PEYGAMBER EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER

 İşte Hz. Muhammed’den (sav) öğüt verici 14 söz:


1.İman iki eşit parçadır. Yarısı sabır, yarısı şükürdür.

2.Sonradan özür dilemeyi gerektiren şeyleri yapmaktan kaçınınız.

3.Haset; ateş nasıl odunu yer yutarsa iyilikleri yer yutar, mahveder.

4.Mazlumun bedduasından sakınınız. O dua ile Allah arasında perde yoktur.

5.İnsanların en hayırlısı, ahlâkı en güzel olanıdır.

6.İnsanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz.

7.Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını hatırlarsın.

8.Münafıklığın alameti üçtür : Konuştuğu zaman yalan söyler, vaat ettiği zaman sözünde durmaz, emanete hıyanet eder.

9.Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez.

10.Utanmak güzeldir ama kadınlarda olursa daha da güzel olur.

11.Sakın kendisine verdiğin kıymeti, sana vermeyenle arkadaş olma.

12.Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi “yapmam” dedi mi; şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır.

13.Zengin, çok mala sahip olana denmez; zengin kalbi olana denir.

14.Bir gün birisiyle dost olduğunuzda, yarın onun bir düşman olabileceğini unutmayın

HANIMLAR ÇOK KAZANÇLIDIR


 KIZIM HANIMLAR ÇOK KAZANÇLIDIR

Bir gün, Peygamber (aleyhissalatü vesselam) Efendimiz kızı Hz. Fatıma’nın(r.anha) evine gelir. Evde görür ki, Hz. Fatıma oturmuş, elinde Hz. Ali’nin(radıyallahu anhüma) elbisesinin söküğünü dikiyor. Ayağıyla da, Hz. Hasan’ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur’ân-ı Kerim okuyor. Bu haldeyken Peygamberimiz içeri girince, Hz. Fatıma:
- “Buyur babacığım” diye ayağa kalkar.
Peygamberimiz:
- “Kalkma kızım, otur otur” diye ısrar eder, ama Hz. Fatıma yine de ayağa kalkar.
Peygamberimiz (s.a.v.):
- “Keşke otursaydın” diye ısrar edince, Hz. Fatıma merak eder:
- “Babacığım sen gelirsin de, ben ayağa kalkmaz olur muyum? Niye otursaydım ki?” der.
Peygamberimiz:
- “Kızım, hanımlar çok bahtiyardır, kazançlıdırlar. Ben kapıdan içeri girdiğim zaman, buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.” buyurur. Hz Fatıma:
- “Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya, diye sorar. Rasulullah:
- “Her birisi, bir başka sebepten gelmişti. Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı, senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi. Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi, meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir. Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun, bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi, meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir. Meleklerin bir kısmı da, oğlun Hasan’ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi. Sen ağzınla da boş durmuyor, Kur’ân-ı Kerim okuyordun, işte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur’ân-ı Kerim’i dinlemek için gelmişlerdi. Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri bilinçle, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler, ibadet yerine geçer.”
Kaynak: (Ahmed b. Hanbel, Müsned, İ, 191)

AHDE VEFA


Ahde Vefa

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki:

Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.

Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek:

– Söyledikleri doğu mu diye sorar.

Suçlanan genç der ki:

– Evet doğru.

Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:

Bunun üzerine genç anlatmaya başlar:

– Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım, ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki gören bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım;

arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, bende bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret.

Bu söz üzerine Hz Ömer:

– Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:

– Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı.

– Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin

verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün için de yerime birini bulurum, der.

Hz. Ömer dayanamaz der ki:

– Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:

– Bu zat benim yerime kalır.

O zat Hz. Peygamber Efendimizin en iyi arkadaşlarından, Amr İbni As’dan başkası değildir.

Hz.Ömer Amr’a dönerek:

– Ey Amr, delikanlıyı duydun, der.

O yüce sahabi:

– Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur.

Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr İbni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.

Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:

– Bu kefil babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.

Amr İbni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:

– Biz de sözümün arkasındayız.

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek der ki:

– Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?

Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):

– AHDE VEFASIZLIK ETTİ, demeyesiniz diye geldim der.

Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr İbni As’a der ki:

– Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu onun yerine kefil oldun.

Amr İbni As, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:

– Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. İNSANLIK ÖLDÜ, dedirtmemek için kabul ettim, der.

Sıra gençlere gelir, derler ki:

– Biz bu davadan vazgeçiyoruz.

Bu sözün üzerine Hz Ömer:

– Ne oldu, biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz, ne oldu da vazgeçiyorsunuz?,der.

Gençlerin cevabı da dehşetlidir:

– MERHAMETLİ İNSAN KALMADI, demeyesiniz diye.

ÜÇ AYLARIN ÖNEMİ


Üç aylar

Üç aylar, kameri aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar mübarek gecelerle doludur. 
Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib gecesi, 27’nci gecesi de Miraç gecesidir. Şaban ayının on beşinci gecesi Berat gecesi, Ramazan’ın 27’nci gecesi de mübarek Kadir gecesidir. Kur’an-ı Kerim’in indiği ve oruç ibadetinin yer aldığı bir ay olan Ramazan ayının da bu aylar arasında olması, üç ayları diğer aylardan farklı kılmıştır. Hz. Aişe (r.a.), “Ben, Resûlullah’ın Ramazan’dan başka hiçbir ayı tamamen oruçla geçirdiğini görmedim. Şaban ayı kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunu da görmedim.” (Buhârî, Savm, 52) demiştir.

Bu aylarda Müslüman, kendisine çeki düzen vermeli, geçmişinin bir muhasebesini yaparak geleceğe daha gayretli olarak yönelmelidir. Kötülükleri ve kötü alışkanlıkları azaltarak iyilikleri çoğaltmalı, imkânları ölçüsünde yoksulları görüp gözetmelidir. Böyle yaptığı takdirde bu kutlu ayları değerlendirmiş ve bu ayların manevi feyzinden yararlanmış olur. 

KAYNAK: DİYANET HABER    



NAMAZI HIZLI KILMAK

Namazda hızlı okumak namazı bozar mı?

Önce genellikle "işlerin ortasının daha hayırlı olduğunu" (54 Suyûtî, el-Câimi'us-sağîr (bk. Feyzu'I-Kadîr IV/385) bilmek gerekir. Namazda aslolan, düşünerek, huşû ile kılmaktır. Söylediklerini düşünmeye zaman kalmayacak kadar hızlı kılmak, namazı namaz olmaktan çıkarır. Allah; "Namazı beni hatırlamak için kıl" (55 Tâ-hâ (20) 14) buyurur. Cemaatle kılındığı takdirde imamın uzatması ile, cemaati bıktırabilir. Bu durumda orta yolu izlemek gerekir. Kişi yalnız başına kılıyorsa, bitkin hale gelmeyecek kadar uzatabilir. Bu durumda orta yol da, kişinin kendini usandırmayacak kadar uzatmasıdır. Öyle ise duruma göre davranmak gerekir.

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Namazı bozan şeyler

l. Unutarak da olsa konuşmak,

2.Peygamberimizden nakledilmeyen ve insanların sözlerine benzeyen duâlarla duâ etmek,

3.Ah! Oh! Üf! gibi ünlemler kullanmak ,

4.Cennet ve Cehennemi düşünmek gibi şeyler dışında, mesela bir yerinin acımasından ağlamak,

5.Özürsüz yere boğazını temizlemek,

6.Aksiran kimseye karşılık olarak "Yerhamükellah" ya da benzeri bir şey demek

7.Şaşırtıcı bir habere "Sübhanellah" gibi bir ünlemle karşılık vermek;


8.Birisinin ölüm haberine "istirca"da bulunmak, yani "innâ lillahi ve innâ ileyhi râciun" demek

9.Sevinçli bir habere "elhamdülillah" demek ,

10.Allah`tan başka ilah var mıdır? Sorusuna "Lâilâhe illallah" demek ,

11.Canını sıkan bir söze "lâhavle velâ kuvvete..." demek, (Bu altı maddedeki cümleleri, namazda olduğunu duyurmak için söylerse namazı bozulmaz),

12.İmamından başkasının yanlışını düzeltmek,

13.Selâm vermek, selâm almak,

14.Mushafı yüzünden okumak, (yazıya bakıp ta anlamını kavramak bozmaz),

15.Yemek, içmek (ağzında kalan nohuttan küçük şeyi yutmak bozmaz),

16.Pis yere secde etmek,

17.Dışarıdaki kimseyi namazda olup olmadığı konusunda şüpheye düşürecek ölçüde hareket ve davranışta bulunmak (Amel-i kesîr),

18.Bir namazda iken diğerine başlamak.

Namazla İlgili Diğer Bazı Konular

Nafile namazlarda kıyamı, yani "Fâtiha"dan sonra okunan sureyi uzatmak, rekatleri çogaltmaktan iyidir.

Nafile kılan, namazını bitirmeden bozsa, onu kaza etmesi vacip olur.

Oturduğu yerde nafile namaz kılmak caizdir, mekruh değildir.

Dört namazı özrü olmaksızın oturarak kılmak câiz değildir:

1. Farzı,

2. Vacibi,

3. Adağı,

4. Sabah namazının sünnetini.

Sabah namazı vaktinde kılınamazsa, o günün öglesine kadar sünnetiyle beraber kılınır.

Geçmiş namazların farz ve vaciplerini kaza etmek gerekir.

Namazda yanılma secdesini gerektiren birden çok yanılmaya, bir secde yeterlidir.

Namazı ayakta kılmaya güç yetiremeyen, oturarak kılar, ona da güç yetiremeyen, yüzü kıbleye gelmek üzere başı ile ima ederek kılar. Onu da yapamayan namazlarını sonraya bırakır, gözü ve kaşı ile ima etmez.

Kur`ân-ı Kerim`de ondört yerde geçen secde âyetlerinden birini okuyan ya da dinleyen, namazın bir tek secdesi gibi bir secde yapar.

Sefer müddeti yolculuğa çıkanlar, dört rekâtli farz namazlarını iki rekât olarak kılarlar. Üç rekât olanlar ise yine üç rekât olarak kılınır.

NAMAZDAN SONRA YÜKSEK SESLE ZİKİR VE DUA YAPILIR MI

NAMAZDAN SONRA ZİKİR VE DUA NASIL YAPILMALIDIR. YÜKSEK SESLE Mİ YOKSA GİZLİCE Mİ YAPILIR?

Yapılan zikir ve duanın sessizce yapılması sünnettir. Çünkü saadet asrında ve Hulefa-yı Raşidin zamanında zikir ve dua sesli olarak yapılmazdı. Ancak cemaat cahil olursa öğreninceye kadar seslice, öğrendikten sonra gizlice yapılmalıdır.

Bu zamanda zikir ve dua yapmasını bilmeyen yeni kimseler cemaata katıldıkları için zikir ve duanın müezzin tarafından seslice yapılması daha uygundur.

Namazı bozan şeyler