27-en Neml Suresi Hakkında Açıklama ve Türkçe anlamı
Bu sûre, Mekke'de nâzil olmustur. 93 (doksanüç) âyettir. "Neml" karinca demektir. 18. âyetinde,Süleyman aleyhisselâmin ordusuna yol veren karincalardan söz edildigi için sûre bu ismi almistir.
27-en Neml Suresinin Türkçe anlamı
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.1. Tâ. Sîn. Bunlar Kur'an'in, (gerçekleri) açiklayan Kitab'in âyetleridir.
2.Iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.
3. Onlar ki, namazi kilarlar, zekâti verirler ve ahirete de kesin olarak inanirlar.
4. Süphesiz biz, ahirete inanmayanlarin islerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
5. Iste bunlar, azabi en agir olanlardir; ahirette en çok ziyana ugrayacaklar da onlardir.
6. (Resûlüm!) Süphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her seyi bilen Allah tarafindan sana verilmektedir.
7. Hani Musa, ailesine söyle demisti: Gerçekten ben bir ates gördüm. (Gidip) size oradan bir haber getirecegim, yahut bir ates parçasi getirecegim, umarim ki isinirsiniz!
8. Oraya geldiginde söyle seslenildi: Atesin bulundugu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kilinmistir! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir!
9. Ey Musa! Iyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'im!
10. Asâni at! Musa (asâyi atip) onu yilan gibi deprenir görünce dönüp arkasina bakmadan kaçti. (Kendisine dedik ki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.
11. Ancak, kim haksizlik eder, sonra, isledigi kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki ben (ona karsi da) çok bagislayiciyim, çok merhamet sahibiyim.
12. Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çiksin. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artik yoldan çikmis bir kavim olmuslardir.
13. Mucizelerimiz onlarin gözleri önüne serilince: "Bu, apaçik bir büyüdür" dediler.
14. Kendileri de bunlara yakînen inandiklari halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onlari inkâr ettiler. Bozguncularin sonunun nice olduguna bir bak!
15. Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar: Bizi, mümin kullarinin birçogundan üstün kilan Allah'a hamd olsun, dediler.
16. Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kus dili ögretildi ve bize her seyden (nasip) verildi. Dogrusu bu apaçik bir lütuftur.
17. Süleyman'in, cinlerden, insanlardan ve kuslardan mütesekkil ordulari toplandi; hepsi birarada (onun tarafindan) düzenli olarak sevkediliyordu.
18. Nihayet Karinca vâdisine geldikleri zaman, bir karinca: Ey karincalar! Yuvalariniza girin; Süleyman ve ordusu farkina varmadan sizi ezmesin! dedi.
19. (Süleyman) onun sözünden dolayi gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdigin nimete sükretmeye ve hosnut olacagin iyi isler yapmaya muvaffak kil. Rahmetinle, beni iyi kullarin arasina kat.
20. (Süleyman) kuslari gözden geçirdi ve söyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayiplara mi karisti?
21. Ya bana (mazeretini gösteren) apaçik bir delil getirecek ya da onun canini iyice yakacagim yahut onu bogazlayacagim!
22. Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmedigin bir seyi ögrendim. Sebe'den sana çok dogru (ve önemli) bir haber getirdim.
23. Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlik eden, kendisine her sey verilmis ve büyük bir tahti olan bir kadinla karsilastim.
24. Onun ve kavminin, Allah'i birakip günese secde ettiklerini gördüm. Seytan, kendilerine yaptiklarini süslü göstermis de onlari dogru yoldan alikoymus. Bunun için dogru yolu bulamiyorlar.
25. (Seytan böyle yapmis ki) göklerde ve yerde gizleneni açiga çikaran, gizlediginizi ve açikladiginizi bilen Allah'a secde etmesinler.
26. (Halbuki) büyük Ars'in sahibi olan Allah'tan baska tanri yoktur.
27. (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: Dogru mu söyledin, yoksa yalancilardan misin, bakacagiz.
28. Su mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarina bak.
29. (Süleyman'in mektubunu alan Sebe'melikesi,) "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup birakildi" dedi.
30. "Mektup Süleyman'dandir, rahmân ve rahîm olan Allah'in adiyla (baslamakta) dir."
31. "Bana bas kaldirmayin, teslimiyet gösterip bana gelin, diye (yazmaktadir)".
32. (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu isimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanimda olmadan (size danismadan) hiçbir isi kestirip atmam.
33. Onlar, su cevabi verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savas erbabiyiz; buyruk ise senindir; artik ne buyuracagini sen düsün.
34. Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayi perisan ederler ve halkinin ulularini alçaltirlar. (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardir, dedi.
35. Ben (simdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayim elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.
36. (Elçiler, hediyelerle) Süleyman'a gelince söyle dedi: Siz bana mal ile yardim mi ediyorsunuz? Allah'in bana verdigi, size verdiginden daha iyidir. Hediyenizle (ben degil) siz sevinirsiniz.
37. (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karsi koyamiyacaklari ordularla gelir, onlari muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çikaririz!
38. (Sonra Süleyman müsavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtini bana getirebilir?
39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamindan kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu ise gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.
40. Kitaptan (Allah tarafindan verilmis) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açip kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtini) yanibasina yerlesmis olarak görünce: Bu, dedi, sükür mü edecegim, yoksa nankörlük mü edecegim diye beni sinamak üzere Rabbimin (gösterdigi) lütfundandir. Sükreden ancak kendisi için sükretmis olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir seye ihtiyaci yoktur, çok kerem sahibidir.
41. (Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtini bilemeyecegi bir hale getirin; bakalim taniyacak mi, yoksa taniyamayanlar arasinda mi olacak.
42. Melike gelince: Senin tahtin da böyle mi? dendi. O söyle cevap verdi: Tipki o! (Süleyman söyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmis ve biz müslüman olmustuk.
43. Onu, Allah'tan baska taptigi seyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alikoymustu. Çünkü kendisi inkârci bir kavimdendi.
44. Ona: Köske gir! dendi. Melike onu görünce derin bir su sandi ve etegini yukari çekti. Süleyman: Bu, billûrdan yapilmis, seffaf bir zemindir, dedi. Melike de di ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazik etmisim. Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.
45. Andolsun ki, "Allah'a kulluk edin!" (demesi için) Semûd kavmine kardesleri Sâlih'i gönderdik. Hemen birbiriyle çekisen iki zümre oluverdiler.
46. Sâlih dedi ki: Ey kavmim! Iyilik dururken niçin kötülüge kosuyorsunuz? Allah'tan magfiret dileseniz olmaz mi? Belki size merhamet edilir.
47. Söyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden ugursuzluga ugradik. Sâlih: Size çöken ugursuzluk (sebebi), Allah katinda (yazili) dir. Hayir, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.
48. O sehirde dokuz kisi (elebasi) vardi ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapiyorlar, iyilik tarafina hiç yanasmiyorlardi.
49. Allah'a and içerek birbirlerine söyle dediler: Gece ona ve ailesine baskin yapalim (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz (Sâlih) ailesinin yok edilisi sirasinda orada degildik, inanin ki dogru söylüyoruz" diyelim.
50. Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkinda olmadan, onlarin planlarini altüst ettik.
51. Bak iste, tuzaklarinin âkibeti nice oldu: Onlari da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasil) toptan helâk ettik!
52. Iste haksizliklari yüzünden çökmüs evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardir.
53. Iman edip Allah'a karsi gelmekten sakinanlari ise kurtardik.
54. Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik.) Kavmine söyle demisti: Göz göre göre hâla o hayâsizligi yapacak misiniz?
55. (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadinlari birakip sehvetle erkeklere yaklasacak misiniz? Dogrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!
56. Kavminin cevabi sadece: "Lût ailesini memleketinizden çikarin; çünkü onlar (bizim yaptiklarimizdan) uzak kalmak isteyen insanlarmis!" demelerinden ibaret oldu.
57. Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardik. Yalniz karisi müstesna; onun geride (azaba ugrayanlarin içinde) kalmasini takdir ettik.
58. Onlarin üzerlerine müthis bir yagmur indirdik. Bu sebeple, uyarilan (fakat aldirmayan) larin yagmuru ne kötü olmustur!
59. (Resûlüm!) De ki: Hamd olsun Allah'a, selam olsun seçkin kildigi kullarina. Allah mi daha hayirli, yoksa O'na kostuklari ortaklar mi?
60. (Onlar mi hayirli) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir agacini bile bitirmeye gücünüzün yetmedigi güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah'tan baska bir tanri mi var! Dogrusu onlar sapiklikta devam eden bir güruhtur.
61. (Onlar mi hayirli) yoksa yeryüzünü oturmaya elverisli kilan, aralarindan (yer altindan ve üstünden) nehirler akitan, arz için sabit daglar yaratan, iki deniz arasina engel koyan mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! Dogrusu onlarin çogu (hakikatleri) bilmiyorlar.
62. (Onlar mi hayirli) yoksa darda kalana kendine yalvardigi zaman karsilik veren ve (basindaki) sikintiyi gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kilan mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! Ne kadar da kit düsünüyorsunuz!
63. (Onlar mi hayirli) yoksa karanin ve denizin karanliklari içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yagmurun) önünde rüzgârlari müjdeci olarak gönderen mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! Allah, onlarin kostuklari ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.
64. (Onlar mi hayirli) yoksa ilk bastan yaratan, sonra yaratmayi tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden riziklandiran mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! De ki: Eger dogru söylüyorsaniz siz kesin delilinizi getirin!
65. De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan baska kimse gaybi bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
66. Hayir; onlarin ahiret hakkindaki bilgileri yetersiz kalmistir. Dahasi, bu hususta süphe içindedirler. Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler.
67. Inkârcilar dediler ki: Sahi, biz ve atalarimiz, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çikarilacak miyiz?
68. Andolsun ki, bu tehdit bize yapildigi gibi, daha önce atalarimiza da yapilmistir. Bu, öncekilerin masallarindan baska bir sey degildir.
69. De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkârlarin âkibeti nice oldu, görün!
70. (Resûlüm!) Onlarin yüzünden tasalanma, kurmakta olduklari tuzaklardan ötürü sikinti duyma.
71. Onlar: Eger dogru sözlü iseniz (söyleyin bakalim) bu tehdit ne zaman gerçeklesecek? derler.
72. De ki: Çabucak gelmesini istediginiz seyin (azabin) bir kismi herhalde yakinda basiniza gelecektir.
73. Süphesiz Rabbin, insanlara karsi lütuf sahibidir; fakat insanlarin çogu sükretmezler.
74. Rabbin elbette onlarin kalplerinin gizlediklerini de, açiga vurduklarini da bilir.
75. Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir sey yoktur ki, apaçik bir kitapta (levhi mahfuzda) bulunmasin.
76. Dogrusu bu Kur'an, Israilogullarina, hakkinda ihtilâf edegeldikleri seylerin pek çogunu anlatmaktadir.
77. Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.
78. Rabbin süphesiz, onlar arasinda hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, her seyi bilendir.
79. O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçik hakikat üzeresin.
80. Bil ki sen ölülere isittiremezsin, arkalarini dönüp giderlerken sagirlara da dâveti duyuramazsin.
81. Sen körleri sapikliklarindan çevirip dogru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanip da teslim olanlara duyurabilirsin.
82. O söz baslarina geldigi (kiyamet yaklastigi) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çikaririz da, bu onlara insanlarin âyetlerimize kesin bir iman getirmemis olduklarini söyler.
83. O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplariz da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler.
84. Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne oldugunu kavramadan yalan saydiniz öyle mi? Degilse yaptiginiz neydi?
85. Yaptiklari haksizliktan ötürü, (azaba ugrayacaklarini bildiren) o söz gerçeklesmistir; artik onlar konusamazlar.
86. Dinlensinler diye geceyi (karanlik) ve (çalissinlar diye) gündüzü aydinlik kildigimizi görmediler mi? Iman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardir.
87. Sûr'a üfürüldügü gün, -Allah'in diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehsete kapilir. Hepsi boyunlari bükük olarak O'na gelirler.
88. Sen daglari görürsün de, onlari yerinde durur sanirsin. Oysa onlar bulutlarin yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu,) her seyi sapasaglam yapan Allah'in sanatidir. Süphesiz ki O, yaptiklarinizdan tamamiyla haberdardir.
89. Kim iyilikle (ilâhî huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o gün korkudan emin kalirlar.
90. (Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atilirlar. (Onlara) "Ancak yaptiklarinizin karsiligini görmektesiniz!" (denir).
91. (De ki:) Ben ancak, bu sehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayi dokunulmaz kilmistir- kulluk etmekle emrolundum. Her sey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam " emredildi.
92. "Ve Kur'an'i okumam (emredildi). Artik kim dogru yola gelirse, yalniz kendisi için gelmis olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyaricilardanim.
93. Ve söyle de: Hamd Allah'a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek, siz de onlari görüp taniyacaksiniz (ama artik faydasi olmayacaktir). Rabbin, yaptiklarinizdan habersiz degildir.
Kasas Suresinin Türkçe anlamı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
HOŞ GELDİNİZ,, Yorumlarınızda Saygı Kurallarına Dikkat Etmenizi Rica Ederiz....