62. Dedi ki: "Su benden üstün kildigina da bir bak! Yemin ederim ki, eger beni kiyamete kadar yasatirsan, pek azi disinda, onun neslini kendime baglayacagim!" 

63. Allah buyurdu: Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezasi cehennemdir. Tam bir ceza! 

64. Onlardan gücünün yettigi kimseleri dâvetinle sasirt; süvarilerinle, yayalarinla onlari yaygaraya bog; mallarina, evlâtlarina ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. Seytan, insanlara, aldatmadan baska bir sey vâdetmez. 

65. Surasi muhakkak ki, benim (ihlâsli) kullarim üzerinde senin hiçbir agirligin olmayacaktir. (Onlari) koruyucu olarak Rabbin yeter. 

66. (Kullarim!) Rabbiniz, lütfuna nâil olmaniz için denizde gemileri sizin için yüzdürendir. Dogrusu O, sizin için çok merhametlidir. 

67. Denizde basiniza bir musibet geldiginde, O'ndan baska bütün yalvardiklariniz kaybolup gider. O sizi kurtarip karaya çikardiginda, (yine eski halinize) dönersiniz. Insanoglu çok nankördür. 

68. O'nun, sizi kara tarafinda yerin dibine geçirmeyeceginden, yahut basiniza tas yagdirmayacagindan emin misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsiniz. 

69. Yahut O'nun, sizi bir kez daha oraya (denize) gönderip üzerinize bir kasirga yollayarak, inkâr etmis olmaniz sebebiyle sizi bogmayacagindan emin misiniz? Sonra, bundan dolayi kendinize (intikaminizi almak için) bizi arayip soracak bir destekçi de bulamazsiniz. 

70. Biz, hakikaten insanoglunu san ve seref sahibi kildik. Onlari, (çesitli nakil vasitalari ile) karada ve denizde tasidik; kendilerine güzel güzel riziklar verdik; yine onlari, yarattiklarimizin birçogundan cidden üstün kildik. 

71. Her insan toplulugunu önderleri ile birlikte çagiracagimiz o günde kimlerin amel defteri sagindan verilirse, onlar, en küçük bir haksizliga ugramamis olarak amel defterlerini okuyacaklar. 

72. Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu sasirmistir. 

73. Müsrikler, sana vahyettigimizden baska bir seyi yalan yere bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahyettigimizden saptiracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi. 

74. Eger seni sebatkâr kilmasaydik, gerçekten, nerdeyse onlara birazcik meyledecektin. 

75. O zaman, hiç süphesiz sana hayatin ve ölümün sikintilarini kat kat tattirirdik; sonra bize karsi kendin için bir yardimci da bulamazdin. 

76. Yine onlar, seni yurdundan çikarmak için nerdeyse dünyayi basina dar getirecekler. O takdirde, senin ardindan kendileri de fazla kalamazlar. 

77. Senden önce gönderdigimiz peygamberler hakkindaki kanun (da budur). Bizim kanunumuzda hiçbir degisiklik bulamazsin. 

78. Gündüzün günes dönüp gecenin karanligi bastirincaya kadar (belli vakitlerde) namaz kil; bir de sabah namazini. Çünkü sabah namazi sahitlidir. 

79. Gecenin bir kisminda uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kil. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye deger bir makama gönderecegini umabilirsin. 

80. Ve söyle niyaz et: Rabbim! Girecegim yere dürüstlükle girmemi sagla; çikacagim yerden de dürüstlükle çikmami sagla. Bana tarafindan, hakkiyla yardim edici bir kuvvet ver. 

81. Yine de ki: Hak geldi; bâtil yikilip gitti. Zaten bâtil yikilmaya mahkumdur. 

82. Biz, Kur'an'dan öyle bir sey indiriyoruz ki o, müminler için sifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnizca ziyanini artirir. 

83. Insana nimet verdigimiz zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer; ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa iyice karamsarliga düser. 

84. De ki: Herkes, kendi mizaç ve mesrebine göre is yapar. Bu durumda kimin dogru bir yol tuttugunu Rabbiniz en iyi bilendir. 

85. Sana ruh hakkinda soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmistir. 

86. Hakikaten, biz dilersek sana vahyettigimizi ortadan kaldiririz; sonra bu durumda sen de bize karsi hiçbir koruyucu bulamazsin. 

87. Ancak Rabbinin rahmeti (sayesinde Kur'an bâki kalmistir). Çünkü O'nun sana lütufkârligi çok büyüktür. 

88. De ki: Andolsun, bu Kur'an'in bir benzerini ortaya koymak üzere insü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler. 

89. Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çesitli sekillerde anlattik. Yine de insanlarin çogu inkârciliktan baskasini kabullenmediler. 

90. Onlar: "Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak fiskirtmadikça sana asla inanmayacagiz." 

91. "Veya senin bir hurma bahçen ve üzüm bagin olmali; öyle ki, içlerinden gürül gürül irmaklar akitmalisin." 

92. "Yahut, iddia ettigin gibi, üzerimize gökten parçalar yagdirmalisin veya Allah'i ve melekleri gözümüzün önüne getirmelisin." 

93. "Yahut da altindan bir evin olmali, ya da göge çikmalisin. Bize, okuyacagimiz bir kitap indirmedigin sürece (göge) çiktigina da asla inanmayiz." De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece beser bir elçiyim. 

94. Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiginde, insanlarin (buna) inanmalarini sirf, "Allah, peygamber olarak bir beseri mi gönderdi?" demeleri engellemistir. 

95. Sunu söyle: Eger yeryüzünde yerlesmis gezip dolasan melekler olsaydi, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik. 

96. De ki: Benimle sizin aranizda gerçek sahit olarak Allah kâfidir. Zira O, kullarini hakikaten bilip görmektedir. 

97. Allah kime hidayet verirse, iste dogru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artik onlara, Allah'tan baska dostlar bulamazsin. Kiyamet gününde onlari kör, dilsiz ve sagir bir halde yüzükoyun hasrederiz. Onlarin varacagi ve kalacagi yer cehennemdir ki, atesi yavasladikça onun alevini artiririz. 

98. Cezalari iste budur! Çünkü onlar, âyetlerimizi inkâr etmisler ve: "Sahi bizler, bir kemik yigini ve kokusmus toprak olduktan sonra yeni bir yaratilisla diriltilmis mi olacagiz?" demislerdir. 

99. Düsünmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratmis olan Allah, kendilerinin benzerini yaratmaya da kadirdir! Allah, onlar için bir vâde takdir etti. Bunda süphe yoktur. Ama zalimler, inkârciliktan baskasini kabullenmediler. 

100. De ki: Rabbimin rahmet hazinesine eger siz sahip olsaydiniz, harcanir korkusuyla kistikça kisardiniz. Insanoglu da pek eli sikidir! 

101. Andolsun biz, Musa'ya açik açik dokuz âyet verdik. Haydi Israilogullarina sor. Musa onlara geldiginde Firavun ona, "Ey Musa! dedi, senin büyülenmis oldugunu saniyorum!" 

102. (Musa Firavun'a:) "Pek âlâ biliyorsun ki, dedi, bunlari, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvoldugunu saniyorum!" 

103. Derken, Firavun onlari ülkeden çikarmak istedi. Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini (denizde) bogduk. 

104. Arkasindan da Israilogullarina: "O topraklarda oturun! Ahiret vâdi tahakkuk edince, hepinizi toplayip bir araya getirecegiz" dedik. 

105. Biz Kur'an'i hak olarak indirdik; o da hakki getirdi. Seni de ancak müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik. 

106. Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasin diye (âyet âyet, sûre sûre) ayirdik; ve onu peyderpey indirdik. 

107. De ki: Siz ona ister inanin, ister inanmayin; su bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanirlar. 

108. Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz. Rabbimizin vâdi mutlaka yerine getirilir. 

109. Aglayarak yüz üstü yere kapanirlar. (Kur'an okumak) onlarin saygisini artirir. 

110. De ki: "Ister Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastir." Namazinda yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kisma; ikisinin arasi bir yol tut. 

111. "Çocuk edinmeyen, hakimiyette ortagi bulunmayan, âcizlikten ötürü bir dosta da ihtiyaci olmayan Allah'a hamdederim" de ve tekbir getirerek O'nun sanini yücelt!

Kehf Suresinin Türkçe anlamı 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HOŞ GELDİNİZ,, Yorumlarınızda Saygı Kurallarına Dikkat Etmenizi Rica Ederiz....