57-el-HADÎD


Medine'de inmistir; 22 (yirmiiki) âyettir. Adini, ilk âyetinde geçen "tecâdilü" kelimesinden alir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



1. Göklerde ve yerde bulunan her sey Allah'i tesbih etmektedir. O, azîzdir, hakîmdir. 

2. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O, diriltir, öldürür. O, her seye gücü yetendir. 

3. O ilktir, sondur, zahirdir, batindir. O, her seyi bilendir. 

4. O, gökleri ve yeri alti günde yaratan, sonra Ars'in üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çikani, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsaniz, O sizinle beraberdir. Allah yaptiklarinizi görür. 

5. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Bütün isler ancak O'na döndürülür. 

6. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, kalplerde olani bilir. 

7. Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kildigi seylerden harcayin. Sizden iman edip de (Allah rizasi için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardir. 

8. Peygamber sizi, Rabbinize iman etmeye çagirdigi halde niçin Allah'a inanmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin söz de almisti. Eger inanirsaniz. 

9. Sizi karanliklardan aydinliga çikarmak için kuluna apaçik âyetler indiren O'dur. Süphesiz Allah, size karsi çok sefkatli, çok merhametlidir. 

10. Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamiyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirasi Allah'indir. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savasanlar, daha sonra harcayip savasanlara esit degildir. Onlarin derecesi, sonradan infak eden ve savasanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olani vâdetmistir. Allah'in yaptiklarinizdan haberi vardir. 

11. Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karsiligini kat kat verir ve ayrica onun çok degerli bir mükâfati da vardir. 

l2. Mümin erkeklerle mümin kadinlari, önlerinden ve saglarindan, (amellerinin) nurlari aydinlatip giderken gördügün günde, (onlara): Bugün müjdeniz, zemininden irmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacaginiz cennetlerdir, denilir. Iste büyük kurtulus budur. 

13. Münafik erkeklerle münafik kadinlarin, müminlere: Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça isik alalim, diyecegi günde kendilerine: Arkaniza dönün de bir isik arayin! denilir. Nihayet onlarin arasina, içinde rahmet, disinda azap bulunan kapili bir sur çekilir. 

14. Münafiklar onlara: Biz sizinle beraber degil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi basinizi belaya soktunuz; firsat beklediniz; süpheye düstünüz ve kuruntular sizi aldatti. O çok aldatan (seytan) sizi, Allah hakkinda bile aldatti. Nihayet Allah'in emri gelip çatti! 

15. Bugün artik ne sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacaginiz yer atestir. Size yarasan odur. Ne kötü bir dönüs yeridir! 

16. Iman edenlerin Allah'i anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamani daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasinlar. Onlarin üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katilasti. Onlardan bir çogu yoldan çikmis kimselerdir. 

17. Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandiriyor. Düsünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açikladik. 

18. Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadinlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karsiligi kat kat ödenir ve onlara degerli bir mükâfat vardir. 

l9. Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, (evet) iste onlar, Rableri yaninda sözü özü dogru olanlar ve sehitlik mertebesine erenlerdir. Onlarin mükâfatlari ve nûrlari vardir. Inkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlaridir. 

20. Bilin ki dünya hayati ancak bir oyun, eglence, bir süs, aranizda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteginden ibarettir. Tipki bir yagmur gibidir ki, bitirdigi ziraatçilerin hosuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsari oldugunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardir. Yine orada Allah'in magfireti ve rizasi vardir. Dünya hayati aldatici bir geçimlikten baska bir sey degildir. 

21. Rabbinizden bir magfirete; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için hazirlanmis olup genisligi gökle yerin genisligi kadar olan cennete kosusun. Iste bu, Allah'in lütfudur ki onu diledigine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. 

22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin basiniza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazilmis olmasin. Süphesiz bu, Allah'a göre kolaydir. 

23. (Allah bunu) elinizden çikana üzülmeyesiniz ve Allah'in size verdigi nimetlerle simarmayasiniz diye açiklamaktadir. Çünkü Allah, kendini begenip böbürlenen kimseleri sevmez. 

24. Onlar cimrilik edip insanlara da cimriligi emrederler. Kim yüz çevirirse süphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyiktir. 

25. Andolsun biz peygamberlerimizi açik delillerle gönderdik ve insanlarin adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabi ve mizani indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardir. Bu, Allah'in, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardim edenleri belirlemesi içindir. Süphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür. 

26. Andolsun ki biz, Nuh'u ve Ibrahim'i gönderdik, peygamberligi de kitabi da onlarin soyuna verdik. Onlardan (insanlardan) kimi dogru yoldadir; içlerinden birçogu da yoldan çikmislardir. 

27. Sonra bunlarin izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oglu Isa'yi da arkalarindan gönderdik, ona Incil'i verdik; ona uyanlarin kalplerine sefkat ve merhamet vermistik. Uydurduklari ruhbanliga gelince, onu biz yazmadik. Fakat kendileri Allah rizasini kazanmak için yaptilar. Ama buna da geregi gibi uymadilar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarini verdik. Içlerinden çogu da yoldan çikmislardir. 

28. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve Peygamberine inanin ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size isiginda yürüyeceginiz bir nûr lütfetsin; sizi bagislasin. Allah, çok bagislayan, çok esirgeyendir. 

29. Böylece kitap ehli, Allah'in lütfundan hiçbir sey elde edemeyeceklerini bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'in elindedir, onu diledigine bahseder. Allah, büyük lütuf sahibidir.

58-el-MÜCÂDELE



Medine'de inmistir; 22 (yirmiiki) âyettir. Adini, ilk âyetinde geçen "tecâdilü" kelimesinden alir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



1. Kocasi hakkinda seninle tartisan ve Allah'a sikâyette bulunan kadinin sözünü Allah isitmistir. Allah, sizin konusmanizi isitir. Çünkü Allah isitendir, bilendir. 

2. Içinizden zihâr yapanlarin kadinlari, onlarin analari degildir. Onlarin analari ancak kendilerini doguran kadinlardir. Süphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Kuskusuz Allah, affedicidir, bagislayicidir. 

3. Kadinlardan zihâr ile ayrilmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karilariyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavusturmalari gerekir. Size ögütlenen budur. Allah, yaptiklarinizdan haberi olandir. 

4. (Buna imkân) bulamayan kimse, hanimiyla temas etmeden önce ardarda iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmis fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah'a ve Resûlüne inanmanizdan dolayidir. Bunlar Allah'in hükümleridir. Kâfirler için aci bir azap vardir. 

5. Allah'a ve Resûlüne karsi gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltildigi gibi alçaltilacaklardir. Biz apaçik âyetler indirmisizdir. Kâfirler için küçük düsürücü bir azap vardir. 

6. O gün Allah onlarin hepsini diriltecek ve yaptiklarini kendilerine haber verecektir. Allah onlari bir bir saymistir. Onlar ise unutmuslardir. Allah her seye sahittir. 

7. Göklerde ve yerde olanlari Allah'in bildigini görmüyor musun? Üç kisinin gizli konustugu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Bes kisinin gizli konustugu yerde altincisi mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kiyamet günü onlara yaptiklarini haber verecektir. Dogrusu Allah, her seyi bilendir. 

8. Gizli konusmaktan menedildikten sonra yine o yasaklanani yapmaya kalkisarak günah, düsmanlik ve Peygamber'e karsi gelmek hususunda gizlice konusanlari görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'in selamlamadigi bir sekilde selamliyorlar. Kendi içlerinden de: Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'in bize azap etmesi gerekmez miydi? derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir. Ne kötü dönüs yeridir orasi! 

9. Ey iman edenler! Aranizda gizli konusacaginiz zaman günahi, düsmanligi ve Peygamber'e karsi gelmeyi fisildamayin. Iyilik ve takvâyi konusun. Huzuruna toplanacaginiz Allah'tan korkun. 

10. Gizli konusmalar seytandandir. Bu, iman edenleri üzmek içindir. Oysa seytan, Allah'in izni olmadikça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanip güvensinler. 

11. Ey iman edenler! Size "Meclislerde yer açin" denilince yer açin ki Allah da size genislik versin. Size "Kalkin" denilince de kalkin ki Allah sizden inananlari ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptiklarinizdan haberdardir. 

12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir sey konusacaginiz zaman bu konusmanizdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayirli ve daha temizdir. Sayet bir sey bulamazsaniz, bilin ki Allah bagislayandir, esirgeyendir. 

13. Gizli bir sey konusmanizdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadiginiza ve Allah da sizi affettigine göre artik namazi kilin, zekâti verin Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Allah yaptiklarinizdan haberdardir. 

14. Allah'in kendilerine gazap ettigi bir toplulugu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar. 

15. Allah onlara çetin bir azap hazirlamistir. Gerçekten onlarin yaptiklari sey çok kötüdür! 

16. Onlar yeminlerini kalkan yapip Allah'in yolundan alikoydular. Bu yüzden onlara küçük düsürücü bir azap vardir. 

17. Onlarin mallari da ogullari da Allah'a karsi kendilerine bir fayda vermez. Onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardir. 

18. O gün Allah onlarin hepsini yeniden diriltecek, onlar da dünyada size yemin ettikleri gibi, O'na yemin edeceklerdir. Kendilerinin bir sey (hakikat) üzerinde olduklarini sanirlar. Iyi bilin ki onlar gerçekten yalancidirlar. 

19. Seytan onlari etkisi altina aldi da kendilerine Allah'i anmayi unutturdu. Iste onlar seytanin yandaslaridir. Iyi bilin ki seytanin yandaslari hep kayiptadirlar. 

20. Allah'a ve Peygamberine düsman olanlar, iste onlar en asagilarin arasindadirlar. 

21. Allah: Elbette ben ve elçilerim galip gelecegiz, diye yazmistir. Süphesiz Allah güçlüdür, galiptir. 

22. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babalari, ogullari, kardesleri, yahut akrabalari da olsa- Allah'a ve Resûlüne düsman olanlarla dostluk ettigini göremezsin. Iste onlarin kalbine Allah, iman yazmis ve katindan bir ruh ile onlari desteklemistir. Onlari içlerinden irmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardir. Allah onlardan razi olmus, onlar da Allah'tan hosnut olmuslardir. Iste onlar, Allah'in tarafinda olanlardir. Iyi bilin ki, kurtulusa erecekler de sadece Allah'in tarafinda olanlardir.

59-el-HASR


Medine'de inmistir. 2 - 7. âyetlerinde yahudi kabilelerinden Nadîrogullarinin sürülmeleri hakkinda bilgi verdigi için bu adi almistir. 24 (yirmidört) âyettir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


1. Göklerde ve yerde olanlarin hepsi Allah'i tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir. 

2. Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarindan çikaran O'dur. Siz onlarin çikacaklarini sanmamistiniz. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacagini sanmislardi. Ama Allah (O'nun azabi), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düsürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardi. Ey akil sahipleri! Ibret alin. 

3. Eger Allah onlara sürgünü yazmamis olsaydi, elbette onlari dünyada (baska sekilde) cezalandiracakti. Ahirette de onlar için cehennem azabi vardir. 

4. Bu, onlarin Allah'a ve Peygamberine karsi gelmelerinden dolayidir. Kim Allah'a karsi gelirse bilsin ki Allah'in cezalandirmasi çetindir. 

5. Hurma agaçlarindan, herhangi birini kesmeniz veya oldugu gibi birakmaniz hep Allah'in izniyledir ve O'nun yoldan çikanlari rezil etmesi içindir. 

6. Allah'in, onlardan (mallarindan) Peygamberine verdigi ganimetler için siz at ve deve kosturmus degilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini diledigi kimselere karsi üstün kilar. Allah her seye kadirdir. 

7. Allah'in, (fethedilen) ülkeler halkindan Peygamberine verdigi ganimetler, Allah, Peygamber, yakinlari, yetimler, yoksullar ve yolda kalmislar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalniz zenginler arasinda dolasan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alin, size ne yasakladiysa ondan da sakinin. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'in azabi çetindir. 

8. (Allah'in verdigi bu ganimet mallari,) yurtlarindan ve mallarindan uzaklastirilmis olan, Allah'tan bir lütuf ve riza dileyen, Allah'in dinine ve Peygamberine yardim eden fakir muhacirlerindir. Iste dogru olanlar bunlardir. 

9. Daha önceden Medine'yi yurt edinmis ve gönüllerine imani yerlestirmis olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayi içlerinde bir rahatsizlik hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onlari kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliginden korunursa, iste onlar kurtulusa erenlerdir. 

10. Bunlarin arkasindan gelenler söyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmis imanli kardeslerimizi bagisla; kalplerimizde, iman edenlere karsi hiçbir kin birakma! Rabbimiz! Süphesiz ki sen çok sefkatli, çok merhametlisin! 

11. Münafiklarin, kitap ehlinden inkâr eden dostlarina: Eger siz yurdunuzdan çikarilirsaniz, mutlaka biz de sizinle beraber çikariz; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayiz. Eger savasa tutusursaniz, mutlaka yardim ederiz, dediklerini görmedin mi? Allah, onlarin yalanci olduklarina sahitlik eder. 

12. Andolsun, eger onlar çikarilsalar, onlarla beraber çikmazlar; savasa tutusmus olsalar, onlara yardim etmezler; yardim etseler bile arkalarini dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardim edilmez. 

13. Onlarin içlerinde size karsi duyduklari korku, Allah'a olan korkularindan daha siddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. 

14. Onlar müstahkem sehirlerde veya siperler arkasinda bulunmaksizin sizinle toplu halde savasamazlar. Kendi aralarindaki savaslari ise çetindir. Sen onlari derli toplu sanirsin, halbuki kalpleri darmadaginiktir. Böyledir, çünkü onlar aklini kullanmayan bir topluluktur. 

15. (Onlarin durumu) kendilerinden az önce geçmis ve yaptiklarinin cezasini tatmis olanlarin durumu gibidir. Onlara acikli bir azap vardir. 

16. Münafiklarin durumu tipki seytanin durumu gibidir. Çünkü seytan insana "Inkâr et" der. Insan inkâr edince de: Ben senden uzagim, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarim, der. 

17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedî kalacaklari ates olacaktir. Iste bu, zalimlerin cezasidir. 

18. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarina ne hazirladigina baksin. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptiklarinizdan haberdardir. 

19. Allah'i unutan ve bu yüzden Allah'in da onlara kendilerini unutturdugu kimseler gibi olmayin. Onlar yoldan çikan kimselerdir. 

20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erisenlerdir. 

21. Eger biz bu Kur'an'i bir daga indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan bas egerek, parça parça olmus görürdün. Bu misalleri insanlara düsünsünler diye veriyoruz. 

22. O, öyle Allah'tir ki, O'ndan baska tanri yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bagislayandir. 

23. O, öyle Allah'tir ki, kendisinden baska hiçbir tanri yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavusturandir, gözetip koruyandir, üstündür, istedigini zorla yaptiran, büyüklükte esi olmayandir. Allah, müsriklerin ortak kostuklari seylerden münezzehtir. 

24. O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sânini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.

60-el-MÜMTEHINE



Adini, 10. âyette geçen "imtehinû" kelimesinden alan bu sûde Medine'de inmistir; 13 âyettir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



1. Ey iman edenler! Eger benim yolumda savasmak ve rizami kazanmak için çikmissaniz, benim de düsmanim, sizin de düsmaniniz olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onlari dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçegi inkâr etmislerdir. Rabbiniz Allah'a inandiginizdan dolayi Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çikariyorlar. Ben, sizin sakli tuttugunuzu da, açiga vurdugunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onlari dost edinirse) dogru yoldan sapmis olur. 

2. Sayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düsman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardir. Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler. 

3. Kiyamet günü yakinlariniz ve çocuklariniz size fayda vermezler. Çünkü Allah aranizi ayirir. Allah, yaptiklarinizi görendir. 

4. Ibrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardir. Onlar kavimlerine demislerdi ki: "Biz sizden ve Allah'i birakip taptiklarinizdan uzagiz. Sizi tanimiyoruz. Siz bir tek Allah'a inanincaya kadar, sizinle bizim aramizda sürekli bir düsmanlik ve öfke belirmistir." Su kadar var ki, Ibrahim babasina: "Andolsun senin için magfiret dileyecegim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir seyi önlemeye gücüm yetmez" demisti. (O müminler söyle dediler:) Rabbimiz! Ancak sana dayandik, sana yöneldik. Dönüs de ancak sanadir. 

5. Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için deneme konusu kilma, bizi bagisla! Ey Rabbimiz! Yegâne galip ve hikmet sahibi, ancak sensin. 

6. Andolsun, onlar sizin için, Allah'i ve ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnektir. Kim yüz çevirirse süphesiz Allah, zengindir, hamde lâyik olandir. 

7. Olur ki Allah sizinle düsman olduklariniz arasinda yakinda bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bagislayan, çok esirgeyendir. 

8. Allah, sizinle din ugrunda savasmayan ve sizi yurtlarinizdan çikarmayanlara iyilik yapmanizi ve onlara âdil davranmanizi yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanlari sever. 

9. Allah, yalniz sizinle din ugrunda savasanlari, sizi yurtlarinizdan çikaranlari ve çikarilmaniz için onlara yardim edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa iste zalimler onlardir. 

10. Ey iman edenler! Mümin kadinlar hicret ederek size geldigi zaman, onlari, imtihan edin. Allah onlarin imanlarini daha iyi bilir. Eger siz de onlarin inanmis kadinlar olduklarini ögrenirseniz onlari kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl degildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onlarin (kocalarinin) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiginiz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadinlari nikâhinizda tutmayin, sarfettiginizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah'in hükmü budur. Aranizda O hükmeder. Allah bilendir, hikmet sahibidir. 

11. Eger eslerinizden biri, sizi birakip kâfirlere kaçar, siz de (onlarla savasip) galip gelirseniz, esleri gitmis olanlara (ganimetten), harcadiklari kadar verin. Inandiginiz Allah'a karsi gelmekten sakinin. 

12. Ey Peygamber! Inanmis kadinlar, Allah'a hiçbir seyi ortak kosmamak, hirsizlik yapmamak, zina etmemek, çocuklarini öldürmemek, elleriyle ayaklari arasinda bir iftira uydurup getirmemek, iyi isi islemekte sana karsi gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarini kabul et ve onlar için Allah'tan magfiret dile. Süphesiz Allah, çok bagislayandir, çok esirgeyendir. 

13. Ey iman edenler! Kendilerine Allah'in gazap ettigi bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirlerdekilerden (onlarin dirilmesinden) ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmislerdir.

61-es-SAFF


Adini, müminlerin saf tutarak Allah yolunda savastiklarini bildiren 4.
âyetinden almistir; Medine'de inmistir; 14 (ondört) âyettir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



1. Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'i tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir. 

2. Ey iman edenler! Yapmayacaginiz seyleri niçin söylüyorsunuz? 

3. Yapmayacaginiz seyleri söylemeniz, Allah katinda büyük bir nefretle karsilanir. 

4. Allah, kendi yolunda kenetlenmis bir yapi gibi saf baglayarak savasanlari sever. 

5. Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah'in size gönderdigi elçisi oldugumu bildiginiz halde niçin beni incitiyorsunuz? demisti. Onlar yoldan sapinca, Allah da kalplerini saptirmisti. Allah, fâsiklar toplulugunu dogru yola iletmez. 

6. Hatirla ki, Meryem oglu Isa: Ey Israilogullari! Ben size Allah'in elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'i dogrulayici ve benden sonra gelecek Ahmed adinda bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demisti. Fakat o, kendilerine açik deliller getirince: Bu apaçik bir büyüdür, dediler. 

7. Islâm'a çagirildigi halde Allah'a karsi yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah, zalimler toplulugunu dogru yola erdirmez. 

8. Onlar agizlariyla Allah'in nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktir. 

9. Müsrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kilmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur. 

10. Ey iman edenler! Sizi aci bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? 

11. Allah'a ve Resûlüne inanir, mallarinizla ve canlarinizla Allah yolunda cihad edersiniz. Eger bilirseniz, bu sizin için daha hayirlidir. 

12. Iste bu takdirde O, sizin günahlarinizi bagislar, sizi zemininden irmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. Iste en büyük kurtulus budur. 

13. Seveceginiz baska bir sey daha var: Allah'tan yardim ve yakin bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele. 

14. Ey iman edenler! Allah'in yardimcilari olun. Nitekim Meryem oglu Isa havârîlere: Allah'a (giden yolda) benim yardimcilarim kimdir? demisti. Havârîler de: Allah (yolunun) yardimcilari biziz, demislerdi. Israilogullarindan bir zümre inanmis, bir zümre de inkâr etmisti. Nihayet biz inananlari, düsmanlarina karsi destekledik. Böylece üstün geldiler.

62-el-CUM'A


Medine'de inmistir; 11 (onbir) âyettir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


1. Göklerde ve yerde olanlarin hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah'i tesbih eder.

2. Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onlari temizleyen, onlara Kitab'i ve hikmeti ögreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuskusuz onlar önceden apaçik bir sapiklik içindeydiler. 

3. (Peygamberi) müminlerden henüz kendilerine katilmamis bulunan diger insanlara da göndermistir. O, azîzdir, hakîmdir. 

4. Bu, Allah'in lütfudur. Onu diledigine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. 

5. Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap tasiyan merkebin durumu gibidir. Allah'in âyetlerini yalanlamis olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler toplulugunu dogru yola iletmez. 

6. De ki: Ey yahudiler! Bütün insanlar degil de, yalniz, kendinizin Allah'in dostlari oldugunuzu iddia ediyorsaniz, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalim)! 

7. Ama onlar, önceden yaptiklarindan dolayi ölümü asla temenni etmezler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 

8. De ki: Sizin kendisinden kaçtiginiz ölüm, muhakkak sizi bulacaktir. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptiklarinizi haber verecektir. 

9. Ey iman edenler! Cuma günü namaza çagirildigi (ezan okundugu) zaman, hemen Allah'i anmaya kosun ve alis verisi birakin. Eger bilmis olsaniz, elbette bu, sizin için daha hayirlidir. 

10. Namaz kilininca artik yeryüzüne dagilin ve Allah'in lütfundan isteyin. Allah'i çok zikredin; umulur ki kurtulusa erersiniz. 

11. Onlar bir ticaret ve eglence gördükleri zaman hemen dagilip ona giderler ve seni ayakta birakirlar. De ki: Allah'in yaninda bulunan, eglenceden ve ticaretten daha yararlidir. Allah, rizik verenlerin en hayirlisidir.

63-el-MÜNÂFIKÛN


Medine'de inmistir; 11 (onbir) âyettir. Münafiklarin davranislarindan söz ettigi için bu adi almistir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



l. Münafiklar sana geldiklerinde: Sahitlik ederiz ki sen Allah'in Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafiklarin kesinlikle yalanci olduklarini bilmektedir. 

2. Yeminlerini kalkan yapip Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten onlarin yaptiklari ne kötüdür! 

3. Bunun sebebi, onlarin önce iman edip sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmistir. Artik onlar hiç anlamazlar. 

4. Onlari gördügün zaman kaliplari hosuna gider, konusurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmis kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanirlar. Düsman onlardir. Onlardan sakin. Allah onlarin canlarini alsin. Nasil bu hale geliyorlar? 

5. Onlara: Gelin, Allah'in Peygamberi sizin için magfiret dilesin, denildigi zaman baslarini çevirirler ve sen onlarin, büyüklük taslayarak uzaklastiklarini görürsün. 

6. Onlara magfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onlari kesinlikle bagislamayacaktir. Çünkü Allah, yoldan çikmis toplulugu dogru yola iletmez. 

7. Onlar: Allah'in elçisinin yaninda bulunanlar için hiçbir sey harcamayin ki dagilip gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'indir. Fakat münafiklar bunu anlamazlar. 

8. Onlar: Andolsun, eger Medine'ye dönersek, üstün olan, zayif olani oradan mutlaka çikaracaktir, diyorlardi. Halbuki asil üstünlük, ancak Allah'in, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafiklar bunu bilmezler. 

9. Ey iman edenler! Mallariniz ve çocuklariniz sizi Allah'i anmaktan alikoymasin. Kim bunu yaparsa iste onlar ziyana ugrayanlardir. 

10. Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakin bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdigimiz riziktan harcayin. 

11. Allah, eceli geldiginde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptiklarinizdan haberdardir.

64-et-TEGÂBÜN


Medine'de inmistir; 18 (onsekiz) âyettir. Adini, dokuzuncu âyette geçen ve aldanma, kâr-zarar manasina gelen "tegâbün" kelimesinden alir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'i tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadir. O her seye kadirdir. 

2. Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mümindir. Allah yaptiklarinizi görendir. 

3. Gökleri ve yeri yerli yerince yaratti. Sizi sekillendirdi ve sekillerinizi de güzel yapti. Dönüs ancak O'nadir. 

4. Göklerde ve yerde olanlari bilir. Gizlediklerinizi ve açiga vurduklarinizi da bilir. Allah kalplerde olani bilendir. 

5. Daha önce inkâr edenlerin haberi size ulasmadi mi? Iste onlar (dünyada) yaptiklarinin cezasini tattilar. Onlar için aci bir azap da vardir. 

6. (O azabin sebebi) su ki, onlara peygamberleri apaçik deliller getirmislerdi, fakat onlar: Bir beser mi bizi dogru yola götürecekmis? dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir seye muhtaç olmadigini gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyiktir. 

7. Inkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayir! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptiklariniz size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydir. 

8. Onun için Allah'a, Peygamberine ve indirdigimiz o nûra (Kur'an'a) inanin. Allah yaptiklarinizdan haberdardir. 

9. Mahser vaktinde sizi toplayacagi gün, iste o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanir ve yararli is yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacaklari, altlarindan irmaklar akan cennetlere sokar. Iste büyük kurtulus budur. 

10. Inkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, iste onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardir. Ne kötü gidilecek yerdir orasi! 

11. Allah'in izni olmaksizin hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanirsa, Allah onun kalbini dogruya götürür. Allah her seyi bilendir. 

12. Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düsen apaçik bir duyurmadir. 

13. Allah; O'ndan baska hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalniz Allah'a dayanip güvensinler. 

14. Ey iman edenler! Eslerinizden ve çocuklarinizdan size düsman olanlar da vardir. Onlardan sakinin. Ama affeder, kusurlarini baslarina kakmaz, kusurlarini örterseniz, bilin ki, Allah çok bagislayan, çok esirgeyendir. 

15. Dogrusu mallariniz ve çocuklariniz sizin için bir imtihandir: Büyük mükâfat ise Allah'in yanindadir. 

16. O halde gücünüz yettigince Allah'a isyandan kaçinin. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliginize olarak harcayin. Kim nefsinin cimriliginden korunursa iste onlar kurtulusa erenlerdir. 

17. Eger Allah'a (rizasi ugruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttirir ve sizi bagislar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir. 

18. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.

65-et-TALÂK

"Talâk", bosama anlamina gelir. Sûre bosama konusunu ihtiva ettigi için bu ismi almistir; Medine'de inmistir. 12 (oniki) âyettir. Adini Hz. Peygamber'in bazi yiyecekleri kendisine yasakladigini anlatan birinci âyetten alir. Medine'de nâzil olmustur, 12 (oniki) âyettir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


1. Ey Peygamber! Kadinlari bosayacaginizda, onlari iddetlerini gözeterek bosayin ve iddeti de sayin. Rabbiniz Allah'tan korkun. Apaçik bir hayasizlik yapmalari hali bir yana, onlari evlerinden çikarmayin, kendileri de çikmasinlar. Bunlar Allah'in sinirlaridir. Kim Allah'in sinirlarini asarsa, süphesiz kendine zulmetmis olur. Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çikariverir. 

2. Iddet müddetlerini doldurduklarinda onlari ya mesru ölçüler içerisinde (nikâhiniz altinda) tutun veya onlardan mesru ölçülere göre ayrilin. Içinizden adalet sahibi iki kisiyi de sahit tutun. Sahitligi Allah için yapin. Iste bu, Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen ögüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çikis yolu ihsan eder. 

3.Ve ona beklemedigi yerden rizik verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Süphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her sey için bir ölçü koymustur. 

4. Kadinlariniz içinden âdetten kesilmis olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onlarin bekleme süresi üç aydir. Gebe olanlarin bekleme süresi ise, yüklerini birakmalari (dogum yapmalari)dir. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona isinde bir kolaylik verir. 

5. Iste bu, Allah'in size indirdigi buyrugudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatini arttirir. 

6. Onlari gücünüz ölçüsünde oturdugunuz yerin bir bölümünde oturtun, onlari sikistirip (gitmelerini saglamak için) kendilerine zarar vermeye kalkismayin. Eger hâmile iseler, dogum yapincaya kadar nafakalarini verin. Sizin için çocugu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranizda uygun bir sekilde anlasin. Eger anlasamazsaniz çocugu, baska bir kadin emzirecektir. 

7. Imkâni genis olan, nafakayi imkânlarina göre versin; rizki daralmis bulunan da Allah'in kendisine verdigi kadarindan nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdigi imkândan fazlasiyla yükümlü kilmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylik yaratacaktir. 

8. Rabbinin ve O'nun elçilerinin emrinden uzaklasip azmis nice memleketler vardir ki, biz onlari (ahalisini) çetin bir hesaba çekmis ve onlari görülmemis azaba çarptirmisizdir. 

9. Böylece onlar da yaptiklarinin karsiligini tatmislar ve islerinin sonu tam bir hüsran olmustur. 

10. Allah onlara siddetli bir azap hazirlamistir. Ey inanan akil sahipleri! Allah'tan korkun. Allah size gerçekten bir uyarici (kitap) indirmistir. 

11. Iman edip sâlih amel isleyenleri, karanliklardan aydinliga çikarmak için size Allah'in apaçik âyetlerini okuyan bir Peygamber göndermistir. Kim Allah'a inanir ve faydali is yaparsa Allah onu, altlarindan irmaklar akan, içinde ebedî kalacaklari cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten güzel bir rizik vermistir. 

12. Allah, yedi kat gögü ve yerden bir o kadarini yaratandir. Ferman bunlar arasindan inip durmaktadir ki, böylece Allah'in her seye kadir oldugunu ve her seyi ilmiyle kusattigini bilesiniz.

66-et-TAHRÎM



Hicretten sonra nazil olmustur.12 ayettir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



1. Ey Peygamber! Eslerinin rizasini gözeterek Allah'in sana helâl kildigi seyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bagislayan, çok esirgeyendir. 

2. Allah, (gerektiginde) yeminlerinizi bozmanizi size mesru kilmistir. Sizin yardimciniz Allah'tir. O, bilendir, hikmet sahibidir. 

3. Peygamber, eslerinden birine gizlice bir söz söylemisti. Fakat esi, o sözü baskalarina haber verip Allah da bunu Peygamber'e açiklayinca, Peygamber bir kismini bildirmis, bir kismindan da vazgeçmisti. Peygamber bunu ona haber verince esi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Peygamber: Bilen, her seyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi. 

4. Eger ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmisti. Ve eger Peygamber'e karsi birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardimcisi Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunlarin ardindan melekler de (ona) yardimcidir. 

5. Eger o sizi bosarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allah a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadef eden, oruç tutan, dul ve bâkire esler verebilir. 

6. Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakiti insanlar ve taslar olan atesten koruyun. Onun basinda, acimasiz, güçlü, Allah'in kendilerine buyurduguna karsi gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardir. 

7. Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin! Siz ancak islediklerinizin cezasini çekeceksiniz, (denilir). 

8. Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandirmayacagi günde Allah sizi, içlerinden irmaklar akan cennetlere sokar. Onlarin önlerinden ve saglarindan (amellerinin) nûrlari aydinlatip gider de, "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bagisla; çünkü sen her seye kadirsin" derler. 

9. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafiklara karsi cihad et, onlara karsi sert davran. Onlarin varacagi yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür! 

10. Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karisi ile Lût'un karisini misal verdi. Bu ikisi, kullarimizdan iki sâlih kisinin nikâhlari altinda iken onlara hainlik ettiler. Kocalari Allah'tan gelen hiçbir seyi onlardan savamadi. Onlara: Haydi, atese girenlerle beraber siz de girin! denildi. 

11. Allah, inananlara da Firavun'un karisini misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katinda, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun (kötü) isinden koru ve beni zalimler toplulugundan kurtar! demisti. 

12. Iffetini korumus olan, Imran kizi Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarini tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.

67-el-MÜLK

Mekke'de nâzil olmustur; 30 (otuz) âyettir. Adini, birinci âyetinde geçen "el-mülk" kelimesinden almistir. Ayrica Tebâreke, Münciye, Mücâdele, Mâni'a, Vâkiye adlari ile de anilir. Bu sûreyi her gece okuyanin, pek büyük sevaba nâil olacagina ve sûrenin faziletlerine dair hadisler vardir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Mutlak hükümranlik elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her seye gücü yeter. 

2. O ki, hanginizin daha güzel davranacagini sinamak için ölümü ve hayati yaratmistir. O, mutlak galiptir, çok bagislayicidir. 

3. O ki, birbiri ile âhenktar yedi gögü yaratmistir. Rahmân olan Allah'in yaratisinda hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? 

4. Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradigi bozuklugu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. 

5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakin olan gögü kandillerle donattik. Bunlari seytanlara atis taneleri yaptik ve onlara alevli ates azabini hazirladik. 

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabi vardir. O, ne kötü dönüstür! 

7. Oraya atildiklarinda, onun kaynarken çikardigi ugultuyu isitirler. 

8. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atilsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemis miydi? diye sorarlar. 

9. Onlar söyle cevap verirler: Evet, dogrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmisti; fakat biz (onu) yalan saymis ve: Allah'in bir sey gönderdigi yok; siz olsa olsa büyük bir sapiklik içindesiniz! demistik. 

10. Ve: Sayet kulak vermis veya aklimizi kullanmis olsaydik, (simdi) su alevli cehennemin mahkûmlari arasinda olmazdik! diye ilâve ederler. 

11. Böylece günahlarini itiraf ederler. Artik (Allah'in rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmlari! 

12. Fakat daha görmeden Rablerinden (azabindan) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bagislanma hem de büyük mükâfat vardir. 

13. Sözünüzü ister gizleyin, ister açiga vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. 

14. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince isleri görüp bilmektedir ve her seyden haberdardir. 

15. Yeryüzünü size boyun egdiren O'dur. Su halde yerin omuzlarinda (üzerinde) dolasin ve Allah'in rizkindan yeyin. Dönüs ancak O'nadir. 

16. Gökte olanin, sizi yere batirivermeyeceginden emin misiniz? O zaman yer sarsildikça sarsilir. 

17. Yahut gökte olanin üzerinize tas yagdiran (bir firtina) göndermeyeceginden emin misiniz? Iste (bu) tehdidimin ne demek oldugunu yakinda bileceksiniz! 

18. Andolsun ki, onlardan öncekiler de (bunu) yalan saymislardi; ama benim karsilik olarak verdigim azap nasil olmustu! 

19. Üstlerinde kanatlarini aça-kapata uçan kuslari (hiç) görmediler mi? Onlari (havada) rahmân olan Allah'tan baskasi tutmuyor. Süphesiz O her seyi görmektedir. 

20. Rahmân olan Allah'a karsi su size yardim edecek askerleriniz hani kimlerdir? Inkârcilar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadirlar. 

21. Allah size verdigi rizki kesiverse, size rizik verebilecek olan kimdir? Hayir, onlar azginlik ve nefrette direnip durmaktadirlar. 

22. Simdi (düsünün bakalim), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varilacak) yere daha iyi erisir, yoksa dogru yolda düzgün yürüyen mi? 

23. (Resûlüm!) De ki: Sizi yaratan, size isitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az sükrediyorsunuz! 

24. De ki: Sizi yeryüzünde çogaltip yayan O'dur; ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksiniz. 

25. "Dogru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit hani ne zaman (gerçeklesecek)?" derler. 

26. De ki: O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçik bir uyariciyim. 

27. Ama onu (azabi) yakindan gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): Iste sizin isteyip durdugunuz budur! denecektir. 

28. De ki: Allah beni ve beraberimdekileri (sizin istediginiz üzere) yok etse veya (öyle olmayip da) bizi esirgese, (söyleyin bakalim) inkârcilari yakici azaptan kurtaracak kimdir? 

29. De ki: (Sizi imana davet ettigimiz) O (Allah) çok esirgeyicidir; biz O'na iman etmis ve sirf O'na güvenip dayanmisizdir. Siz kimin apaçik bir sapiklik içinde oldugunu yakinda ögreneceksiniz! 

30. De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalim, size kim bir akar su getirebilir?

68-el-KALEM


Mekke'de nâzil olmustur, 52 (elliiki) âyettir. "Nûn" sûresi diye de anilir. Adini ilk âyetindeki "kalem" kelimesinden alir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.



1. Nûn. Kaleme ve (kalem tutanlarin) yazdiklarina andolsun ki, 

2.Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun degilsin. 

3. Hiç süphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardir. 

4. Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. 

5. (Sen de) göreceksin, onlar da görecekler, 

6. Hanginizde delilik oldugunu yakinda . 

7. Dogrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kisiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur. 

8. O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun egme! 

9. Onlar isterler ki, sen yumusak davranasin da onlar da sana yumusak davransinlar. 

10.Sunlarin hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,asagilik, 

11.(Herkesi) kötülegen,söz götürüp getiren, 

12. Hayra engel olan, mütecâviz ve saldirgan günahkar, 

13.Kaba ve kötülükle damgali, 

14.Mal ve ogullar sahibi olmus diye (böyle yolunu sasirmis) 

15. Ona âyetlerimiz okundugu zaman o, "Öncekilerin masallari!" der. 

16. Biz yakinda onun burnuna damga vuracagiz (kibirini kirip rezil edecegiz). 

17. Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdigimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devsireceklerine yemin etmislerdi. 

18 Onlar istisna da etmiyorlardi. 

19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katindan (gönderilen) kusatici bir âfet (ates) bahçeyi sariverdi de, 

20.Bahçe kapkara kesildi. 

21.Sabah olurken birbirlerine seslendiler. 

22. "Madem devsireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün basina gidin!" diye. 

23. Derken yürüyorlardi; fisildasiyorlardi. 

24. "Sakin bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yaniniza sokulmasin"diye. 

25.(Evet yoksullara yardima) güçleri yettigi halde, onlari yardimdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düstüler. 

26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu sasirmis olmaliyiz! dediler. 

27. Yok yok, dogrusu biz mahrum birakilmisiz! 

28. Içlerinden en makul olani söyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememis miydim? 

29. Rabbimizi tesbih ederiz; dogrusu biz (kendi kendimize) yazik etmisiz, dediler. 

30. Ardindan, kabahati birbirlerine yüklemeye basladilar. 

31. (Nihayet) söyle dediler: Yaziklar olsun bize! Gerçekten biz azgin kisilermisiz. 

32. Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artik) Rabbimizi(O'nun hosnutlugunu) arzuluyoruz. 

33. Iste azap böyledir. Ahiret azabi ise elbette daha büyüktür. Keske bilselerdi! 

34. Su da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katinda nimetleri bol cennetler vardir. 

35. Öyle ya, (Allah'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar miyiz hiç? 

36. Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? 

37. Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtil inanislari) onda mi okuyorsunuz? 

38. Onda, begendiginiz her sey sizin için mutlaka vardir (diye mi yazili)? 

39. Yoksa, "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafimizdan verilmis, kiyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? 

40. Sor onlara: Bu iddiayi onlarin hangisi savunacak? 

41. Yoksa ortaklari mi var onlarin? Sözlerinde dogru iseler, hadi getirsinler ortaklarini! 

42. O gün incikten açilir ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler. 

43. Gözleri horluktan asagi düsmüs bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi (fakat yine secde etmiyorlardi). 

44. (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'i) yalan sayani bana birak (kendini üzme). Biz onlari, bilmedikleri bir yönden yavas yavas azaba yaklastiriyoruz. 

45. Onlara mühlet veriyorum. Dogrusu benim fendim çok saglamdir! 

46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar agir bir borç altinda mi kaliyorlar? 

47. Yahut gaybin bilgisi onlarin nezdinde de, onlar mi (istedikleri gibi) yaziyorlar? 

48. Sen Rabbinin hükmünü sabirla bekle. Balik sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmisti. 

49. Sayet Rabbinden ona bir nimet yetismemis olsaydi o, mutlaka, kinanacak bir halde issiz bir diyara atilacakti. 

50. Fakat ardindan, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kildi. 

51. O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'i) isittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) "Hiç süphe yok o bir delidir" derler. 

52. Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir ögüttür.

69-el-HÂKKA

Mekke'de nâzil olan bu sûre, 52 (elliiki) âyettir. Adini, ilk âyetindeki "el-hâkka" kelimesinden almistir. "Hâkka"ya degisik manalar verilmistir. "Hak" kökünden geldigi için, hepsinde hak ve hakikat manasi vardir. Daha çok "kiyamet" manasi verilmektedir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


1. Gerçeklesecek olan; 

2. (Evet) nedir o gerçeklesecek olan? 

3. Gerçeklesecek olanin (kiyametin) ne oldugunu sen nereden bileceksin? 

4. Semûd ve Ad kavimleri, kapilarini çalacak felâketi (kiyameti) yalan saymislardi. 

5. Semûd'a gelince: Onlar pek zorlu (bir sarsinti) ile helâk edildiler. 

6. Ad kavmi ise, ugultulu, kasip kavuran bir firtina ile mahvedildiler. 

7. Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onlarin üzerine musallat etti. Öyle ki (eger orada olsaydin), o kavmi, içi bos hurma kütükleri gibi oracikta yere serilmis halde görürdün. 

8. Simdi onlardan arda kalan bir sey görüyor musun? 

9. Firavun, ondan öncekiler ve alti üstüne getirilen beldeler halki (Lût kavmi) hep o günahi (sirki) islediler. 

10. Böylece Rablerinin peygamberlerine karsi geldiler, O da onlari pek siddetli bir sekilde yakalayiverdi. 

11. Süphesiz, su bastigi vakit sizi gemide biz tasidik; 

12. Onu sizin için bir ibret ve ögüt yapalim ve belleyici kulaklar onu bellesin diye. 

13. Artik Sûr'a bir tek defa üflendigi, 

14. Yeryüzü ve daglar kaldirilip birbirine tek çarpisla çarpilip darmadagin edildigi zaman, 

15. iste o gün olacak olur (kiyamet kopar). 

16. Gök de yarilir ve artik o gün o, çökmeye yüz tutar. 

17. Melekler onun (gögün) etrafindadir. O gün Rabbinin arsini, bunlarin da üstünde sekiz (melek) yüklenir. 

18. (Ey insanlar! ) O gün (hesap için) huzura alinirsiniz; size ait hiçbir sir gizli kalmaz. 

19. Kitabi sag tarafindan verilen:" Alin, kitabimi okuyun" der. 

20." Dogrusu ben, hesabimla karsilasacagimi zaten biliyordum." 

21. Artik o, hosnut kalacagi bir hayat içindedir, 

22. Yüce bir cennette, 

23. Meyveleri sarkmis halde. 

24. (Onlara denir ki:) Geçmis günlerde islediklerinize (iyi amellerinize) karsilik, âfiyetle yeyin, için. 

25. Kitabi sol tarafindan verilene gelince,der ki:" Keske, bana kitabim verilmeseydi!" 

26."Su hesabimin ne oldugunu bilmeseydim!" 

27. Keske onunla (ölümümle) her is olup bitseydi! 

28. Malim bana hiç fayda saglamadi; 

29. Saltanatim da benden (koptu), yok olup gitti. 

30. Onu yakalayin da, (ellerini boynuna) baglayin; 

31. Sonra alevli atese atin onu! 

32. Sonra da onu yetmis arsin uzunlugunda bir zincir içinde oraya sokun! 

33. Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi, 

34. Yoksulu doyurmaya tesvik etmezdi. 

35. Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur. 

36. Irinden baska yiyecek de yoktur. 

37. Onu (bile bile )hata isleyenlerden baskasi yemez. 

38. Görebildikleriniz üzerine yemin ederim, 

39. Ve göremediklerinize ki, 

40. Hiç süphesiz o (Kur'an), çok serefli bir elçinin sözüdür. 

41. Ve o, bir sair sözü degildir. Ne de az iman ediyorsunuz! 

42. Bir kâhin sözü de degildir (o). Ne de az düsünüyorsunuz! 

43. (O), âlemlerin Rabbi tarafindan indirilmistir. 

44. Eger (Peygamber) bize atfen bazi sözler uydurmus olsaydi, 

45. Elbette onu kiskivrak yakalardik. 

46. Sonra onun can damarini koparirdik (onu yasatmazdik). 

47. Hiçbiriniz buna mâni de olamazdiniz. 

48. Dogrusu o (Kur'an), takvâ sahipleri için bir ögüttür. 

49. Içinizde (onu) yalan sayanlar bulundugunu süphesiz bilmekteyiz. 

50. Muhakkak o, kâfirler için bir iç yarasidir. 

51. Ve o, gerçekten kat'î bilginin ta kendisidir. 

52. O halde, ulu Rabbinin adini yüceltip noksanliklardan tenzih et.

70-el-MEÂRIC

Mekke'de nâzil olan bu sûre, 44 (kirkdört) âyettir. Adini, üçüncü âyetindeki "el-meâric" kelimesinden almistir. Meâric, "ma'rec"in çogulu olup "yükselme dereceleri" demektir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


l. Bir soran inecek azabi sordu: 

2.Inkârcilar için;ki onu savacak yoktur, 

3. Yükselme derecelerinin sahibi olan Allah katindan. 

4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktari (dünya senesi ile) ellibin yil olan bir günde yükselip çikar. 

5. (Resûlüm!) Simdi sen güzelce sabret. 

6. Dogrusu onlar, o azabi (ihtimalden) uzak görüyorlar. 

7. Biz ise onu yakin görmekteyiz. 

8. O gün gökyüzü, erimis maden gibi olur. 

9. Daglar da atilmis yüne döner. 

10. Dost, dostu sormaz. 

11. Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabindan (kurtulus için), ogullarini, 

12. Karisini ve kardesini, 

13. Kendisini koruyup barindiran tüm ailesini 

14. Ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsin. 

15. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem) alevlenen bir atestir. 

16. Derileri kavurup soyar. 

17. Yüz çevirip geri döneni, (kendine) çagirir! 

18. (Servet) toplayip yigan kimseyi!. 

19. Gerçekten insan, pek hirsli (ve sabirsiz) yaratilmistir. 

20. Kendisine fenalik dokundugunda sizlanir, feryat eder. 

21. Ona imkân verildiginde ise pinti kesilir. 

22. Ancak sunlar öyle degildir: Namaz kilanlar, 

23.Ki, onlar namazlarinda devamlidirlar (ihmal göstermezler;). 

24. Mallarinda, belli bir hak vardir, 

25. Sâile ve mahrûma(vermek için). 

26. Ceza (ve hesap) gününün dogruluguna inananlar; 

27. Rab'lerinin azabindan korkanlar, 

28. Ki Rab'lerinin azabi(na karsi) emin olunamaz; 

29. Irzlarini koruyanlar 

30. Ancak eslerine ve cariyelerine karsi müstesna; çünkü onlar kinanmaz; 

31.Bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taskinlarin ta kendileridir, 

32. Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler; 

33. Sahitliklerini (dosdogru) yapanlar; 

34. Namazlarini koruyanlar; 

35. Iste bunlar, cennetlerde agirlanirlar. 

36. (Resûlüm!) O kâfirlere ne oluyor ki, sana dogru kosuyorlar? 

37. Bölük bölük sagindan ve solundan(gelip etrafini sariyorlar) 

38. Onlardan her biri nimet cennetine sokulacagini mi umuyor? 

39. Hayir (hiç ummasinlar!) Süphesiz biz onlari, kendilerinin de bildikleri seyden yarattik (fakat ibret almadilar, imana gelmediler). 

40. Dogularin ve batilarin Rabbine yemin ederim ki, bizim gücümüz yeter: 

41. Süphesiz onlarin yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez. 

42. Ama sen onlari (simdilik) birak da, tehdit edildikleri günlerine kavusuncaya dek dalsinlar, oynayadursunlar. 

43. O gün onlar, sanki dikili bir seye kosuyorlar gibi, kabirlerinden firlaya firlaya çikarlar. 

44.Gözleri horluktan asagi düsmüs ve kendileri zillete bürünmüs bir halde.Iste bu, onlarin tehdit edilegeldikleri gündür!

71-NÛH


Mekke'de nâzil olmustur; 28 (yirmisekiz) âyettir. Hz. Nuh'un ilâhî elçi olarak gönderilisi ve mücadeleleri anlatildigindan sûre bu ismi almistir.


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.


1. Kendilerine yakici bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik. 

2."Ey kavmim dedi,ben sizin için açik bir uyariciyim" 

3. "Allah'a kulluk edin; O'na karsi gelmekten sakinin ve bana itaat edin." 

4. "Ki Allah bir kisim günahlarinizi bagislasin ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yasatsin)" Bilinmeli ki Allah'in tayin ettigi vâde gelince, artik o ertelenmez. Keske bilseydiniz!" 

5. (Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, dogrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim; 

6. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarini arttirdi. 

7. Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarini bagislaman için onlari ne zaman davet ettiysem, parmaklarini kulaklarina tikadilar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler. 

8. Sonra, ben kendilerine haykirarak davette bulundum. 

9. Sonra, onlarla hem açiktan açiga hem de gizli gizli konustum. 

10. Dedim ki : Rabbinizden magfiret dileyin; çünkü O çok bagislayicidir. 

11. (Magfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yagmur indirsin, 

12. Mallarinizi ve ogullarinizi çogaltsin, size bahçeler ihsan etsin, sizin için irmaklar akitsin. 

13. Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklügü yakistiramiyorsunuz? 

14. Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmistir. 

15. Görmediniz mi, Allah yedi gögü birbiriyle ahenktar olarak nasil yaratmis! 

16. Onlarin içinde ayi bir nûr kilmis, günesi de bir çerag yapmistir. 

17. Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmistir. 

18. Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çikaracaktir. 

19. "Allah,yeryüzünü sizin için bir sergi yapmistir." 

20. "Ki, onda genis yollar edinip dolasabilesiniz.(diye). 

21. (Ögütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! dedi, dogrusu bunlar bana karsi geldiler de, mali ve çocugu kendi ziyanini arttirmaktan baska ise yaramayan kimseye uydular. 

22. Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular! 

23. Ve dediler ki: Sakin ilâhlarinizi birakmayin; hele Ved'den, Suvâ'dan, Yegûs'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin! 

24. (Böylece) onlar gerçekten birçoklarini saptirdilar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak saskinliklarini arttir! 

25. Bunlar, günahlari yüzünden suda boguldular, ardindan da atese sokuldular ve o zaman Allah'a karsi yardimcilar da bulamadilar. 

26. Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi birakma!" 

27. "Çünkü sen onlari birakirsan kullarini saptirirlar; yalniz ahlâksiz, nankör (insanlar) dogururlar (yetistirirler)." 

28. "Rabbim! Beni, ana-babami, iman etmis olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadinlari bagisla, zalimlerin de ancak helâkini arttir."