32-es-SECDE


32-es-SECDE

Adini 15. âyette geçen kelimeden alan bu sûre Mekke'de nâzil olmustur. 18, 19 ve 20. âyetlerinin Medine'de nâzil oldugu da rivayet edilmistir. 30 (otuz) âyettir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 

1. Elif. Lâm. Mîm. 

2. Bu Kitab'in, âlemlerin Rabbi tarafindan indirilmis oldugunda asla süphe yoktur. 

3. "Onu Peygamber kendisi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayir! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarici (peygamber) gelmemis bir kavmi uyarman için -dogru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen hak (Kitap) tir. 

4. Gökleri, yeri ve bunlarin arasindakileri alti günde (devirde) yaratan, sonra arsa istivâ eden Allah'tir. O'ndan baska ne bir dost ne de bir sefaatçiniz vardir. Artik düsünüp ögüt almaz misiniz? 

5. Allah, gökten yere kadar her isi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu isler) sizin sayageldiklerinize göre bin yil tutan bir günde O'nun nezdine çikar. 

6. Iste, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur. 

7. O (Allah) ki, yarattigi her seyi güzel yapmis ve ilk basta insani çamurdan yaratmistir. 

8. Sonra onun zürryetini, dayaniksiz bir suyun özünden üretmistir. 

9. Sonra onu tamamlayip sekillendirmis, ona kendi ruhundan üflemistir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmistir. Ne kadar az sükrediyorsunuz! 

10. "Topragin içinde kayboldugumuz zaman, gerçekten (o vakit) biz mi yeniden yaratilacagiz?" derler. Dogrusu onlar Rablerine kavusmayi inkâr etmektedirler. 

11. De ki: Size vekil kilinan (bu konuda görevlendirilen) ölüm melegi caninizi alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. 

12. O günahkârlarin, Rableri huzurunda baslarini öne egecekleri, "Rabbimiz! Gördük duyduk, simdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi isler yapalim, artik kesin olarak inandik" diyecekleri zamani bir görsen! 

13. Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik. Fakat, "Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kismiyla dolduracagim" diye benden kesin söz çikmistir. 

14. (O gün onlara söyle diyecegiz:) Bu güne kavusmayi unutmanizin cezasini simdi tadin bakalim! Dogrusu biz de sizi unuttuk; yaptiklarinizdan ötürü ebedî azabi tadin! 

l5. Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanirlar ki, bunlarla kendilerine ögüt verildiginde, büyüklük taslamadan secdeye kapanirlar ve Rablerini hamd ile tesbih ederler. 

l6. Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutlari yataklardan uzak kalir ve kendilerine verdigimiz riziktan Allah yolunda harcarlar. 

17. Yaptiklarina karsilik olarak, onlar için ne mutluluklar saklandigini hiç kimse bilemez. 

18. Öyle ya, mümin olan, yoldan çikmis kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar. 

19. Iman edip de, iyi isler yapanlara gelince, onlar için yaptiklarina karsilik olarak varip kalacaklari cennet konaklari vardir. 

20. Yoldan çikanlar ise, onlarin varacaklari yer atestir. Oradan her çikmak istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: Yalandir deyip durdugunuz cehennem azabini tadin! denir. 

21. En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakin azaptan tattiracagiz; olur ki (imana) dönerler. 

22. Kendisine Rabbinin âyetleri hatirlatildiktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyik olduklari cezayi veririz. 

23. Andolsun biz Musa'ya Kitap verdik, -(Resûlüm!) sen ona kavusacagindan süphe etme- ve onu Israilogullarina hidayet rehberi kildik. 

24. Sabrettikleri ve âyetlerimize kesinlikle inandiklari zaman, onlarin içinden, buyrugumuzla dogru yola ileten rehberler tayin etmistik. 

25. Muhakkak ki Rabbin, ihtilâf etmekte olduklari seyler hakkinda kiyamet günü onlarin aralarinda hükmedecektir. 

26. Halen yurtlarinda gezip dolastiklari kendilerinden önceki nice nesilleri helâk edisimiz onlari dogru yola sevketmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardir. Hâla kulak vermezler mi? 

27. Kupkuru yerlere suyu ulastirdigimizi, onunla gerek hayvanlarinin gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini çikarmakta oldugumuzu da görmediler mi? Hâla da göremeyecekler mi? 

28. Eger dogru söylüyorsaniz, bu fetih (ve hüküm) günü hani ne zaman? derler. 

29. De ki: Fetih (ve hüküm) gününde inkârcilara (o gün ettikleri) imanlari fayda vermeyecek ve kendilerine mühlet de taninmayacaktir! 

30. Artik sen onlari birak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler. 

33-el-AHZÂB


33-el-AHZÂB

Medine'de nâzil olmustur. 73 (yetmisüç) âyettir. "Ahzâb", "hizb"in çoguludur. Topluluk, gurup, bölük, parti gibi manalara gelir. Her gün mutad olarak devam edilen dua demetine, Kur'an cüzünün dörtte birine de hizip denir. Bu sûrede, müslümanlara karsi savasmak üzere birlesen Arap kabilelerinden bahsedildigi için, bu isim verilmistir. (Rivayete göre, bir takim ileri gelen müsrikler "Uhud" savasindan sonra Medine'ye gelmisler, münafiklarin lideri Abdullah b. Übeyy'in evine misafir olmuslardi. Hz. Peygamber bunlara, kendisiyle görüsmek üzere emân vermisti. Bu görüsme esnasinda Resûlullah'a: Sen bizim taptiklarimizi diline dolamaktan vazgeç, "onlar menfaat saglayabilir, sefâat edebilir" de, biz de seni Rabbinle basbasa birakalim, dediler. Orada bulunan müslümanlarin canlari sikildi, onlari öldürmek istediler. Bunun üzerine, verilmis olan emânin bozulmasi konusunda Allah'tan korkmalarini ve kâfirler ile münafiklarin sözlerine boyun egmemelerini, Resûlullah'in sahsinda müminlerden isteyen 1. âyet nâzil oldu.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 

1. Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafiklara boyun egme. Elbette Allah her seyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadir. 

2. Rabbinden sana vahyedilene uy. Süphesiz Allah, bütün yaptiklarinizdan haberdardir. 

3. Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter. 

4. Allah, bir adamin içinde iki kalp yaratmadigi gibi, "zihâr" yaptiginiz eslerinizi de analariniz yerinde tutmadi ve evlâtliklarinizi da öz ogullariniz olarak tanimadi. Bunlar sizin agizlariniza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçegi söyler ve dogru yola O eristirir. 

5. Onlari (evlât edindiklerinizi) babalarina nisbet ederek çagirin. Allah yaninda en dogrusu budur. Eger babalarinin kim oldugunu bilmiyorsaniz, bu takdirde onlari din kardesleriniz ve görüp gözettiginiz kimseler olarak kabul edin. Yanilarak yaptiklarinizda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiginde günah vardir. Allah bagislayandir, esirgeyendir. 

6. Peygamber, müminlere kendi canlarindan daha yakindir. Esleri, onlarin analaridir. Akraba olanlar, Allah'in Kitabina göre, (mirasçilik bakimindan) birbirlerine diger müminlerden ve muhacirlerden daha yakindirlar; ancak, dostlariniza uygun bir vasiyet yapmaniz müstesnadir. Bunlar Kitap'ta yazili bulunmaktadir. 

7. Hani biz peygamberlerden söz almistik; senden, Nuh'tan, Ibrahim'den, Musa'dan ve Meryem oglu Isa'dan da. (Evet) biz onlardan pek saglam bir söz aldik. 

8. Allah bu sözü dogrulari dogruluklariyla sorumlu kilmak için aldi. Kâfirler için de çok acikli bir azap hazirladi. 

9. Ey iman edenler! Allah'in size olan nimetini hatirlayin; hani size ordular saldirmisti da, biz onlara karsi bir rüzgâr ve sizin görmediginiz ordular göndermistik. Allah ne yaptiginizi çok iyi görmekteydi. 

10. Onlar hem yukarinizdan hem asagi tarafinizdan (vâdinin üstünden ve alt yanindan) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yildigi, yürekler girtlaga geldigi ve siz Allah hakkinda türlü türlü seyler düsündügünüz zaman; 

11. Iste orada iman sahipleri imtihandan geçirilmis ve siddetli bir sarsintiya ugratilmislardi. 

12. Ve o zaman, münafiklar ile kalplerinde hastalik (iman zayifligi) bulunanlar: Meger Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuslar! diyorlardi. 

13. Onlardan bir gurup da demisti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artik sizin için durmanin sirasi degil, haydi dönün! Içlerinden bir kismi ise: Gerçekten evlerimiz emniyette degil, diyerek Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede degildi, sadece kaçmayi arzuluyorlardi. 

14. Medine'nin her yanindan üzerlerine saldirilsaydi da, o zaman savasmalari istenseydi, süphesiz hemen savasa katilirlar ve evlerinde pek eglenmezlerdi. 

15. Andolsun ki daha önce onlar, sirt çevirip kaçmayacaklarina dair Allah'a söz vermislerdi. Allah'a verilen söz mesuliyeti gerektirir! 

16. (Resûlüm!) De ki: Eger ölümden veya öldürülmekten kaçiyorsaniz, kaçmanin size asla faydasi olmaz! (Eceliniz gelmemis ise) o takdirde de, yasatilacaginiz süre çok degildir. 

17. De ki: Allah size bir kötülük dilerse, O'na karsi sizi kim korur; ya da size rahmet dilerse (size kim zarar verebilir)? Onlar, kendilerine Allah'tan baska ne bir dost bulurlar ne de bir yardimci. 

18. Allah, içinizden (savastan) alikoyanlari ve yandaslarina: "Bize katilin" diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunlarin pek azi savasa gelir. 

19. (Gelseler de) size karsi pek hasistirler. Hele korku gelip çatti mi, üzerine ölüm bayginligi çökmüs gibi gözleri dönerek sana baktiklarini görürsün. Korku gidince ise, mala düskünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmis degillerdir; bunun için Allah onlarin yaptiklarini bosa çikarmistir. Bu, Allah'a göre kolaydir. 

20. Bunlar, düsman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhami içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardi dahi pek savasacak degillerdi. 

21. Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavusmayi umanlar ve Allah'i çok zikredenler için güzel bir örnektir. 

22. Müminler ise, düsman birliklerini gördüklerinde: Iste Allah ve Resûlü'nün bize vâdettigi! Allah ve Resûlü dogru söylemistir, dediler. Bu (ordularin gelisi), onlarin ancak imanlarini ve Allah'a bagliliklarini arttirdi. 

23. Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. Iste onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canini vermistir; kimi de (sehitligi) beklemektedir. Onlar hiçbir sekilde (sözlerini) degistirmemislerdir. 

24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatlari sebebiyle mükâfatlandiracak, münafiklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Süphesiz Allah, bagislayandir, esirgeyendir. 

25. Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah (in yardimi) savasta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir. 

26. Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müsrik ordularina) yardim edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düsürdü; bir kismini öldürüyor, bir kismini da esir aliyordunuz. 

27. Allah, onlarin yerlerine, yurtlarina, mallarina ve ayak basmadiginiz topraklara sizi mirasçi yapti. Allah'in her seye gücü yeter. 

28. Ey Peygamber! Eslerine söyle söyle: Eger dünya dirligini ve süsünü (refahini) istiyorsaniz, gelin size bosanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salivereyim. 

29. Eger Allah'i, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsaniz, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazirlamistir. 

30. Ey peygamber hanimlari! Sizden kim açik bir hayâsizlik yaparsa, onun azabi iki katina çikarilir. Bu, Allah'a göre kolaydir. 

31. Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararli is yaparsa ona mükâfatini iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rizik hazirlamisizdir. 

32. Ey Peygamber hanimlari! Siz, kadinlardan herhangi biri gibi degilsiniz. Eger (Allah'tan) korkuyorsaniz, (yabanci erkeklere karsi) çekici bir eda ile konusmayin; sonra kalbinde hastalik bulunan kimse ümide kapilir. Güzel söz söyleyin. 

33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde oldugu gibi açilip saçilmayin. Namazi kilin, zekâti verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahi gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. 

34. Evlerinizde okunan Allah'in âyetlerini ve hikmeti hatirlayin. Süphesiz Allah, her seyin iç yüzünü bilendir ve her seyden haberi olandir. 

35. Müslüman erkekler ve müslüman kadinlar, mümin erkekler ve mümin kadinlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadinlar, dogru erkekler ve dogru kadinlar, sabreden erkekler ve sabreden kadinlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadinlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadinlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadinlar, irzlarini koruyan erkekler ve (irzlarini) koruyan kadinlar, Allah'i çok zikreden erkekler ve zikreden kadinlar var ya; iste Allah, bunlar için bir magfiret ve büyük bir mükâfat hazirlamistir. 

36. Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. 

37. (Resûlüm!) Hani Allah'in nimet verdigi, senin de kendisine iyilik ettigin kimseye: Esini yaninda tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'in açiga vuracagi seyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asil korkmana lâyik olan Allah'tir. Zeyd, o kadindan ilisigini kesince biz onu sana nikâhladik ki evlâtliklari, karilariyla iliskilerini kestiklerinde (o kadinlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasin. Allah'in emri yerine getirilmistir. 

38. Allah'in, kendisine helâl kildigi seyde Peygamber'e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasinda da Allah'in âdeti böyle idi. Allah'in emri mutlaka yerine gelecek, yazilmis bir kaderdir. 

39. O peygamberler ki Allah'in gönderdigi emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan baska kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter. 

40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babasi degildir. Fakat o, Allah'in Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her seyi hakkiyla bilendir. 

41. Ey inananlar! Allah'i çokça zikredin. 

42. Ve O'nu sabah-aksam tesbih edin. 

43. Sizi karanliklardan aydinliga çikarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istigfar eder. Allah, müminlere karsi çok merhametlidir. 

44. Kendisine kavustuklari gün, Allah'in onlara iltifati, "selâm" dir. Allah onlara çok degerli mükâfat hazirlamistir. 

45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir sahit, bir müjdeleyici ve bir uyarici olarak gönderdik. 

46. Allah'in izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik). 

47. Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele. 

48. Kâfirlere ve münafiklara boyun egme. Onlarin eziyetlerine aldirma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter. 

49. Ey iman edenler! Mümin kadinlari nikâhlayip da, henüz zifafa girmeden onlari bosarsaniz, onlari sayacaginiz bir iddet süresince bekletme hakkiniz yoktur. O halde onlari (bir bagisla) memnun edin ve onlari güzel bir sekilde serbest birakin. 

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdigin hanimlarini, Allah'in sana ganimet olarak verdigi ve elinin altinda bulunan cariyeleri, amcanin, halanin, dayinin ve teyzenin seninle beraber göç eden kizlarini sana helâl kildik. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istedigi takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadini, diger müminlere degil, sirf sana mahsus olmak üzere (helâl kildik). Kuskusuz biz, hanimlari ve ellerinin altinda bulunan cariyeleri hakkinda müminlere neyi farz kildigimizi biliriz. (Bu hususta ne yapmalari lâzim geldigini onlara açikladik) ki, sana bir zorluk olmasin. Allah bagislayandir, merhamet edendir. 

51. Onlardan diledigini geriye birakir, diledigini de yanina alirsin. Bosadigin hanimlarindan arzu ettigini tekrar yanina almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onlarin mutlu olmalarina, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razi olmalarina daha uygundur. Allah, kalplerinizde olani bilir. Allah hakkiyle bilendir, halîmdir. 

52. Bundan sonra artik baska kadinlarla evlenmen, elinin altinda bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hosuna gitse bile, bunlarin yerine baska hanimlar alman sana helâl degildir. Allah her seyi gözetler. 

53. Ey iman edenler! Siz zamanini gözetlemeksizin, bir yemege davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiginiz vakit girin. Yemegi yediginizde hemen dagilin, sohbete dalmayin. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadir. Ama Allah, hakki söylemekten çekinmez. Peygamber'in hanimlarindan bir sey istediginiz zaman perde arkasindan isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onlarin kalpleri için daha temiz bir davranistir. Sizin Allah'in Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanimlarini nikâhlamaniz asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katinda büyük (bir günah) tir. 

54. Bir seyi açiga vursaniz da, gizleseniz de süphe yok ki Allah, her seyi gayet iyi bilmektedir. 

55. Onlara (Peygamber'in hanimlarina), babalari, ogullari, kardesleri, kardeslerinin ogullari, kiz kardeslerinin ogullari, kadinlari (mümin kadinlar) ve ellerinin altinda bulunan câriyelerinden dolayi bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanimlari!) Allah'tan korkun; süphesiz Allah, her seye sahittir. 

56. Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. 

57. Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmis ve onlar için horlayici bir azap hazirlamistir. 

58. Mümin erkeklere ve mümin kadinlara, yapmadiklari bir seyden dolayi eziyet edenler, süphesiz bir iftira ve apaçik bir günah yüklenmislerdir. 

59. Ey Peygamber! Hanimlarina, kizlarina ve müminlerin kadinlarina (bir ihtiyaç için disari çiktiklari zaman) dis örtülerini üstlerine almalarini söyle. Onlarin taninmasi ve incitilmemesi için en elverisli olan budur. Allah bagislayandir, esirgeyendir. 

60. Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde hastalik bulunanlar (fuhus düsüncesi tasiyanlar), sehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savasmani ve onlari sehirden sürüp çikarmani sana emrederiz); sonra orada, senin yaninda ancak az bir zaman kalabilirler. 

61. Hepsi de lânetlenmis olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanir ve mutlaka öldürülürler. 

62. Allah'in önceden geçenler hakkindaki kanunu budur. Allah'in kanununda asla bir degisiklik bulamazsin. 

63. Insanlar sana kiyametin zamanini soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katindadir. Ne bilirsin, belki de zamani yakindir. 

64. Su muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmus ve onlara çilgin bir ates hazirlamistir. 

65. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardimci bulacaklardir. 

66. Yüzleri ateste evrilip çevrildigi gün: Eyvah bize! Keske Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! derler. 

67. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yolda saptirdilar, derler. 

68. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlari büyük bir lânetle rahmetinden kov. 

69. Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayin. Nihayet Allah onu, dedikleri seyden temize çikardi. O, Allah yaninda serefli idi. 

70. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dogru söz söyleyin. 

71. (Böyle davranirsaniz) Allah islerinizi düzeltir ve günahlarinizi bagislar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtulusa ermis olur. 

72. Biz emaneti, göklere, yere ve daglara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumlulugundan) korktular. Onu insan yüklendi. Dogrusu o çok zalim, çok cahildir. 

73. (Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafik erkeklere ve münafik kadinlara, müsrik erkeklere ve müsrik kadinlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadinlarin da tevbesini kabul buyuracaktir. Allah bagislayandir, merhamet edendir. 

34-SEBE


34-SEBE

Mekke'de nâzil olmustur. 54 (ellidört) âyettir. Yalniz 6. âyeti Medine'de inmistir. Sûre adini, Yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe' kelimesinin geçtigi 15. âyetten alir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla. 

1. Hamd, göklerde ve yerde bulunanlarin hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her seyden) haberi olandir. 

2. Yerin içine gireni ve ondan çikani; gökten ineni, oraya çikani bilir. O, esirgeyendir, bagislayandir. 

3. Inkârcilar: Kiyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayir! Gaybi bilen Rabbim hakki için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktari bir sey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyügü de süphesiz, apaçik kitaptadir (yazilidir). 

4. Allah, inanip iyi isler yapanlari mükâfatlandirmak için (her seyi açik bir kitapta tesbit etmistir). Onlar için büyük bir magfiret ve güzel bir rizik vardir. 

5. Âyetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisircasina ugrasanlar için de, en kötüsünden, elem verici bir azap vardir. 

6. Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'in) gerçek oldugunu bilir; onun, mutlak galip ve övgüye lâyik olan (Allah'in) yoluna ilettigini görürler. 

7. Kâfir olanlar (kendi aralarinda) söyle dediler: Çürüyüp paramparça oldugunuz vakit yeniden dirileceginizi söyleyerek haber veren kisiyi gösterelim mi? 

8. "Acaba o, yalan yere Allah'a iftira mi etmistir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler). Hayir! Ahirete inanmayanlar azaptadirlar ve derin bir sapiklik içindedirler. 

9. Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarina bakmiyorlar mi? Dilesek onlari yere batiririz, ya da üzerlerine gökten parçalar düsürürüz. Süphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardir. 

10. Andolsun, Davud'a tarafimizdan bir üstünlük verdik. "Ey daglar ve kuslar! Onunla beraber tesbih edin" dedik. Ona demiri yumusattik. 

11. Genis zirhlar imal et, dokumasini ölçülü yap. (Ey Davud hanedani!) Iyi isler yapin. Kuskusuz ben, yaptiklarinizi görmekteyim, diye (vahyettik). 

12. Sabah gidisi bir aylik mesafe, aksam dönüsü yine bir aylik mesafe olan rüzgâri da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimis bakiri kaynagindan sel gibi akittik. Rabbinin izniyle cinlerden bir kismi, onun önünde çalisirdi. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabi tattirirdik. 

13. Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (genis) legenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardi. Ey Davud ailesi! Sükredin. Kullarimdan sükreden azdir! 

14. Süleyman'in ölümüne hükmettigimiz zaman, onun öldügünü, ancak degnegini yiyen bir agaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yikilinca anlasildi ki cinler gaybi bilselerdi, o küçük düsürücü azap içinde kalmazlardi. 

15. Andolsun, Sebe' kavmi için oturdugu yerlerde büyük bir ibret vardir. Biri sagda, digeri solda iki bahçeleri vardi. (Onlara:) Rabbinizin rizkindan yeyin ve O'na sükredin. Iste güzel bir memleket ve çok bagislayan bir Rab! 

16. Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onlarin iki bahçesini, buruk yemisli, aci ilginli ve içinde biraz da sedir agaci bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik. 

17. Nankörlük ettikleri için onlari böyle cezalandirdik. Biz nankörden baskasini cezalandirir miyiz! 

18. Onlarin yurdu ile, içlerini bereketlendirdigimiz memleketler arasinda, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasinda yürümeyi konaklara ayirdik. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolasin, dedik. 

19. Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarinda yolculuk yaptigimiz sehirlerin arasini uzaklastir, dediler ve kendilerine yazik ettiler. Biz de onlari, ibret kissalari haline getirdik ve onlari büsbütün parçaladik. Süphesiz bunda, çok sabreden ve çok sükreden herkes için ibretler vardir. 

20. Andolsun Iblis, onlar hakkindaki tahminini dogruya çikardi. Inanan bir zümrenin disinda hepsi ona uydular. 

21. Halbuki seytanin onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inanani, süphe içinde kalandan ayirdedip bilelim diye (ona bu firsati verdik). Rabbin gerçekten her seyi koruyandir. 

22. (Müsriklere) de ki: Allah'tan baska tanri saydiginiz seyleri çagirin! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre agirliginca bir seye sahiptirler. Onlarin buralarda hiçbir ortakligi yoktur, Allah'in onlardan bir yardimcisi da yoktu. 

23. Allah'in huzurunda, kendisinin izin verdigi kimselerden baskasinin sefâati fayda vermez. Nihayet onlarin yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olani buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. 

24. (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rizik veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya dogru yol üzerinde veya açik bir sapiklik içindedir. 

25. De ki: Bizim isledigimiz suçtan siz sorumlu degilsiniz; biz de sizin islediginizden sorulacak degiliz. 

26. De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramizda hak ile hükmedecektir. O, en âdil hüküm veren, (her seyi) hakkiyla bilendir. 

27. De ki: O'na (Allah'a) kattiginiz ortaklarinizi bana gösterin. Hayir! Bilakis, yegâne galip ve her seyi hikmetle idare eden ancak Allah'tir. 

28. Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik; fakat insanlarin çogu bunu bilmezler. 

29. Eger sözünüzde dogru iseniz bu vâdettiginiz (kiyamet) ne zaman kopacak? derler. 

30. De ki: Size öyle bir gün vâdedilmistir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz. 

31. Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacagiz. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmis, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayif sayilanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydiniz, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler. 

32. Büyüklük taslayanlar, zayif sayilanlara (kiyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç isliyordunuz, derler. 

33. Zayif sayilanlar da büyüklük taslayanlara: Hayir! Gece gündüz (isiniz) tuzak kurmakti. Çünkü siz daima Allah'i inkâr etmemizi, O'na ortaklar kosmamizi bize emrederdiniz, derler. Artik azabi gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarina demir halkalar takariz. Onlar ancak yapmakta olduklari günahlari yüzünden cezalandirilirlar. 

34. Biz hangi ülkeye bir uyarici göndermissek mutlaka oranin varlikli ve simarik kisileri: Biz, size gönderilmis olan seyi inkâr ediyoruz, demislerdir. 

35. Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoguz, biz azaba ugratilacak da degiliz. 

36. De ki: Rabbim, diledigine bol rizik verir ve (dilediginden) kisar; fakat insanlarin çogu bilmezler. 

37. Sizi huzurumuza yaklastiracak olan ne mallarinizdir ne de evlâtlariniz. Iman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptiklarinin kat kat fazlasi mükâfat vardir. Onlar (cennet) odalarinda güven içindedirler. 

38. Ayetlerimizi bosa çikarmaya çalisanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze birakilacaklardir. 

39. De ki: Rabbim, kullarindan diledigine bol rizik verir ve (dilediginden de) kisar. Siz hayira ne harcarsaniz, Allah onun yerine baskasini verir. O, rizik verenlerin en hayirlisidir. 

40. O gün Allah, onlarin hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar miydi? diyecek. 

41. (Melekler de:) Sen yücesi, bizim dostumuz onlar degil, sensin. Belki onlar cinlere tapiyorlardi. Çogu onlara inanmisti; diyecekler. 

42. Bugün birbirinize ne fayda, ne de zarar vermeye gücünüz yeter. Biz zalim olanlara, yalanlamakta oldugunuz ates azabini tadin! diyecegiz. 

43. Onlara apaçik âyetlerimiz okundugu zaman demislerdi ki: Bu, sizi babalarinizin taptigi (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan baskasi degildir. Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmus bir yalandan baska bir sey degildir, dediler. Hak kendilerine geldiginde onu inkâr edenler de: Bu, apaçik bir büyüden baska bir sey degildir, dediler. 

44. Halbuki biz onlara okuyacaklari kitaplar vermedigimiz gibi senden önce onlara bir uyarici (peygamber) de göndermemistik. 

45. Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) inkâr etmislerdi. Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erismemislerdi. (Böyle iken), peygamberimi yalanladilar; ama benim karsilik olarak verdigim nasil olmustu! 

46. (Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek ögüt verecegim: Allah için ikiser ikiser ve teker teker ayaga kalkin, sonra da düsünün! Arkadasinizda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak siddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir. 

47. De ki: Ben sizden bir ücret istemissem, o sizin olsun. Ücretim yalniz Allah'a aittir. O, her seye sahittir. 

48. De ki: Kuskusuz, Rabbim gerçegi ortaya koyar. Çünkü O, gaybi çok iyi bilendir. 

49. De ki: Hak geldi; artik bâtil ne bir seyi ortaya çikarabilir ne de geri getirebilir. 

50. De ki: Eger (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmis olurum. Eger dogru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettigi (Kur'an) sayesindedir. Süphesiz O, isitendir, yakindir. 

51. (Resûlüm!) Telasa düstükleri zaman, bir görsen! Artik kurtulus yoktur, yakin bir yerden yakalanmislardir. 

52. (Is isten geçtikten sonra:) "Ona inandik" demislerdir, ama uzak yerden (dünya hayati gelip geçtikten sonra) imana kavusmak onlar için nasil mümkün olur? 

53. Halbuki daha önce onu (hakki) inkâr etmislerdi. Uzak bir yerden gayb hakkinda atip tutuyorlardi. 

54. Artik, bundan önce benzerlerine yapildigi gibi, kendileriyle arzu ettikleri sey arasina perde çekilmistir. Süphesiz onlar, kendilerini endiseye düsüren bir korku içindeydiler.